İzleyiciler

26 Mayıs 2014 Pazartesi

Narsisistik Kişilik Bozukluğu


NARSİSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU

 
Prof. Dr. Doğan Şahin


GİRİŞ
Mental aktivite, kendilik tasarımının yapısal bütünlüğünü, zamandaki sürekliliğini ve olumlu duygusal renklenmesini ayakta tutmaya yönelik olduğu ölçüde narsisistiktir1. Reich’da narsisizm fenomeninin özünde kendilik saygısını düzenlemeye yönelik olduğunu kaydetmiştir2.

Özetle kendilik saygısının kazanmaya ve sürdürmeye yönelik etkinlikleri narsisistik olarak niteleriz. Bu tür etkinliklere duyulan ihtiyacın zorunluluğu ve sıklığı oranında da narsisitik patolojinin ağırlığından söz edebiliriz. Bir kişinin yaşamı kendilik saygısını kazanmaya yönelik etkinlikler tarafından ne oranda dolduruyorsa o oranda narsisistik olduğu söylenebilir. Narsisitik kişi hayatının önemli bir bölümünü kendisine saygı  duymak ve bunu korumak için çırpınarak geçiren biridir.

Bir İngiliz general Napolyon’a siz para için savaşıyorsunuz, biz ise sadece onurumuz için savaşırız der. Napolyon’un cevabı şu olur “ kimin neye ihtiyacı varsa onu elde etmek için savaşır”. Narsisistikler de onurları ve saygınlıkları için sürekli çaba göstermek zorunda olan kimselerdir.

Narsisizm her sağlıklı kişinin ayrılmaz bir parçasıdır. Ancak sağlıklı narsisizmde kişi kendine saygı duymak için sürekli dışarıdan beslenmeye ihtiyaç duymaz ya da başkalarının olası olumsuz düşüncelerinden hemen etkilenmez. Kendisine değerli ve saygın hissetmesi için sürekli başkalarından onay ve takdir görmesi gerekmediği gibi eleştiriler karşısında da güveni kolayca zedelenmez.

Narisistiklerin genellikle kendilerini fazla seven ve kendilerine fazla güvenen kişiler olduğu zannedilir. Oysa gerçek durum bunun tam tersidir. Narsisistik, bir şey yapmaksızın kendini sevemediği ve kendisine saygı duyamadığı için, kendisini sevebilmek ve saygı duyabilmek için durmadan bir şeyler yapma ihtiyacı duyar.

Mesela kendini övmeleri ya da çok özel ve büyük başarılar kazanmış biri olarak çeşitli hayaller kurmaları, kendisine ve etrafına değersiz biri olmadığını gösterme ihtiyacından kaynaklanır.

İlk randevusuna gelen bir hastam, kapıdan girer girmez “ iki tane porsche’um var” demişti. Bir şey söylememe fırsat vermeden tanınmış bir mankenin ismini vererek “iki sene çıktım dedi. Daha sonra, ne kadar değerli bir kılıç koleksiyonun olduğundan, hangi tanınmış kimselerle arkadaşlık ettiğinden bahsetti. Oysa daha ne kimliğine ilişkin ne de niçin geldiğine ilişkin hiçbir şey söylememişti. Neden sonra, niçin geldiğini sordum, üzerinde durmaya değmeyecek bir edayla, başım ağrıyor sadece dedi.  Bir üniversitede master öğrencisi olmasına karşın ne iş yaptığını sorduğumda öğretim üyesi olduğunu söyledi. Tüm çabası ve yaptıkları kendisini önemsemem içindi. Bana ne kadar önemli bir insan olduğunu anlatmaya çalışıyordu. 

Üniversiteden 4 yıl önce mezun olmuş bir hastam, bir kaç defa işe girmiş olsa da çalışmasını sürdürememişti ve 2 yıldan beri de yeni ve uygun bir iş bulamamıştı. İlk görüşmede çalışıp çalışmadığını sorduğumda, “Çalışmıyorum ama yazar olacağım ve Nobel alacağım” demişti.

Başka bir hastam da ilk görüşmemizde “Size ne kadar şanslı olduğunuzu söylemem gerekiyor, çünkü geleceğin Cumhurbaşkanı ile çalışmış olacaksınız. Hem belki o zaman sizi de Sağlık Bakanı yaparım demişti.”

Tüm bunlar, aslında kendilerini ne kadar değersiz hissettiklerini ve ancak bir şeylere sahip olduklarını ya da sahip olacaklarını düşündüklerinde kendilerini iyi hissedebildiklerini gösteriyordu. Sadece kendileri de yetmiyordu, karşılarındaki kişi de eğer onlara özel bir değer ve önem verirse o zaman rahat edebiliyorlardı. 

Yeteneklerini, başarılarını sürekli abartma ihtiyacı hissederler. Sıradan olayları, çok önemli başarılar olarak algılarlar ve çoğunlukla da buna inanırlar. Bir gün bir hastam, kapıdan girer girmez adeta haykırarak “ Doktor, bugün en az elli kişinin hayatını kurtardım ” dedi . Karlı bir gündü. Bindiği belediye otobüsü yokuş yukarı çıkarken, bir miktar kaymış. “Hemen duruma müdahale ettim, haydi arkadaşlar otobüsten iniyoruz diye bağırdım, herkesi indirdim ve hep beraber itiyoruz otobüsü diye bağırınca her kes otobusün bir tarafından tuttu, iterek yokuşu çıktık. Bunu yapmasaydım, otobüs kayıp, bir yerlere bindirecek, belki duramayıp başka araçlara çarpacak ve bir sürü insanın ölümüne sebep olacaktı.”

