İzleyiciler

11 Eylül 2014 Perşembe

Orgazm Olan Kadınların Ne Farkı Var?


ÖZGÜRLÜK ve ORGAZM

Prof. Dr. Doğan Şahin
İstanbul Tıp Fakültesi
Psikiyatri Anabilim Dalı, Sosyal Psikiyatri Servisi


ORGAZM VE ÖZGÜRLÜK ARASINDA BİR BAĞLANTI MI VAR?

Geçen yıl orgazm olan kadınlarla, orgazm olamayan kadınları karşılaştırdığımız bir araştırma yaptık. Uzm. Psikolog Sibel Dinç’in yüksek lisans tezi olarak gerçekleştirdiği bu araştırmaya göre, anneleriyle bağımlı ilişkileri olan kadınlar orgazm olmakta sorun yaşıyorlardı. Orgazm olamayan kadınlar annelerine daha yakın oturuyorlar ve gün içinde anneleriyle daha fazla konuşuyorlardı. Yani bir kadın annesine ne kadar sık danışıyor veya annesi ona ne kadar çok karışıyorsa o kadar zor orgazm oluyordu.

Orgazm olan kadınlar anneleriyle daha az sıklıkta iletişim kuruyor, annelerinden daha uzakta oturuyor ama annelerini, orgazm olamayan kadınlara göre daha olumlu tanımlıyorlardı ve anneleriyle daha olumlu ilişkileri vardı. Orgazm olamayan kadınlar annelerini, müdahaleci, sert, otoriter, soğuk vb olarak tanımlarken, orgazm olan kadınlar annelerini daha yumuşak, sevecen, sıcak olarak tanımlıyorlardı.

Babalarıyla ilişkileri bakımından da benzer özellikler gösteriyorlardı, orgazm olamayan kadınlar babalarını daha sert ve uzak olarak tanımlarken, orgazm olabilen kadınlar babalarını sıcak ve yakın olarak tanımlamaktaydı.

Keza kendilerine ilişkin algılarında benzer nitelikler vardı: Orgazm olan kadınların benlik saygısı daha yüksekti.

Orgazm olan kadınların sevişirken aktif olma düzeyi ve sevişmeyi başlatma oranı orgazm olmayanlara göre anlamlı şekilde daha yüksekti.

Orgazm olan kadınlar, olmayanlara göre sevişme sırasında istedikleri veya rahatsız oldukları şeyleri daha fazla ifade ediyorlardı.

Orgazm olan kadınlar arasında mastürbasyon yapma oranı, orgazm olmayan kadınlara göre dört kat daha fazlaydı

Orgazm olmayan kadınların cinsellikle ilgili korkuları ve sevişme sonrası hissettikleri suçluluk duygusu orgazm olanlara göre daha fazlaydı.

Her iki grubun da düzenli ilişkileri vardı, ancak orgazm olmayan kadınlar arasında evlilik, olan kadınlar arasında ise sevgililik ilişkisi daha yüksek orandaydı.

Sonuç olarak orgazm olan kadınlar olmayanlara göre daha güvenli, daha girişken ve daha özgür idiler.

ÖZGÜRLÜK İLE ORGAZM ARASINDA NASIL BİR BAĞLANTI OLABİLİR?

Bir kadının cinsel ilişki sırasında rahat haz alabilmesi ve uyarılabilmesi için iki ön koşul bulunmaktadır

1.   Erkeğe yönelik belli bir güven duygusu; ilişkiyi bir kullanılma, aşağılanma olarak algılamama,

2.   Cinselliği bir kabahat, suç veya günah olarak algılamama,

Bu koşulların yanı sıra orgazmla ilgili birbiriyle paradoks oluşturuyormuş gibi görünen ama aynı anda başa çıkılabilmesi gereken şu iki özgün psikolojik koşula gereksinim vardır:

1.   Orgazm sırasında algıların bulanıklaşmasını, dünyadan ve partnerden uzaklaşıldığı, bir başına kalındığı duygusunu tolere edebilecek kadar yalnızlığa tahammül edebilme gücü,

2.   Başka bir insanla en fazla iç içe geçme ve hemhal olma durumunu teşkil eden bu çok özel yakınlıktan ego sınırlarının yok olacağı korkusu duymayacak kadar gelişmiş bir ruhsal bütünlük.

