ÖZGÜRLÜK ve
ORGAZM
ORGAZM
VE ÖZGÜRLÜK ARASINDA BİR BAĞLANTI MI VAR?
Geçen yıl
orgazm olan kadınlarla, orgazm olamayan kadınları karşılaştırdığımız bir araştırma yaptık. Uzm. Psikolog Sibel
Dinç’in yüksek lisans tezi olarak gerçekleştirdiği bu araştırmaya göre, anneleriyle
bağımlı ilişkileri olan kadınlar orgazm olmakta sorun yaşıyorlardı. Orgazm
olamayan kadınlar annelerine daha yakın oturuyorlar ve gün içinde anneleriyle
daha fazla konuşuyorlardı. Yani bir kadın annesine ne kadar sık danışıyor veya
annesi ona ne kadar çok karışıyorsa o kadar zor orgazm oluyordu.
Orgazm olan kadınlar anneleriyle daha az sıklıkta iletişim
kuruyor, annelerinden daha uzakta oturuyor ama annelerini, orgazm olamayan kadınlara
göre daha olumlu tanımlıyorlardı ve anneleriyle daha olumlu ilişkileri vardı.
Orgazm olamayan kadınlar annelerini, müdahaleci, sert, otoriter, soğuk vb
olarak tanımlarken, orgazm olan kadınlar annelerini daha yumuşak, sevecen,
sıcak olarak tanımlıyorlardı.
Babalarıyla ilişkileri bakımından da benzer özellikler
gösteriyorlardı, orgazm olamayan kadınlar babalarını daha sert ve uzak olarak
tanımlarken, orgazm olabilen kadınlar babalarını sıcak ve yakın olarak
tanımlamaktaydı.
Keza kendilerine ilişkin algılarında benzer nitelikler
vardı: Orgazm olan kadınların benlik saygısı daha yüksekti.
Orgazm olan
kadınların sevişirken aktif olma düzeyi ve sevişmeyi başlatma oranı orgazm
olmayanlara göre anlamlı şekilde daha yüksekti.
Orgazm olan kadınlar, olmayanlara göre sevişme sırasında
istedikleri veya rahatsız oldukları şeyleri daha fazla ifade ediyorlardı.
Orgazm olan kadınlar arasında mastürbasyon yapma oranı,
orgazm olmayan kadınlara göre dört kat daha fazlaydı
Orgazm olmayan kadınların cinsellikle ilgili korkuları ve
sevişme sonrası hissettikleri suçluluk duygusu orgazm olanlara göre daha
fazlaydı.
Her iki grubun da düzenli ilişkileri vardı, ancak orgazm
olmayan kadınlar arasında evlilik, orgazm olan kadınlar arasında ise sevgililik
ilişkisi daha yüksek orandaydı.
Sonuç olarak orgazm olan kadınlar olmayanlara göre daha
güvenli, daha girişken ve daha özgür idiler.
ÖZGÜRLÜK İLE ORGAZM ARASINDA NASIL BİR
BAĞLANTI OLABİLİR?
Bir kadının cinsel ilişki sırasında rahat haz alabilmesi ve
uyarılabilmesi için iki ön koşul bulunmaktadır
1.
Erkeğe yönelik belli bir güven duygusu;
ilişkiyi bir kullanılma, aşağılanma olarak algılamama,
2.
Cinselliği bir kabahat, suç veya günah
olarak algılamama,
Bu koşulların yanı sıra orgazmla ilgili birbiriyle paradoks
oluşturuyormuş gibi görünen ama aynı anda başa çıkılabilmesi gereken şu iki
özgün psikolojik koşula gereksinim vardır:
1.
Orgazm sırasında algıların
bulanıklaşmasını, dünyadan ve partnerden uzaklaşıldığı, bir başına kalındığı
duygusunu tolere edebilecek kadar yalnızlığa tahammül edebilme gücü,
2.