Gene aynı nedenden dolayı sürekli kendilerinden söz ederler ya da kendilerinden söz edilmesini isterler. Bu konuda Fromm’un aktardığı, durumu çok net anlatan bir fıkra vardır: : Bir yazar, bir arkadaşıyla karşılaşır ve ona uzun uzun kendinden söz eder; daha sonra şöyle der: “Şimdiye kadar benden söz ettik. Şimdi de senden söz edelim. Son kitabımı nasıl buldun?” 4

Başkalarını etkileyerek kendilerini değerli hissetme çabaları insanların yokluğunda yerini fantezilere bırakır. Dışarıdan gelecek olumlu yansımalar yoksa bunun yerini hayaller alır. Bütün insanları etkileyecek, herkesin hayranlığını kazanacak ve çok tanınmış tapılan bir insan olmalarını sağlayacak şeyler yaptıkları çeşitli hayaller kurarlar. Kendilerini Nobel ödülü almış, konuşma yaparken, dünyanın en zeki, en yakışıklı insanı seçilmiş,   bütün dünyayı kurtaracak bir kahramanlığı gerçekleştirmiş olarak hayal ederler. Bu hayallere gerçekmiş gibi inanır ve kendilerini değersiz hissetmekten kurtulurlar. Bazı vakalarda  bu hayaller    değişken ve devamlılık arz etmezken, mesela bir gün kendilerini gol kralı başka zaman, büyük bir mucit, başka zaman Oscarlar almış bir yönetmen olarak hayal ederlerken, bazı vakaların hayalleri pek değişmez ve devamlılık gösterir. Bir hsatam, hemen her gün birkaç saatini, arkası yarın gibi devam eden hayallerle geçiriyordu. Hayalinde ünlü bir kalp cerrahıydı, büyük ve konforlu, çeşitli hizmetkarların çalıştığı  bir evde yaşamaktaydı, her gün,  kendisiyle görüşmek ya da kendisinden yardım istemek amacıyla akraba , tanıdık ya da yabancı insanlarla görüştüğünü kurmaktaydı.  

Kendinin aşırı bir farkındalık sık görülen bir durumdur. Bir hastam ne zaman konuşmaya başlasa, “gene başkası konuşuyormuş gibi hissediyorum” derdi.

Narsisistikler,  narsisistik doyum alabilecekleri ortamlara katılmak için çaba sarf ederken, zedelenebileceği ortamlardan kaçınırlar. Sadece iyi olduklarını düşündükleri şeyleri yapar, başkaları tarafından da beğenileceğini düşündükleri etkinliklere katılırlar. Bir grup içinde iyi olduklarını düşündükleri oyunların oynanmasını ister, çok iyi olamayacaklarını düşündükleri oyunların oynanmasını istemez, oynanırsa da katılmazlar. Katılacakları bir ortamda kendilerinden daha fazla ilgi çekecek insanların bulunmasını istemezler, eğer böyle bir durum olacaksa da oraya gitmezler. Narsisistiklerin ancak iyi olduklarını düşündükleri alanlarda etkinlik gösterebilmeleri onların bir çok şeyle ilgilenmesini ve öğrenmelerini engeller. Özellikle bulundukları yaşta zaten öğrenilmiş olması beklenen etkinlikleri öğrenmemişlerse bir dönem acemilik göstermeyi göze alamazlar. Çocukluğunda yüzmeyi öğrenmemiş bir hastam,  milletin içinde “madara” olacağını düşündüğünden yüzme öğrenmiyordu ve denize gitmiyordu. Hem “her yaz plajlara koşan, gerçek anlamda tatil yapmayı bilmeyen o sürüye” katılmayı da kendine yakıştıramıyordu.

Kibir, uzaklık, soğukluk narsisistik yaralanmalara karşı bir savunma olarak sık görülen bir durumdur. Başkalarından gelecek eleştirilere karşı bir defans olarak başkalarının fikirlerini önemsemediklerini baştan belli ederler. Eleştirilebilecekleri durumlarda kibirli ve uzak davranırlar. Öte yandan bazı narsisistikler herkesten önce kendilerini eleştirir ya da alay ederler. Böylelikle bir yandan başkalarına kendileri eleştirecek fırsat vermemiş olurlarken, bir yandan da bakın ben ne kadar olgun ve alçakgönüllüyüm ki, kendimle alay edebiliyorum ve hatalarımın da farkındayım demiş olurlar. Bazı hastalar ise her zaman alçakgönüllü davranırlar ancak, bu alçakgönüllülüğün kendisini övünç ve hayranlık vesilesi yaparlar.

Bir arkadaşımın (Prof. Dr. Cengiz Kılıç) anlattığı bir fıkra bu durumu gayet güzel anlatıyor:  Hasta bir adam yatağının başında toplanan yakınlarının ve arkadaşlarının kendisiyle ilgili yaptığı yorumları dinliyormuş. Arkadaşları bir biriyle yarışırcasına, onun ne kadar zeki, ne kadar çalışkan, ne kadar bilgili, ne kadar deneyimli ne kadar zevk sahibi vb olduğunu anlatıp duruyorlarmış. Konuşmaların sonunda gözünü açmış, “ama ne kadar alçakgönüllü olduğumu söylemediniz “ diye sitem etmiş.