Birçok kadın kendi kendilerine, mastürbasyonla orgazm olabildikleri halde bu psikolojik koşulların üstesinden gelemedikleri için cinsel birleşme sırasında orgazm olamazlar. Orgazma giderken yaşanan, kendi hazzını sahiplenme ve kendi hazzının atına binip onunla bir başına şaha kalkmaya cesaret edebilecek özgüven ellerinden alınmıştır. Ya da erkeğe ilişkin yerleştirilmiş olumsuz algılar, cinsel etkinlik sırasında yaşanan çok yakın olma halini bir tedirginliğe ve hazdan uzaklaşmaya dönüştürdüğü için orgazm engellenmiş olur.

KÜLTÜR ORGAZMI MI YOKSA ÖZGÜRLÜĞÜ MÜ ENGELLEMEK İSTİYOR?

İnsan bedeni orgazm olabilecek şekilde gelişmiştir. Düzenli orgazm olmak ruhsal ve bedensel sağlık üzerinde son derece olumlu etkiler yaratır. Buna karşın çoğu kültür kadınların orgazm olmasını engellemeye yönelik sistematik bir uğraşı içindedir. Daha erken çocukluk döneminden başlayarak, kadınları cinsellikten uzak tutmak, cinsel hazdan mahrum bırakmak ve sonunda orgazm olamaz hale getirmek için, ne gerekiyorsa yapılır. Kültürel baskılama yetmezmiş gibi bazı kültürlerde kadınların klitorisleri kesilerek zevk almaları ve orgazm olmaları fiziksel olarak engellenir. 

Kültürel baskı ve yönlendirmelerin asıl amacı kadınların cinsel haz almasını ve orgazm olmasını engellemek ama bu arada özgürlüklerini yitirmeleri bir yan etki olarak mı ortaya çıkıyor? Yoksa asıl amaç özgür olmalarını engellemek ama bu arada cinsel haz alma ve orgazm olma yetileri hasar mı görüyor?

KADINLAR CİNSELLİKTEN NASIL UZAKLAŞTIRILIYOR?

Birçok kültürde bir kız çocuğu dünyaya bir hayal kırıklığı, burukluk, “kız doğdu” sessizliği ile gelir. Büyümeye başladığında uysal, annesine yardım edecek biri olarak yetiştirilmeye çalışılır. Babası ve erkek kardeşleri ev işlerine yardım etmez, hizmet beklerlerken, annesi, kendisi ve kız kardeşleri evin temizliğinden, yemeklerden, bulaşıktan, çamaşırdan  sorumludur.

Hareketlerine dikkat etmesi gerektiği öğretilir, iyi bir kız çocuğu rahat oturmaz, çok konuşmaz, çok gülmez, koşup oynamaz, uslu olur. 

Ergenliğe doğru bazı anneler ergenlik değişimleri ve adet hakkında bilgi verse de birçok anne çocuğuna doğru düzgün bir şey anlatmaz. Etraftan, arkadaşlardan bir iki bir şey duymuşlardır. Çoğu kız için ilk adet, yeterince bilgi sahibi olmadıkları ve utançlarından anneleriyle paylaşamadıkları için travmatik olarak yaşadıkları bir deneyim olur.

O zamana kadar olan kısıtlamalar daha da artar. Artık erkeklerle ilişkilerinde daha da uzak olmalıdır. Eski erkek oyun arkadaşlarından uzak durması sağlanır. Kandırılıp, cinsel açıdan yararlanılmak istenen bir ava dönüştüğü kavratılır.  Artık oğlanlarla gezmememsi, sınıf arkadaşları ya da komşu çocuklara karşı daha temkinli olması gerekmektedir.