Başka bir insanla en fazla iç içe geçme
ve hemhal olma durumunu teşkil eden bu çok özel yakınlıktan ego sınırlarının
yok olacağı korkusu duymayacak kadar gelişmiş bir ruhsal bütünlük.
Birçok kadın kendi kendilerine, mastürbasyonla orgazm
olabildikleri halde bu psikolojik koşulların üstesinden gelemedikleri için
cinsel birleşme sırasında orgazm olamazlar. Orgazma giderken yaşanan, kendi
hazzını sahiplenme ve kendi hazzının atına binip onunla bir başına şaha kalkmaya
cesaret edebilecek özgüven ellerinden alınmıştır. Ya da erkeğe ilişkin
yerleştirilmiş olumsuz algılar, cinsel etkinlik sırasında yaşanan çok yakın
olma halini bir tedirginliğe ve hazdan uzaklaşmaya dönüştürdüğü için orgazm
engellenmiş olur.
KÜLTÜR ORGAZMI MI YOKSA ÖZGÜRLÜĞÜ MÜ
ENGELLEMEK İSTİYOR?
İnsan bedeni orgazm olabilecek şekilde gelişmiştir. Düzenli
orgazm olmak ruhsal ve bedensel sağlık üzerinde son derece olumlu etkiler
yaratır.Düzenli orgazm olan kişiler bedensel ve ruhsal olarak daha sağlıklı olurlar. Buna karşın çoğu kültür kadınların orgazm olmasını engellemeye yönelik
sistematik bir uğraşı içindedir. Daha erken çocukluk döneminden başlayarak,
kadınları cinsellikten uzak tutmak, cinsel hazdan mahrum bırakmak ve sonunda
orgazm olamaz hale getirmek için, ne gerekiyorsa yaparlar. Kültürel baskılama
yetmezmiş gibi bazı kültürlerde kadınların klitorisleri kesilerek zevk almaları
ve orgazm olmaları fiziksel olarak engellenir.
Kültürel baskı ve yönlendirmelerin asıl amacı kadınların
cinsel haz almasını ve orgazm olmasını engellemek mi yoksa böyle bir amaç yok ama bu arada özgürlüklerini
yitirmeleri bir yan etki olarak mı ortaya çıkıyor? Yoksa asıl amaç özgür
olmalarını engellemek ama bu arada cinsel haz alma ve orgazm olma yetileri
hasar mı görüyor?
KADINLAR CİNSELLİKTEN NASIL UZAKLAŞTIRILIYOR?
Birçok
kültürde bir kız çocuğu dünyaya bir hayal kırıklığı, burukluk, “kız doğdu”
sessizliği ile gelir. Büyümeye başladığında uysal, annesine yardım edecek biri
olarak yetiştirilmeye çalışılır. Babası ve erkek kardeşleri ev işlerine yardım
etmez, hizmet beklerlerken, annesi, kendisi ve kız kardeşleri evin
temizliğinden, yemeklerden, bulaşıktan, çamaşırdan sorumludur.
Hareketlerine
dikkat etmesi gerektiği öğretilir, iyi bir kız çocuğu yayılarak oturmaz, çok
konuşmaz, çok gülmez, çok koşup oynamaz, uslu olur.
Ergenliğe
doğru bazı anneler ergenlik değişimleri ve adet hakkında bilgi verse de birçok
anne çocuğuna doğru düzgün bir şey anlatmaz. Etraftan, arkadaşlardan bir iki
bir şey duymuşlardır. Çoğu kız için ilk adet, yeterince bilgi sahibi
olmadıkları ve utançlarından anneleriyle paylaşamadıkları için travmatik olarak
yaşadıkları bir deneyim olur.
O zamana kadar
olan kısıtlamalar daha da artar. Artık erkeklerle ilişkilerinde daha da uzak
olmalıdır. Eski erkek oyun arkadaşlarından uzak durması sağlanır. Kandırılıp,
cinsel açıdan yararlanılmak istenen bir ava dönüştüğü kavratılır. Artık oğlanlarla gezmememsi, sınıf arkadaşları
ya da komşu çocuklara karşı daha temkinli olması gerekmektedir.