Beden sağlığı ve görünümü ile aşırı ilgilidirler. Özellikle yaralanmalara, işlev kaybına karşı aşırı hassastırlar. Bedensel bütünlüklerine bir saldırı olarak algıladıkları ve aynı zamanda kendi bedenleri üzerinde başka birinin tasarrufta bulunmasına katlanamadıkları için gerektiği durumlarda ameliyat olmaktan bile kaçınabilirler. Öte yandan bedensel sağlıklarıyla aşırı ilgilenme, özellikle narsisistik yaralanmaları takiben hipokondriak semptomların ortaya çıkmasına neden olabilir.  Bir hastam herhangi bir narsisistik yaralanma yaşadığında çok hızlı bir şekilde somatik semptomlar üretiyor ve ardından hipokondriak uğraşılara giriyordu. Mesela kendisini beğenmesini arzu ettiği birinden yeterli ilgi göremediğinde  “karın ağrısı” tutuyor ve ardından barsak kanseri olduğunu düşünmeye başlıyordu.

Ayrıca, özellikle kendine saygı ve güvenin azalmasının ön planda olduğu depresyonlar dikkat çeker. Bu depresyonlarda suçluluk duygularından çok utanç, yetersizlik ve öfke ön plandadır. Narsisistik olmayan depresyonda kişi, başkalarını üzmüş ya da incitmiş olduğu ya da sorumluluklarını yerine getiremediği için kendisini suçlar ve dolayısıyla acı çeker. Oysa narsisitiklerin ya da sınır vakaların depresyonunda kişi kendisini kırdıkları ya da istediği gibi ilgilenmedikleri için başkalarını suçlar ve onlara öfke gösterir. Adeta depresyona girerek ve başkalarını suçlu hissettirerek elde edemediği ilgiyi temin etmeye ya da kendisine iyi davranmadıkları için başkalarını cezalandırmaya çalışır. Bir hasta, ailesini intihar etmekle tehdit ediyordu. “İntihar edeceğim ve herkes sizin, çocuğunuza ne kadar kötü davrandığınızı anlamış olacak” diyerek onları kendisiyle istediği gibi ilgilenmeye zorluyor, onlar ne kadar ilgilenseler de daha çok ilgi istediği için öfkesi ve suçlaması dinmiyordu. 

Yoğun beğenilme arzuları olan bir meslektaşım, eleştiri gibi aldığı herhangi bir söz karşısında, espri olarak “inşallah ölürüm” diyordu. Yani eğer öldüğümde beni yeterince beğenmediğiniz için acı çekecekseniz, inşallah ben ölürüm siz de acı çekersiniz demiş oluyordu.

Ayrıca, boşluk, anlamsızlık duyguları dikkati çeker. Boşluk ve anlamsız duyguları bir yandan kendiliğin bütünlüğünün olmamasının ego tarafından hissedilmesine karşılık gelirken, öte yandan kendisine doyum vermeyen dünyayı değersizleştirme çabasına karşılık gelir. Bir hastam yaygın boşluk ve anlamsızlık duyguları ile başvurmuştu. Öyle ki, cinsellikten dahi hiçbir haz almamaktaydı. “Biriyle sevişirken, kendi kolumu öpmüş gibi oluyorum” diyordu. Çalışmak, iş bulmak, bir şeylerle uğraşmak, arkadaşlık etmek, biriyle duygusal ya da cinsel yakınlık kurmak ona göre tümüyle anlamsızdı.
Narsisistik yaralanmaları takiben ciddi öfke krizleri gösterebilirler. Özellikle kendilerini değersiz ya da önemsiz hissettiren kimselere karşı son derece öfkeli davranabilirler. Kendisini inciten insanlara zarar vermek, onları değersizleştirmek ya da kötülük yapabilmek hissettikleri değersizlik ve güçsüzlük duygularını telafi etmeye yöneliktir. Kendisini değersiz hissettiren kimseyi değersizleştirerek, onun değersizleştirmesini önemsiz yapmaya çalışırlar. 

Narsisistiklerde bilinçli ya da bilinçsiz haset dikkati çekecek kadar ön plandadır. Başka birinin iyi ve başarılı olması kendi yetersizlik duygularını tetiklediği için rahatsızlık yaratır. Narsisistik birinin yanında başka biri hakkında iyi bir şey söylendiğinde kendisini huzursuz hisseder. Bizim kültürümüzde biri hakkında iyi bir şey söyleneceği zaman “sizden iyi olmasın.” diye bir giriş yapılması belki de çeşitli zamanlarda narsisistik kişilerin duyduğu rahatsızlığın fark edilmesinden kaynaklanmıştır.

Özellikle kendilerini daha çok kıyasladıkları, mahalle arkadaşları, sınıf arkadaşlarını komşular ya da aynı meslekteki kişilerin başarılı olmaları onların başarısızlık duygusunu tetiklediğinden onları ya aşağılamaya ya da başarılarını küçümsemeye iter. Bazı narsisistikler başarılı olmuş herkesi değersizleştirmeye çalışırlar. Televizyona çıkan herkes hakkında olumsuz bir yargıda bulunan ya da bir açığını bulup laf yetiştirmeye çalışan huysuz kimseler kendi haset duygularından dolayı böyle davranan kimselerdir.