Göğüsleri büyümeye, vücudu şekillenmeye başladığında, kendisini bir hedef haline geldiğini daha çok hisseder; göğüslerini saklamaya başlar, onu ilgi ve bakışlardan uzak tutmaya çalışır. Kendi bedeninden utanmaya başlar. Bu birçok kadında kamburlaşmaya yol açar. 

Oğlanlar da bu dönemde kendilerine öğretildiği gibi kızları uzak, yabancı, bir cinsel nesne olarak görmeye başladıkları için, kızın kendisine öğretilen şeyleri pekiştiren deneyimleri de olur. Daha büyük ya da akranı olan erkekler kendisine bir şey yapmak istediklerine dair imalar, davranışlar, dokunuşlar ya da tacizlerde bulunurlar.  

Biraz daha büyüyüp cinsel arzuları şiddetlendiğinde, çevresinin de kendi kendisine yaptığı baskı da artar. Bu baskılar, cinsel ilişkinin ne kadar acı ve ızdırap verici olduğu gibi bilgilerle pekiştirilir. Cinselliği, cinsel hazzı ve bedenini tanıması için mastürbasyon gibi bir seçeneği vardır ama “suç” olduğu için kullanmaz.

Derken evlenir. Cinsellikle ilgili deneyime dayalı bir bilgisi yoktur, kulaktan dolma duyduğu şeylerin çoğu korkutucudur. Bir şeyler öğreneceği tek kişi eşidir ancak o da fazla bir şey bilmez.

İlk cinsel deneyim, korku ve sıkıntı içinde yapılsa da bir şey anlamaz, bir kısmında ise korku ve endişeler cinsel birleşmeye izin vermez.

Sonunda çeşitli yollarla cinsel ilişki kurmayı başarsalar bile birçok çift, yeterli ölçüde sevişmez, cinsel birleşmeden sonra da kadının orgazm olması için gerekli süreden önce eşi boşalır.

Erkek tedaviye gitmeyi kendisine yakıştırmaz, yeterli uyarılma ve orgazm olmaksızın süren cinsel yaşam, kadının uyarılmasını daha da bozar, sonunda isteksizlik de eklenir. Kadın artık, eşinin cinsel taleplerinin sonunun gelmesini beklemeye başlar. Kendisini çocuklarına verir, başka şeylerle ilgilenir ve kendisi gibi bir kız çocuğu yetiştirir.

Tüm bu süreç sonucunda kadınlar;

1.   Kendi bedenine ve cinselliğe yabancılaşırlar.

2.   Cinsel istek duymayı ve cinsellikten haz almayı bir suç, günah en azından bir kabahat gibi algılarlar.

3.   Cinsel yaşamları üreme ve eşlerinin fizyolojik boşalma ihtiyacını  karşılama vazifesine indirgenir. 

Sonuç olarak kadınlar cinselliği bir kabahat, kötü, kirli bir alan olarak öğrenip, rahatça cinsel haz alamaz hale gelirler. Başka amaçlara hizmet etse de etmese de, kadın cinselliği kültür tarafından törpülenip bastırılır.


ERKEK EGEMEN KÜLTÜR KADIN CİNSELLİĞİNİ NEDEN BASKILAR?

Cinsel haz ve orgazm birçok hazdan çok daha güçlü ve mutluluk vericidir ayrıca iki kişi tarafından birlikte üretilip paylaşılan bir şeydir. İki kişi birlikte güzel bir filmi seyredebilir ya da müzik dinleyebilirler ancak sevişmek, birlikte karşılıklı üretilen ve paylaşılan ortak bir haz olması dolayısıyla çok daha yakınlık sağlayan ve mutluluk veren bir deneyimdir. Cinselliğin önemli haz kaynaklarından biri de haz vermekten duyulan hazdır. Kişi sevdiği kişiyi mutlu edebiliyor olmaktan, onun zevk almasını sağlamaktan da hem zevk alır hem de mutluluk duyar.

