İzleyiciler

7 Eylül 2014 Pazar

Anneliğin Kuruluşu ve Annelik Biçimleri


ANNELİĞİN ÖZNEL AÇIDAN KURULUŞU
 
Doğan Şahin
İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi, Psikiyatri AD
Sosyal Psikiyatri Servisi 
 
GİRİŞ
Bir kadının anneliğinin kuruluşu kendisi dünyaya gelmeden önce başlar. Tam olarak söylemek gerekirse, bir kız çocuğunun anneliğinin kuruluşu, annesinin, anneannesinin, anneannesinin annesinin ….. doğumuyla, asırlar öncesindeki annelerinin ve babalarının tutumları, beklentileri ile başlar. Meseleyi, ilk insana, Havva Ana’ya kadar götürebiliriz. Çünkü bir kadının kendi annelik tasarımında, daha çok anne tarafından olmak üzere, atalarından miras aldığı çok şey vardır.
Ancak gene de, anneliğin kuruluşu, elbette, kendisi dünyaya geldikten sonra başlar, çünkü bu mirası doğmazsa alamaz. Annesiyle bebekliğinden itibaren kurduğu ilişki, onun ilerideki anneliği için temel iskeleti ve modeli oluşturacaktır. 
ANNELİĞİN KURULUŞUNDA DÖNEMLER
Anneliğin kuruluşunu 4 ana döneme ayırabiliriz:
1)                  Kendisi dünyaya gelmeden önceki dönem
2)                  Doğumdan bir eş bulana kadar geçen dönem
3)                  Hamilelik öncesi ve hamilelik dönemi
4)                  Doğum sonrası dönem
1) Kendisi Dünyaya Gelmeden Önceki Dönem
Bir kadının nasıl bir anne olacağı, en fazla annesiyle nasıl bir ilişkisi olduğu tarafından belirlenir. Annesinin de nasıl bir anne olduğu, kendi annesiyle ilişiksinde belirlenir. Böylelikle bir kadının nasıl bir anne olacağı kendisinden önceki nesillerde şekillenmeye başlar.
2) Doğumdan Bir Eş Bulana Kadar geçen Dönem
Bir kadının anneliği; annesiyle ilişkisinin biçiminden başlayarak tüm gelişimi boyunca, çok sayıda psikolojik, sosyal ve kültürel etkenler tarafından şekillenir. Psikoseksüel gelişim dönemleri, fiksasyon alanları, dürtü gelişimi, kendilik ve kimlik oluşumu, bu süreçteki önemli basamaklardır. Gelişimi boyunca oluşturacağı karakter, nasıl bir eş bulacağını ve nasıl bir anne olacağını da belirleyecektir. En son olarak ele alacağımız, patolojik annelik biçimleri tüm bu gelişim dönemlerindeki sorunlardan kaynaklanır.  
3) Hamilelik öncesi ve hamilelik
Birçok araştırma göstermiştir ki, anneler çocuk yapmayı istedikleri andan itibaren, doğacak çocukları ile ilgili, çok ayrıntılı tasarılar kurmaya başlamaktadırlar. Fiziksel özelliklerinden, kişiliğine, zekâsına, zevklerine ve özellikle kendileri ile ilişkilerine dair fantezilere, dolayısıyla da beklentilere sahip olurlar.
Sağlıklı olsun da ne olursa olsun, beklentilerin gerçekleşmeme riskine karşı, savunmacı bir tutum, bir çeşit yalandır.
4) Doğum sonrası dönem
Beklentilere göre çocuğa bir isim konur. İsimler genellikle ailenin beklentilerini yansıtır, çocuktan beklenen rolü anlatırlar. Anneannesinin ya da babaannesinin yerini mi tutacak, gül gibi mi, ay gibi mi, güzel mi, bilge mi, arzu mu, tutku mu, ne olması bekleniyorsa ona göre bir isim konacaktır.  Bebeğin doğumunun uyandırdığı duygu ve bebeğin aile için anlamı ve beklentiler de isimlere yansır, Yeter, Tamam, Sonnur, ya artık çocuk istenmediğini ya da erkek beklendiği halde kız doğduğunu, oğlan olsun diye bir daha deneneceğini ve durumdan çok memnun olunmadığını anlatır.
Annenin bebeğin varlığını hissetmesine kadar, bebeği ile ilgili tasarımları kurgusal iken; bebeğin varlığını hissetmeye başladıktan sonraki tasarımlarının gelişimi, bu kurgusallığın yanında etkileşimsel de olmaya başlar.
Hamilelik boyunca da bebek artık etkileşim içinde algılanmaya başlar. Anne, bebeğin hareketlerini, daha önceki kurgularının etkisiyle algılayacak, ancak daha önceki kurgularını bu etkileşim içinde kısmen değiştirecektir de.
Anneliğin kuruluşu, daha önceki gelişimi tarafından önemli ölçüde belirlenmiş olsa da, son ve nihai şekillenme, bebekle etkileşim içinde yani daha çok deneyimle oluşacaktır.
Bu dönemde anneliğin kuruluşu, bebekle ilgili tasarımlar yanında, annelik rolüyle ilgili diğer tasarımları da içerir.
 