Narsisistikler başkalarının durumunu ve duygularını önemsemeksizin, onlardan  ilgi ve hayranlık almak konusunda doymak bilmez bir aç gözlülük sergilerler. Sürekli onay ve hayranlık beklentisi içinde olurlar. Başkalarının zamanını, meşguliyetlerini dikkate almazlar.  Bir tıp fakültesi profesörü, her gün asistanları ile yaklaşık 8-10 saat süren vizitler yapmaktaydı. Kendi odasında hastaneye geldiği anda başladığı vizitler akşam saat 9-10’a kadar sürüyor, bu süre içinde esir alınan asistanlar ne hastalarıyla ne de başka işleriyle uğraşabiliyor ne de mesai bitmiş olmasına karşın evlerine dönebiliyorlardı. Saatler süren bu vizitlerin tek konusu, hocanın geçmiş başarıları ve başarılı anılarıydı.

Olaylardaki kendi paylarını abartmak yanında başkalarını başarıları ve fikirlerini de sahiplenirler. Bu bazen çok bilinen bir olayı kendi başlarından geçmiş gibi anlatmalarına neden olur.  Hatta kendilerini bir fıkranın kahramanı dahi yapabilirler. Başkalarının ilgisini ve zamanını sömürme  onların çeşitli olanaklarından yararlanma eğilimleri vardır. Bu tutumları başkalarının da kendisini önemsediği ve hak tanıdığı hissini verdiği için, kendilerini daha değerli hissetmelerine hizmet eder.

Temel ego durumları: kronik boşluk duygusu, öğrenme kapasitesi yoksunluğu, izolasyon hissi, uyaran açlığı ve hayatın anlamsızlığı ile ilgili yaygın duygulardır.

Değer sistemleri yetişkinden ziyade çocuğunki gibidir. Fiziksel güzelliğe, güce, paraya ve diğerlerinin takdirine yetenek, başarı, sorumluluk ve ideallere duyulan ilgiden daha çok önem verirler. Süisid girişimi diğerleri üzerinde sadistik bir kontrol sağlama veya kontrol edemediklerini hissettikleri bir dünyadan çekip gitme fantezisi olarak işler.

Kaliteli ve özgün giyinmeye dikkat ederler. Giyimlerinde ve tavırlarında farklılıklarını gösteren çeşitli özellikler bulunur. Histrioniklerin renkli ve abartılı dikkat çekici giyim tarzlarından farklı olarak genellikle daha sade ve kaliteli giyinmeye özen gösterirler. Sözgelimi küçük bir aksesuar, az bulunan bir kravat, fular ya da egzotik bir takı gibi, farklılıklarını gösteren çeşitli özellikler bulunur. Yaygın ve çok bilinen markalar giymezler. Paraları varsa özel terzilere diktirirler ya da iyi ama yaygın olarak tercih edilmeyen şeyleri seçerler. Özgün ve farklı olma, sıradan ve basit olandan uzak hissetmeye çabalama bir çok alanda kendini gösterir. Mümkünse çok özel ve herkesin anlamadığını düşündükleri entelektüel uğraşları olur. Herkesin beğendiği çok satan kitapları okumaz, ödül almış filmlere gitmezler. Kibirlidirler. Karşısındakileri genellikle küçümseyen ve büyüklenen bir biçimde konuşurlar.

Görünürde büyüklük duygusu taşır, kendine yeterli görünür ve başarı ile ilgili fantezilerle uğraşır; gizli düzlemde ise  kendinden kuşku duyar, değersizlik hisseder, kırılgandır, eleştirilere aşırı duyarlıdır 5. Mahler, narsisistiğin birbiriyle çelişir bir biçimde ortaya çıkan tüm-güçlülük ve güçsüzlük gösterdiğini belirtmiştir6. Bach, narsisistiğin bir yanda kırılganlık ve güçsüzlük öte yanda büyüklük şeklindeki kendilik bölünmesi olduğunu belirtir7. Volkan’a göre yüzeyde,  dünyada sanki herkesten üstünmüş gibi davranırlar. Buna karşılık altta değersiz, horlanan bir kendilik bulunur 8.

Özellikle üzüntü, kızgınlık ve utançla ilgili toleranslarının düşüklüğü nedeniyle kendiliğin küçümsenme temaları bastırılırken,  yüceltici  anıları veya gelecek fantezileri desteklenir 9. Olumsuz duyguların ortadan kalkması uzun zaman alır. Daha sonra hedonik bir evreye dönmek için aşırı talepkar olur ve ne pahasına olursa olsun bunu hakettiğini düşünürler9.

Yeterli olumlu yansımaların yokluğunda,  kendilikteki kohezyon kaybı, hipokondriasis, depersonalizasyon veya self-mutulatif eylemlere yol açabilir.

Uzak tutulmaya çalışılan yetersizlik duygularına bağlı derinde  utanç ve aşağılık duygusu hissederler. Dolayısıyla bu utanç ve aşağılık duygusunu telafi etmeye yönelik büyüklenmeci davranışlar gösterirler, bunların da yedeği olarak özel ve büyük olma fantezi ve isteklerini kullanırlar. Kendini göstermeye yönelik davranışlar içinde olurlar. Bütün bunların eleştirilmeksizin kabul edilmesini isterler. Kendilerine ait olan şeylere karşı mükemmelliyetçi tutumları vardır. Konuşma, giyim ve tarzda yapmacıklık

.İnsan İlişkileri:

Narsisistik kişi akranların hep küçümser ama onlardan övgü ve takdir beklemketen de geri kalmaz.  Bazan yalancı bir tevazu, nezaket veya samimiyetin ardındaki kendini iyileştirme çabası soğukkanlılıkla gizlenir. İlişkide bulundukları kişi kullanıldığını hissedebilir. Bağlantı bozuldukça narsisistik kişi yeni bir tanıdık bulma yoluna gider ya da eskiyi korumak için rüşvet ya da şantaj kullanır.