Göğüsleri
büyümeye, vücudu şekillenmeye başladığında, kendisini bir hedef haline
geldiğini daha çok hisseder; göğüslerini saklamaya başlar, onu ilgi ve bakışlardan
uzak tutmaya çalışır. Kendi bedeninden utanmaya başlar. Bu birçok kadında
kamburlaşmaya yol açar.
Oğlanlar da bu
dönemde kendilerine öğretildiği gibi kızları uzak, yabancı, bir cinsel nesne
olarak görmeye başladıkları için, kızın kendisine öğretilen şeyleri pekiştiren deneyimleri
de olur. Daha büyük ya da akranı olan erkekler kendisine bir şey yapmak
istediklerine dair imalar, davranışlar, dokunuşlar ya da tacizlerde bulunurlar.
Biraz daha
büyüyüp cinsel arzuları şiddetlendiğinde, çevresinin de kendi kendisine yaptığı
baskı da artar. Bu baskılar, cinsel ilişkinin ne kadar acı ve ızdırap verici
olduğu gibi bilgilerle pekiştirilir. Cinselliği, cinsel hazzı ve bedenini
tanıması için mastürbasyon gibi bir seçeneği vardır ama “suç” olduğu için
kullanmaz.
Derken
evlenir. Cinsellikle ilgili deneyime dayalı bir bilgisi yoktur, kulaktan dolma
duyduğu şeylerin çoğu korkutucudur. Bir şeyler öğreneceği tek kişi eşidir ancak
o da fazla bir şey bilmez.
İlk cinsel
deneyim, korku ve sıkıntı içinde yapılsa da bir şey anlamaz, bir kısmında ise
korku ve endişeler cinsel birleşmeye izin vermez.
Sonunda
çeşitli yollarla cinsel ilişki kurmayı başarsalar bile birçok çift, yeterli
ölçüde sevişmez, cinsel birleşmeden sonra da kadının orgazm olması için gerekli
süreden önce eşi boşalır.
Erkek tedaviye
gitmeyi kendisine yakıştırmaz, yeterli uyarılma ve orgazm olmaksızın süren
cinsel yaşam, kadının uyarılmasını daha da bozar, sonunda isteksizlik de
eklenir. Kadın artık, eşinin cinsel taleplerinin sonunun gelmesini beklemeye
başlar. Kendisini çocuklarına verir, başka şeylerle ilgilenir ve kendisi gibi
bir kız çocuğu yetiştirir.
Tüm bu süreç
sonucunda kadınlar;
1.
Kendi
bedenine ve cinselliğe yabancılaşırlar.
2.
Cinsel
istek duymayı ve cinsellikten haz almayı bir suç, günah en azından bir kabahat
gibi algılarlar.
3.
Cinsel
yaşamları üreme ve eşlerinin fizyolojik boşalma ihtiyacını karşılama vazifesine indirgenir.
Sonuç olarak
kadınlar cinselliği bir kabahat, kötü, kirli bir alan olarak öğrenip, rahatça
cinsel haz alamaz hale gelirler. Başka amaçlara hizmet etse de etmese de, kadın
cinselliği kültür tarafından törpülenip bastırılır.
ERKEK EGEMEN
KÜLTÜR KADIN CİNSELLİĞİNİ NEDEN BASKILAR?
Cinsel haz ve
orgazm birçok hazdan çok daha güçlü ve mutluluk vericidir ayrıca iki kişi
tarafından birlikte üretilip paylaşılan bir şeydir. İki kişi birlikte güzel bir
filmi seyredebilir ya da müzik dinleyebilirler ancak sevişmek, birlikte
karşılıklı üretilen ve paylaşılan ortak bir haz olması dolayısıyla çok daha
yakınlık sağlayan ve mutluluk veren bir deneyimdir. Cinselliğin önemli haz
kaynaklarından biri de haz vermekten duyulan hazdır. Kişi sevdiği kişiyi mutlu
edebiliyor olmaktan, onun zevk almasını sağlamaktan da hem zevk alır hem de
mutluluk duyar.