1)                  Bebekle ilgili tasarımlar
2)                  Kendisi ile ilgili tasarımlar
3)                  Eşi ile ilgili tasarımlar
4)                  Varsa başka çocuğu veya çocukları ile ilgili tasarımlar
5)                  Anne babası ve aile büyükleri ile ilgili tasarımlar
6)                  Diğer ebeveyn figürlerine ait tasarımlar ( teyze, abla, hala vb)
Annenin bebeği ile ve diğer aile üyeleri ile annelik rolü bağlamındaki etkileşimleri, kendi anneliğini şekillendirirken; aile üyelerine ait eski tasarımlarının da değişmesine yol açar. Mesela daha önceden bir çocuğu varsa, o zamana kadar biricik olan çocuğu şimdi büyük çocuğu olacak, ondan beklentileri ve ona ilişkin algısı değişecektir. Daha önce bir sevgili, eş ve arkadaş olan koca şimdi aynı zamanda bir baba ya da iki çocuklu bir babaya dönüşecektir.
Anneliğin kuruluşunda, başka kişilerle olan etkileşimler rol alsa da, en önemli etken gene de bebekle olan etkileşimdir. Bebek, annenin tasarımlarının şekillenmesine yardım eder. Annenin kimliği doğumla, bebeği görmesiyle büyük oranda değişmiştir. Annenin kendisi ile ilgili daha önceki tasarımları olan; kadın, eş, meslek kadını, arkadaş, kız, torun, yeğen, kardeş, komşu, vatandaş gibi rolleri; şimdi bunlara ek olarak; başka birinin hayatından ve büyümesinden sorumlu kişi, başka bir bedenin, başka bir canın sahibi, 24 saat süreyle birinden sorumlu nöbetçi, yaratıcı, öğretmen gibi rollerle etkileşecek ve bu yeni roller, eski rolleri de değiştirecektir.
BAĞLANMA
Bebek, annesiyle nasıl bir ilişki ve bağlanma kurarsa, ileride kendisi de bebeği ile temel olarak benzer bir ilişki ve bağlanma modeli kuracaktır.
Bağlanma, çocuk ve bakım verenleri arasındaki duygusal durum olarak tanımlanır. Bu, bebeğin bakım veren kişiyi araması ve ona tutunması ile kanıtlanır. İlk ay itibariyle bebekler, bu tarz davranışlar göstermeye başlar. Bu davranış, arzu edilen kişi ile yakınlığı geliştirmek için tasarlanmıştır.
Bowlby, bağlanmanın temel bir insani eğilim ve gereksinim olduğunu söyler. Anne ile bebek arasındaki bağlanma, bebeğin bir insana dönüşmesi için gerekli ortamı oluşturur. Bağlanma; gelişim, kişilik ve daha sonra hayatla ve başka insanlarla nasıl bağ kurulacağı üzerinde belirleyici bir öneme sahiptir.
Bağlanma ve Temel Güven
Annenin mutluluğu, coşkusu, yaşama sevinci ve bebeğinin varlığının verdiği sevinç, bebeğin temel güven duygusunu ile güvenli ve sevgiye dayalı bir bağlanma modeli geliştirmesindeki en önemli etkenlerdir.
Bebek, kendi uyaranları ve dış uyaranlarla başa çıkacak araçlara sahip değildir; dolayısıyla yaşamını sürdürmesi, kendisinden daha güçlü, akıllı ve anksiyete ve sıkıntıyı azaltma yetisi olan, problemleri sağlıklı bir şekilde çözen bir anneye bağlanmasına bağlıdır. Bağlanma, bu yüzden bebeğe güvenlik hissini verir. Temel güven duygusu, büyük oranda, yaşamın ilk yılında anneyle kurulan ilişkiden kazanılır. Güven, sevgi nesnelerine ulaşabilirlik anlamına gelir. Bebeğin güven duygusu; ilgisine ve desteğine ihtiyaç duyduğu, korktuğu, tedirgin ya da kendisini yalnız hissettiği anlarda anneye ulaşabildiği oranda gelişecektir. Ancak bu ulaşılabilirlik sadece fiziksel ulaşılabilirlik değildir; anne bebeğin yanında olmasına karşın, onun gereksinimini anlamaz ya da ilgilenmezse, bebek kendisini güvende hissetmeyecektir.
Annenin bağlanması