Kişilerarası ilişkilerin fakirleşmesi, yaratıcı başarıların olmaması kompanse edecek heyecan olmaması ya da sadistik haz yokluğu narsisistiğin grandiyözitesini idame ettirmesini engeller. Kendine imrenen diğerlerinin yokluğunda, utanç, panik, çaresizlik veya depresyon ortaya çıkar.  Diğer kişilerle ilişkilerin yokluğu nedeniyle  benlik kavramındaki kohezyon kaybıyla böyle kişiler hipokondriasis, depersonalizasyon veya self-mutulatif eylemler geliştirebilir.

Özellikle alçalma ya da küçülme stresi veya basitçe vücut görünüş ve fnksiyonunda bir gerileme veya yaşlanmanın stresi ortaya çıktığında, kıskançlık, paranoya  ve diğerlerine yönelik insafsız talepler de nadir değildir.

Yetenekli, zengin veya dikkat çekici ölçüde fiziksel görünümü olan narsisistikler eski ilişkileri bozuldukça veya kayboldukca kolayca yeni ilişkiler kurabilirlermiş gibi bir karizma sağalayabilirler. Soyal yükselme özel bir durum olabilir ve pozitif yansıma için yararlı olabilecek kişilere yapışabilirler. Kişi güçlü olduğu zaman artık kendine yararı olmayan kişileri azleder veya hor görür.
Daha az yetenekli narsisistik k.b vakaları idealize ettikleri bir kişiyi seçerek, onun üzerinden olumlu yansıma sağlamaya çalışırlar.

Kişilerarası ilişkilerinde benmerkezci, kendilerine dönük ve başkalarını sömürücüdürler. İlişkilerinde her şeyin merkezindedirler, onlardan önemlisi ve değerlisi bulunmaz. En büyük, eşsiz olmaları ile başkalarının ilgisine, sevgisine ve hayranlığına bağımlılıkları çelişkili bir görünüm verir10.

Eşsiz oldukları inancı başkalarına yakınlaşabilme, onlarla özdeşleşebilme, onlarla eşduyum yapabilme yetilerini ketler.

Sevme ve empati yetersizliği ve buna bağlı olarak ortaya çıkan ilişki sığlığı

İlişkileri ve duygularındaki yüzeysellik onların başkaların derinden anlamasını engelleyicidir. Aslında başkalarının varoluş nedeni kendilerine hayran olmak ve sevmektir.

Narsisistik kişiler ilişkide bulundukları nesnelerde bir tür ulaşılmazlık hissini oluştururlar. Dokunulmazlık zırhına bürünmüşlerdir. Kendilerine ancak biat edilebilir; yüceltilebilirler. Onaylanmasını talep ettikleri büyüklenmeci kendiliğe, ilişki nesnelerinin herhangi bir talepte bulunmadan kullanıma sunmaları gerekmektedir.  Bu nesnelere her türlü bağımlı olma hali ve gereksinimi reddedilir; zira bağımlılık nedeni olan özelliklere sahip olmaları yoğun bir kıskançlık ve öfke doğurur, hem de kendisinde olmayan şeylere  muhtaç olduğunun farkındalığı narsisistik zedelenirliği artırır.  Sonuçta ortaya çıkan ilişki modeli yücelttiği ve yüceliğinden pay aldığı nesneler dışında tüm nesnelerin değersizleştirilmesidir. Böylece değersiz nesnelerin “en değerli “ olan büyüklenmeci kendiliği tavaf etmelerinden tabii bir şey olamaz. 

Bir diğer ilişki kalıbında ise kendilerine muhtaç olunabilecek, yani potansiyel olarak tehlikeli dış nesnelerle bağlantılar kopartılır; böylece bir yüzleşme ve kıyaslama  riski de ortadan kalkmış olur.

Haset, kendisinden başka kimsenin beğenilen, takdir edilen ve hayran olunan olmasına tahammülsüzlüktür. Burada ki korku geride kalma, unutulma ve önemini yitirme korkusudur. Acilen övülen, takdir edilen kişilerin küçümsenmesi çabasına girişirler. Çeşitli fırsatlarda söz konusu kişilerin açıklarını yakalamaya ve teşhir etmeye çabalarlar. Başkaları tarafından takdir edilmekte olan kişi eğer narsisistiğin üstünlüğünü kabul ederse o zaman narsisitğin de övgüsünü kazanabilir.   Bir adam bir keresinde bir güreşçiden bahsediyordu. Kimsenin onu yenemeyeceğini, şimdiye kadar tüm zor güreşleri kazandığını uzun uzun anlattıktan sonra "o kadar güçlü bir adamdı ki, güçlükle tek elimle yenebildim." dedi.