Erkek egemen kültür, kadınların cinsellikten haz almasını ve orgazm olmasını engelleyip, kadını döllenme yeteneği olan şişme bebeklere çevirirken kendi cinsel hazzından ve mutluluğundan da vazgeçmiş olur. 

Peki, erkek egemen kültür kadınların cinsel yaşamını baskı ve denetim altında kısıtlı bir hale getirirken erkeklerin cinsel yaşamlarını tamamen özgür mü bırakıyor?

BİR ERKEK NASIL YETİŞİR?

Doğduğunda bayram edilir. Annesi, bir erkek çocuk doğurduğu için guruludur. Büyürken üstüne düşülür. Erkekliği her zaman vurgulanır. Erkek adamın neler yapması gerektiği öğretilir: Yani erkekler ağlamaz, duygularını belli etmez, başarı için uğraşması gerekmektedir. Aktif ve bağımsız olması, girişimci olması konusunda özendirilir.

Ergenlik döneminde cinsel ilgileri üzerinde baskı uygulanmaz. Mastürbasyon yapmaları aşırıya kaçmamak koşuluyla hoş görülür.

Bu dönemde oğlanlar kızları nasıl cinsel nesne olarak kullanabilecekleri üzerine kafa yorar ve genellikle birbirlerine gerçek olmayan hikayeler anlatırlar. Bu hikayeler çoğunlukla bir kadını kendi cinsel arzularının nesnesi haline getirme öyküleridir. Oğlanlara da cinsellik pis ve kötü bir şey olarak öğretilir ancak bu kötü şeyi, “kötü” kızlarla yapmak o kadar büyük bir kabahat değildir. Dolayısıyla oğlanlar kızları ikiye ayırırlar: Cinsel arzularının nesnesi olabilecek, saygı duyulmayacak kızlar ile cinsellikten uzak, saygı duyulacak ve ancak “temiz” bir aşkla sevilecek kızlar.

Oğlanlar gençlik döneminde tıpkı kızlar gibi daha çok kendi cinslerinden kişilerle arkadaşlık eder, kızlarla onları fazla önemsememek, aşık olmamak hele hele aciz durumlara düşmemek koşuluyla ilişki kurabilirler. Bir kıza aşık olan ve kız saygılı davranan oğlanlar erkek grupları tarafından aşağılanır. Kızları fazla takmamak ve önemsememek gerekmektedir.

İlk cinsel deneyimleri genellikle paralı bir ilişki biçiminde olur. Rahat edemedikleri, çekinerek gittikleri ve fazla bir şey anlamadıkları bu ilişkileri büyük maceralar olarak anlatırlar.

Sonunda uygun, ahlaklı ve el değmemiş bir kız bulup evlenirler. Evlendiklerinde de eşlerini fazla önemsememeleri, romantik olmamaları gerekir.

Erkekler tüm bu süreç boyunca, gösteriş yapmayı, iddialı olmayı, kendilerini ispat edecek şekilde davranmaları ve başarılı olmak için etraflarını kontrol edebilmeyi öğrenirler.  Bu başarı ve gösteriş merakı, kurdukları ilişkiler içinde de ortaya çıkar ve gerçek bir yakınlığı engeller.   

KADININ VE ERKEĞİN SAKATLANMIŞ CİNSEL YAŞAMI TOPLUMA NE KAZANDIRIYOR?

Erkekler kültür aracılığı ile kadını cinsel hazdan yoksun bırakırken, kendi cinsel yaşamlarını da sakatlamış olurlar. Sonuçta her iki cins için de cinsellik olabileceği kadar keyifli ve mutluluk verici bir şey olmaktan çıkar.