Erkek egemen
kültür, kadınların cinsellikten haz almasını ve orgazm olmasını engelleyip,
kadını döllenme yeteneği olan şişme bebeklere çevirirken kendi cinsel hazzından
ve mutluluğundan da vazgeçmiş olur.
Peki, erkek
egemen kültür kadınların cinsel yaşamını baskı ve denetim altında kısıtlı bir
hale getirirken erkeklerin cinsel yaşamlarını tamamen özgür mü bırakıyor?
BİR ERKEK NASIL YETİŞİR?
Doğduğunda
bayram edilir. Annesi, bir erkek çocuk doğurduğu için guruludur. Büyürken
üstüne düşülür. Erkekliği her zaman vurgulanır. Erkek adamın neler yapması
gerektiği öğretilir: Yani erkekler ağlamaz, duygularını belli etmez, başarı
için uğraşması gerekmektedir. Aktif ve bağımsız olması, girişimci olması
konusunda özendirilir.
Ergenlik
döneminde cinsel ilgileri üzerinde baskı uygulanmaz. Mastürbasyon yapmaları
aşırıya kaçmamak koşuluyla hoş görülür.
Bu dönemde
oğlanlar kızları nasıl cinsel nesne olarak kullanabilecekleri üzerine kafa
yorar ve genellikle birbirlerine gerçek olmayan hikayeler anlatırlar. Bu
hikayeler çoğunlukla bir kadını kendi cinsel arzularının nesnesi haline getirme
öyküleridir. Oğlanlara da cinsellik pis ve kötü bir şey olarak öğretilir ancak
bu kötü şeyi, “kötü” kızlarla yapmak o kadar büyük bir kabahat değildir.
Dolayısıyla oğlanlar kızları ikiye ayırırlar: Cinsel arzularının nesnesi
olabilecek, saygı duyulmayacak kızlar ile cinsellikten uzak, saygı duyulacak ve
ancak “temiz” bir aşkla sevilecek kızlar.
Oğlanlar
gençlik döneminde tıpkı kızlar gibi daha çok kendi cinslerinden kişilerle
arkadaşlık eder, kızlarla onları fazla önemsememek, aşık olmamak hele hele aciz
durumlara düşmemek koşuluyla ilişki kurabilirler. Bir kıza aşık olan ve kız
saygılı davranan oğlanlar erkek grupları tarafından aşağılanır. Kızları fazla
takmamak ve önemsememek gerekmektedir.
İlk cinsel
deneyimleri genellikle paralı bir ilişki biçiminde olur. Rahat edemedikleri,
çekinerek gittikleri ve fazla bir şey anlamadıkları bu ilişkileri büyük
maceralar olarak anlatırlar.
Sonunda uygun,
ahlaklı ve el değmemiş bir kız bulup evlenirler. Evlendiklerinde de eşlerini
fazla önemsememeleri, romantik olmamaları gerekir.
Erkekler tüm
bu süreç boyunca, gösteriş yapmayı, iddialı olmayı, kendilerini ispat edecek
şekilde davranmaları ve başarılı olmak için etraflarını kontrol edebilmeyi öğrenirler.
Bu başarı ve gösteriş merakı, kurdukları
ilişkiler içinde de ortaya çıkar ve gerçek bir yakınlığı engeller.
KADININ VE ERKEĞİN SAKATLANMIŞ CİNSEL YAŞAMI TOPLUMA NE
KAZANDIRIYOR?
Erkekler kültür aracılığı ile kadını cinsel hazdan yoksun
bırakırken, kendi cinsel yaşamlarını da sakatlamış olurlar. Sonuçta her iki cins
için de cinsellik olabileceği kadar keyifli ve mutluluk verici bir şey olmaktan
çıkar.