.Cinsel ilişkiler:

Görünürde atak, baştan çıkarıcı, evlilik dışı ilişkilere açıktırlar; gizli düzeyde ise eşini ayrı bir varlık olarak değerlendiremez, sevemez, enseset yasağını gerçek anlamda kavramaz.
Narisistik patlojiye bağlı başaramama sıkıntısı (performans anksiyetesi) veya partnere bağlanma korkusu bir erkekte erektil disfonksiyona bir diğerinde ejekülasyon kontrolüne neden olabilir. 
Primer retarde ejekülasyon sorunu olan erkeklerin bir kısmı cinsel alanın dışına taşan yakınlaşma sorunları olan narsisistiklerdir. Benim gördüğüm iki ciddi retarde ejekülasyon vakasının ikisi de narsisistik idi. Kendilerini yaşadıkları anın duygulanımına bırakamazlar. Hayatlarının her alanında sürekli  kendilerini kontrol etme gereksinimi duyarlar.Kendini bırakamama yanında kendini verememe problemleri dikkati çeker.

.İş ve Toplumsal Uyum:

Görünürde başarılı, tutkuludurlar, ancak gizli olarak  çoğul ama yüzeyel ilgilere sahiptirler, sıkıntı duyar, estetik değerleri sağlıksız ve taklitçidir5.

Fenichel, narsisistiklerin “Başarı don Juan’ı” olduğunu söylemiş; başarıdan başarıya koşma, sıcaklık ve sadakatten yoksunluk, büyük adam olma isteği ile kendini gösterdiğini belirtmiştir13. İşin kendisi ile gerçek anlamda ilgilenmezler, dışarıdan gelecek övgüleri hedeflerler.

.Mizaç:

Duygu dağarcıklarında öfke, kin, kıskançlık ve hırsın bolluğuna karşın, yas, üzüntü, pişmanlık ve şükran duyguları hemen hiç yoktur ya da zayıftır14. Özgüvenin değişirliğini yansıtır tarzda çökkünlük ve taşkınlık duyguları şeklinde değişkenlik gösterirler. Dış kaynaklı övülme yetersiz ise uygunsuz öfke ve kıskançlık hissederler. Sosyal ilişkilerindeki olumsuz yaşantılar, suçluluk duygularından çok utanç doğurur.

.Süperego:

Narsisistiklerde değişik derecede süperego patolojisi söz konusudur. İçselleştirilmiş gelişkin bir sosyal kural ve değerler manzumesinden yoksundurlar; beklenti amaç ve düzenlemeleri ilkel düzeyde kalmıştır. Öz değerlilik kıstasları da dış güzellik, güç ve zenginlik parametrelerine bağlanmıştır; sağlıklı erişkinler için geçerli olan kişisel beceriler, başarılar, sorumluluklar ve ideallere bağlılık gibi öğelerin önemi yoktur 15,16,17.

Yas tutma, pişmanlık, üzülme ve özeleştiri kapasiteleri düşüktür.  Sosyal ilişkilerindeki  olumsuz yaşantılar, suçluluk duygularından çok utançla birlikte seyreder. İçselleştirilmiş gelişkin bir sosyal kural ve değerler manzumesinden yoksundurlar; beklenti amaç ve düzenlemeleri ilkel düzeyde kalmıştır.

Kernberg, narsisistiklerin rüşvetçi bir süper egolsu olduğunu söylemektedir. İşlerinde başarılı kimseler olmalarına karşın, yalan söyleyebilir, başkalarını aldatabilir, onları çıkarları için kullanmaktan çekinmezler18.  Ahlaki değerlerin başkaları için önemini kavramakta da güçlük çekerler14.

Reich’ın tanımladığı fallik-narsisistik kişilik, kibirli, atak, rastgele cinsel ilişkiler kuran, eleştiriye karşı tepkili, sadistik eğilimler, eşcinsellik, madde bağımlılığı, süperego yetersizliği gibi özellikler taşıyan bir kişiliktir19.

.Bilgi İşleme Tarzı:

Benlik değerini yüceltecek bilgiler abartılırken düşürecek bilgiler önemsenmez. Olayları kendilik değerini yükseltecek biçimde yorumlarlar. Bir olay aktarılırken kendileriyle ilgili eleştirilebilecek noktalar başka kimselere yüklenir. Bazan diğer kişilerle ilgili diğer görüşler kendileriyle ilgili gibi görünür.  Bu tür yanılsama bir hezeyan değil  kaymadır. Hali hazırdaki olayların sırası değişik ve belirsiz olabilir. Bir plan yaparken olası ilişkiler kendini iyi gösterecek şekilde iyi dengelenir. Tercihler kendini iyi hissettirecek şekilde yapılır. Yarattıkları sorunları önemsemezler. Gelecekle ilgili tebrikleri fantezilerler. Gerçekçi sınırlarını kabul etmek yerine kendini beğenmiş mükemmellik tavırlarını sürdürürler. Yüksek amaçları ile ilgili basamakları ihmal ederler.  Bunun yerine birden bu amaçlara ulaşımı gibi fantezileri olur. Sonuçta her zaman birinci olmak ve acıdan korunmak şeklinde  davranırlar. Yetenekleri ne olursa olsun kendileriyle ilgili aşırı tahminlere yönelik anlamaları kaydırmak için bir çekirdek bulunur.