Kadının ve erkeğin cinsel hazlarının sınırlandırılması, cinsellik için kullanılacak enerji ve zamanın kültür için kullanılmasına olanak verir.

Cinsel haz ve cinsel doyumun sorunsuzca yaşandığı bir yaşam, başka şeylere olan ilgiyi azaltır. Özgürce yaşanan cinsellik, başka şeylere olan ilgiyi çok azaltacaktır. Çalışma, rekabet, hırs, daha çok şeye sahip olma isteği, sonu gelmeyen bir açgözlülükle tüketme ve ancak tükettikçe, bir şeyler satın aldıkça mutlu olmak, layığınca yaşanmayan cinsellik sayesinde gerçekleşebilmektedir. Cinsel enerjinin tüketilmemesi ve bastırılması sayesinde, cinsel enerji  reklamlar ve sembolizasyonlar yoluyla cinselleştirilen bu alanlara akar.

Ancak erkekler yararına çok güçlü olmasa da bir çifte standart söz konusudur. Her iki cinsin cinsel yaşamı da kültür tarafından budanmış olsa da, özellikle varlıklı, yani gerçek egemenler için ek bir “iyi seks” olanağı evliliğin paralelinde her zaman vardır.

Geniş yığınlar için bu olanak genelevler gibi kötü ek seçeneklerle sınırlıyken, daha varlıklı ve gerçek egemenler için, çok sayıda eşle evlenmekten,  evlilik dışı ilişkilere, paralı ilişkilere  varan bir dizi paralel yapılanma söz konusudur.

Sonuç olarak kadınlara ve erkeklere uygulanan baskıdan, egemen sınıfın erkekleri o denli etkilenmez, kazançları ise, çalışan ve kendileri için üreten, boyun eğmiş insan topluluğudur.

UMUT VAR MI? VARSA NEREDEDİR?

Tüm bu olumsuz koşullara rağmen kendi bedenlerine ve cinselliklerine sahip çıkan daha özgür kadın ve erkekler çıkabilmektedir. Geleneklerden ve kültürden özgürleşen kadınlar, onları sayıp seven erkeklerle daha keyifli, mutlu ve doyumlu bir yaşam kurabilmektedirler.

Kadınların ve erkeklerin cinsel yaşamlarını ve özgürlüklerini engelleyen bu süreçler iki taraftan da değiştirilebilir. Yani daha özgürce yetiştirilen bireylerin daha mutlu cinsel yaşamları olacağı gibi, cinsel yaşamlarında mutlu olma olmak için gayret edip bunu gerçekleştirenler daha özgürleşeceklerdir.

Sonuç olarak özgürlük ile cinsel mutluluk ve doyum arasında karşılıklı diyalektik bir ilişki vardır. İnsanların özgürleşmesi cinsel yaşamlarını olumlu yönde etkileyecek ve gene cinsel yaşamlarının düzelmesi daha özgür olmalarına yardım edecektir.

6 yorum:

  1. Özgürlüğün yanı sıra bilgi ve öğretiler de cinsel yaşamı olumlu yönde etkiler, paylaşımlarınız için teşekkürler...

    YanıtlaSil
  2. bu ülkede prezervatifi hap sanıp yutanlar var hojam ne cinsel özgürlüğü? gerdek gecesinde birleşme yaşamaya çalışıp göbek deliğine sokup gelini hastanelik eden öküzler biliyorum ben, bu ülkeden bi s.kim olmaz...

    YanıtlaSil
  3. Paylaşımlarınız için çok teşekkürler hocam emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  4. güzel paylaşımlar hocam saolun teşekürler.

    YanıtlaSil

KOMPLOCU PARANOİD GRUPLAR

HEDEFİNİ ŞAŞIRMIŞ BİR İSYANIN ÜRÜNÜ OLARAK KOMPLOCU PARANOİD GRUPLAR Doğan Şahin   GİRİŞ Bu yazıda son yıllarda giderek artan her şe...