Kadının ve erkeğin cinsel hazlarının sınırlandırılması,
cinsellik için kullanılacak enerji ve zamanın kültür için kullanılmasına olanak
verir.
Cinsel haz ve cinsel doyumun sorunsuzca yaşandığı bir yaşam,
başka şeylere olan ilgiyi azaltır. Özgürce yaşanan cinsellik, başka şeylere
olan ilgiyi çok azaltacaktır. Çalışma, rekabet, hırs, daha çok şeye sahip olma
isteği, sonu gelmeyen bir açgözlülükle tüketme ve ancak tükettikçe, bir şeyler
satın aldıkça mutlu olmak, layığınca yaşanmayan cinsellik sayesinde
gerçekleşebilmektedir. Cinsel enerjinin tüketilmemesi ve bastırılması
sayesinde, cinsel enerji reklamlar ve sembolizasyonlar
yoluyla cinselleştirilen bu alanlara akar.
Ancak erkekler yararına çok güçlü olmasa da bir çifte
standart söz konusudur. Her iki cinsin cinsel yaşamı da kültür tarafından
budanmış olsa da, özellikle varlıklı, yani gerçek egemenler için ek bir “iyi seks”
olanağı evliliğin paralelinde her zaman vardır.
Geniş yığınlar için bu olanak genelevler gibi kötü ek
seçeneklerle sınırlıyken, daha varlıklı ve gerçek egemenler için, çok sayıda
eşle evlenmekten, evlilik dışı
ilişkilere, paralı ilişkilere varan bir
dizi paralel yapılanma söz konusudur.
Sonuç olarak kadınlara ve erkeklere uygulanan baskıdan,
egemen sınıfın erkekleri o denli etkilenmez, kazançları ise, çalışan ve
kendileri için üreten, boyun eğmiş insan topluluğudur.
UMUT VAR MI? VARSA NEREDEDİR?
Tüm bu olumsuz koşullara rağmen kendi bedenlerine ve
cinselliklerine sahip çıkan daha özgür kadın ve erkekler çıkabilmektedir.
Geleneklerden ve kültürden özgürleşen kadınlar, onları sayıp seven erkeklerle
daha keyifli, mutlu ve doyumlu bir yaşam kurabilmektedirler.
Kadınların ve erkeklerin cinsel yaşamlarını ve
özgürlüklerini engelleyen bu süreçler iki taraftan da değiştirilebilir. Yani
daha özgürce yetiştirilen bireylerin daha mutlu cinsel yaşamları olacağı gibi,
cinsel yaşamlarında mutlu olmak için gayret edip bunu gerçekleştirenler daha
özgür kişiler olacaklardır.
Sonuç olarak özgürlük ile cinsel mutluluk ve doyum arasında
karşılıklı diyalektik bir ilişki vardır. İnsanların özgürleşmesi cinsel
yaşamlarını olumlu yönde etkileyecek ve gene cinsel yaşamlarının düzelmesi daha
özgür olmalarına yardım edecektir.
elinize sağlık hocam.
YanıtlaSilÖzgürlüğün yanı sıra bilgi ve öğretiler de cinsel yaşamı olumlu yönde etkiler, paylaşımlarınız için teşekkürler...
YanıtlaSilEmeğinize sağlık hocam
YanıtlaSilbu ülkede prezervatifi hap sanıp yutanlar var hojam ne cinsel özgürlüğü? gerdek gecesinde birleşme yaşamaya çalışıp göbek deliğine sokup gelini hastanelik eden öküzler biliyorum ben, bu ülkeden bi s.kim olmaz...
YanıtlaSilPaylaşımlarınız için çok teşekkürler hocam emeğinize sağlık
YanıtlaSilgüzel paylaşımlar hocam saolun teşekürler.
YanıtlaSil