Selfin kötü eylemleri aklanır9. Yalan söyleyebilirler. Kendiliği yaralayan anılar dissosiye edilebilir bu nedenle  zamanla kendilik bütünlüğü parçalanabilir. Kendiliğin kötü yönleri, yüce ve gerçek yönlerinden uzak tutulduğundan bir kişisel noksanlığı daha olumlu anılarla hafifletemezler. Kendilikle ilgili kendiliğin küçümsenme temaları inhibe edilmiştir ve restore edici geçmiş anıları veya kendini yüceltici gelecek fantezileri selektif olarak desteklenir. Daha önce bahsedildiği gibi, şu andaki durumun ifade ettiği gerçeği algılamadaki anlamlar da daha sonraki  anlamları destekler şekilde inhibe edilirler. Algılanan bilgiler, içerdiği hasar verdiği bileşenleri azaltmak için gerçekçi olmayan yollarla değerlendirilebilir. Yalan söyleyebilirler ve kendilerini yalanla yüzleştirildiklerinde utanabilecekleri durumlara sokabilirler. Bu durumda terapi sürecinde de sıklıkla gerçekle yüzleştirme gerekmektedir ancak terapist  gerçek durumun ve anıların bağlantılarını kurarken son derece nazik ve dikkatli olmalıdır. Bazı anılar selfi yaraladığından rafa kaldırılabilir. Hatıralar dissosisiye olabilir bu nedenle de zamanla kendilik bütünlüğü parçalanabilir. Genel kendilik organizasyonunu zayıflattığından bu tür fragmantasyon bir tür kısır döngü başlatır. Kendiliğin kötü yönleri yüce ve gerçek yönlerinden uzak tutulur kişi deneyimlerinin dissosiyasyonu nedeniyle spesifik bir kişisel noksanlığı da daha olumlu anılarla hafifletemez.

Zıt temaların savunmacı inhibisyonları ve yüceleştirmeleri özellikle de üzüntü, kızgınlık ve utançla ilgili düşük toleransları nedeniyle daha da gerekli hale gelir.

Görünüşte etkileyici bilgiye sahiptirler. Konuşma becerisi olan, dili seven, kararlı görünümdedirler; gizli düzlemde ise bilgileri derinlikten  yoksun olup başlıklar bilgisidir, ayrıntıları unutur, dili ve konuşmayı  kendine güvenini düzenlemek amacıyla kullanırlar5. Olden, gösterişe hizmet eden bilgi işleme tarzı gösterdiklerini söylemiştir20. Sadece başlıklara göz atıp bunu büyük bir bilgi gibi sunarlar.

.Narsisistik Kişilik Bozukluğu ve Fanteziler:

Narsisistik hastalar grandiyöz kendiliğin bütünlüğünü korumak amacıyla kişisel başarı öykülerinden oluşan “geçiş” ve kendilerini görkemli bir şekilde ancak yalnız ve tek olarak her türlü bozucu etkinin üstünde tasarladıkları “koza” veya “cam balon”  fantezileri kurarlar21,22,23.

 

************************************************

DSM-V Narsisistik Kişilik Bozukluğu Tanı Ölçütleri

Aşağıdakilerden en az beşinin bulunduğu, erken ergenlik döneminde başlayıp, değişik koşullar altında ortaya çıkan büyüklenme (fantezi ya da davranışta), övülme gereksinimi, empati yoksunluğu ile seyreden kişilik tarzı:

1.Kendi önemini abartma ve büyüklenme (örneğin, başarı ve yeteneklerini abartır, başarılarından daha fazla dozda üstün görülmek, beğenilmek ister).

2. Sonsuz başarı, güç, güzellik ve ideal aşk ile ilgili fantezilerle uğraşma.

3. Özel ve biricik olduğuna ve sadece özel, yüksek mevkideki kişi ya da kurumlarca  anlaşılabileceğine, sadece onlarla ilişkiye geçmesi gerektiğine inanma.

4. Aşırı övgü gereksinimi.

5.Hak iddia etme: örneğin nedensiz şekilde kendisine özel tedavi yapılacağı inancı ya da onun beklentilerine otomatik olarak uyum sağlanacağı beklentisi

6. İstismarcılık: Kendi amaçları için başkalarını kullanma

7. Empati yoksunluğu: Başkalarının duygu ve gereksinimlerini fark etmeye isteksizlik.

8. Genellikle başkalarına haset etme ve onların kendisini kıskandığına inanma

9. Kibirli, gururlu davranış ve tutumlar

 

KAYNAKLAR

1.     Stolorow R, Lachmann F : Psychoanalysis of developental arrests. International Universities Press, New York, p: 10, 1980

2.     Reich A : Pathologic forms of self-esteem regulation. Psychoanal Study Child 15: 215-232,1960

3.     Tura SM: Kişilik ve Psikoterapi. Metis Yayınları, İstanbul (baskıda)

4.     Fromm E: Sevgi ve Şiddetin Kaynağı. İngilizceden çeviren: Budak S, Öteki Yayınevi, Ankara, 1992.

5.     Akthar S: Narcissistic personality disorder:Descriptive features and differential diafnosis. Psychiatry Clinic of North America V:12-3, p:505-530,1989.

6.     Mahler MS, Kaplan L: Developmental aspects in the assesment of narcissistic and so-called borderline personalities. Borderline Personality Disorder içinde ED: P Hartocollis, International Universities Press, New York s:71-86, 1977

7.     Bach S : On the narcissistic state of consciousness. Int J Psychoanal 58:209-233,1977

8.     Volkan VD: Narcissistic personality disorder. Critical Problems in Psychiatry içinde Ed: HKHBrodie, JO Cavenar. JS Lippincot Company, Philadelpia, 1982

9.     Horowitz MJ: Clinical Phenomenology of  Narcissistic Pathology, Psyciatric Clinics of North America Vol 12 No 3 Semptember p: 531-539, 1989

10. Saydam B: Narsisistik  kişilik bozukluğu, antisosyal kişilik bozukluğu, borderline kişilik bozukluğu: Psikodinamik açıdan benzerlikler, farklılıklar. Narsisistik Kişilik Bozukluğu içinde Ed: A Çelikkol. Ege Psikiyatri Sürekli Yayınları, Sonbahar, 1996 s:413-430

11. 11.Kohut H: The Analysis of the Self. International UniversitiesPress, New York, 1971

12. Cooper AM, Ronningstam E : Narcissistic Personality Disorder. Tasman A, Riba MB (ed): Review of Psychiatry, American Psychiatric Press, Washington DC, 1992, s:80-98

13. Fenichel O: Nevrozların Psikanalitik Teorisi. İngilizceden çeviren: Tuncer S, Ege Üniversitesi Matbaası, İzmir, 1974

14. Odağ C: Örneklerle narsisiszm. Narsisistik Kişilik Bozukluğu içinde Ed: A Çelikkol. Ege Psikiyatri Sürekli Yayınları, Sonbahar, 1996 s:457-476

15. Kernberg OF:Aggression in Personality Disorders and Perversions. Yale University Press, New Haven, 1992

16. Widiger TA, Corbitt EM, Millon T: Antisocial personality disorder. Ed: A Tasman. Review of Psychiatry içinde. American Psychiatry Press, Washington DC, V:11 s:63-79, 1992

17. Kernberg OF: The narcissistic personality disorder and the differentiel diagnosis of antisocial behavior. Psychiatr Clin North Am 12: 695-707, 1989

18. Kernberg OF: Borderline Conditions and Pathological Narcissism. Jason Aranson, New York, 1975.

19. Reich W: Kişilik Çözümlemesi. İngilizceden çeviren: Onaran B, Payel Yayınları, İstanbul, 1991

20. Olden C: Headline intelligence. Psychoanal Study Child 2: 263-269,1946.

21. Winnicott DW: Transitional objects and transitional phenomena. Inter J Psychoanal 34: 89-97,1953

22. Modell A: The holding environment and the therapeutic action of psychoanalysis. J Am Psychoanal Assoc 24: 285-307,1976

23. Volkan VD: Narcissistic personality organization and reparative leadership. Int J Group Psyhoter 30: 131-152,1980.

 

 

 

3 yorum:

  1. Böyle birisinin elinde büyürken sizde oluşan şemalar aslında aldığınız bacı narsisistik özellikler gibi. En azından yazınızı okurken böyle hissettim. Ebeveyni kopyalarak öğreniyorsak kendimizi bu narsisistik kısır döngüden nasıl kurtaracağız? Ya da narsisistik bir davranış mı yoksa şemamız mı tetiklendi nasıl anlayacağız? Mesela aşırı ilgi beklemek bir narsisistik davranış olabiliyor ise, duygusal yoksunluk şeması ile sevgiye aç bir şekilde içten içe hiçbir sevgiyi yeterli bulmamak çok benzer değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de yazıyı bitirirken tam bunu düşündüm.narsistik birinin yetiştirdiği kişi eleştirilere karşi alıngan olur tıpkı narsist gibi.ya da ilgi ister bir kişi ilgi göstermeyince kendini değersiz hisseder. bu tür durumlardan kaçınır ve kaçındığı için karşı taraf kibirli diye düşnebilir yada çekingen.
      Bence narsist kendi kişiliğine dair aşırı beğeni ile hak ettiğini düşündüğü tepki (beğenilme değer verme onaylama) gelmediği için haksızlığa uğramış hissederken narsistin yetiştirdiğı çocuk kendi kişiliğine dair aşırı olumsuzluğu alamadığı onay (beğeni kabul onay) ile ortaya çıkmış tescillenmiş hissetmektedir.
      Narsist onay alamayınca haksızlığa uğramış hissederken narsist kişice yetiştirilen kişi ise kötü değersiz beceriksiz vb. olduğu gerçeği ortaya çıkmış tescillenmiş hisseder

      Sil
  2. Merhabalar,

    Günümüz ilişkilerinde yaşanılan sorunlar beraberinde pek çok olumsuz sonucu doğuruyor. Özellikle narsist bireyler; ilişkide kontrolü ele geçirmek, karşı tarafın duygu ve düşüncelerini yönlendirmek, vazgeçilmez olmak ve karşı tarafı kolaylıkla manipüle edebilmek için partnerlerine ‘’Love Bombing’’ uyguluyorlar. İlişkinin ilk zamanlarında partnerine sürekli iltifat eden, hediyeler alan, aşırı sevgi ve ilgi gösteren, aşırı kıskanç ve aşırı korumacı bir tutum sergileyen bireyler sonrasında hayal kırıklığı yaratabiliyorlar. Çünkü bu kişiler istediklerini elde ettiklerinde bir anda karşı tarafı gözden çıkarabiliyor ve karşı tarafta suçluluk duygusu oluşturabiliyorlar. ‘’Love Bombing’’ üzerine yazdığım yeni yazımı okumanız için sizinle de paylaşmayı isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/love-bombing-nedir/

    Umuyorum ilgiyle okursunuz,
    sağlıkla kalın.

    YanıtlaSil

KOMPLOCU PARANOİD GRUPLAR

HEDEFİNİ ŞAŞIRMIŞ BİR İSYANIN ÜRÜNÜ OLARAK KOMPLOCU PARANOİD GRUPLAR Doğan Şahin   GİRİŞ Bu yazıda son yıllarda giderek artan her şe...