Annenin bebeğe bağlanması içinse, bonding kavramı kullanılır. Bebeğin anneye bağlanması ile annenin bebeğe bağlanması farklı görüngülerdir. Bonding, annenin bebeğe karşı hislerini anlatır ve bağlanmadan farklıdır. Anneler normalde bebeklerini bir güvenlik kaynağı olarak addetmezler. Çoğu araştırma, annenin bebeğine bondinginin, ten teması veya ses ve göz teması ile başladığını ortaya koymuştur.
Bazı çalışmacılar; doğumdan hemen sonra bebeğiyle ten teması olan annelerin, daha güçlü bir bağlanma örüntüsü gösterdiğini ve daha dikkatli bir bakım verdiğini ortaya koymuştur. Bazı araştırmacılar; bondingin ortaya çıkması için, doğumdan sonra bir süre aralığı belirlemiştir.
Bağlanma Evreleri
Birinci evre (0-12 hafta): Bebekler annelerine alışırlar, gözleriyle 180 derecelik alanda onu takip ederler ve annelerinin sesine dönüp, ritmik olarak hareket ederler.
İkinci evre (bağlanma oluşturma: 8-12. hafta ila 6 ay): Bebek çevresinde bir veya daha çok kişiye bağlanır. Bağlanma daha belirgindir, bağlanılan figürü arama davranışları gözlemlenebilir.
Üçüncü evre ( muntazam bağlanma: 6-24 ay): Bebek, bakım verenden ayrıldığında ağlar ve diğer sıkıntı bulgularını gösterir; bu safha bazı bebeklerde 3 ay gibi erken bir sürede de görülebilir. Annelerine geri döndüklerinde ağlamayı keser ve bebek, annenin geri döndüğünü garanti altına almak istercesine anneye tutunur. Bazen ayrılma sonrası anneyi görmek, ağlamanın durması için yeterlidir.
Dördüncü evre (25 ay ve ötesi): Anne figürü bağımsız olarak görülür ve çocuk ile anne arasında daha karmaşık bir ilişki oluşur. 
Yakın tensel temas, anneyle ilişki kurmayı temin ederek bebeğin kendine güvenini arttırır. Bebeğe uygun yanıtlar vermeyen anneler, sıkıntılı bebekler yetiştirir; bu annelerin genelde bebeğe eşduyum yapma kapasiteleri azdır, duygusal olarak immatür ve yaş olarak daha gençtirler. Bazen de düşük IQ seviyeleri vardır.
Ayrılık ya da ihtiyaç anında anneye ulaşamamanın algılanması, anksiyetenin ilk biçimidir ve bebeğin ağlama gibi sinyal belirteçlerini harekete geçirir. Annenin, bebeğin anksiyetesini veya korkusunu anlama yetisi, bebekte bağlanmanın gelişmesi için olmazsa olmazdır.  Anne fiziksel yoksunluktan veya psikolojik yetmezlikten ötürü çocuğun yanında değilse, bebekte anksiyete gelişir.
Annenin doğum öncesi ve hamilelik boyunca bebeği ile ilgili kurduğu tasarım ve beklentilerin, bebekle karşılaştığındakilere ne ölçüde uyduğu, bebekle kuracağı duygusal ilişkiyi etkiler. Annenin bebeği ile sağlıklı bir ilişki kurması, daha önceki beklentilerinin sağlıklılığı ve hayal kırıklarını tolere etmesine bağlıdır.
PATOLOJİK ANNELİK BİÇİMLERİ
Şizoid anneler
Temel özellikleri; toplumsal ve kişilerarası ilişkilerden uzak durma ve duygu ifadesinde kısıtlılıktır. Yakınlık ve ilişkiye izin vermeyecek bir biçimde, otonomi ve aykırılığa aşırı bir önem verme vardır. Kendilerini tek başlarına yeterli bulurlar. Diğer insanlarla ilgili olarak, onlardan alabilecekleri bir şey olmadığını varsayarlar.
Bu kadınlar bebekleriyle uygun duygusal bağ kuramazlar. Bebeğin duygusal gereksinimlerini fark etmez ya da fark ettiklerinde uygun duygusal yanıt veremezler. Duygusal yakınlık ve bağ kurmak, sorumluluk almakla ilgili sorunları vardır.  Çocuğun beklentilerini zahmet ve eziyet olarak hissederler ve çocuğu iterler. Bu kadınların bebekleri güvensiz, içine kapanık ve duygusal bağ kurma kapasitesi gelişmemiş olarak büyüyeceklerdir. İleride kendileri de, başkaları ile duygusal yakınlık kurmaktan kaçınacaklardır. Çünkü her duygusal yakınlığın, yanıtsızlık ve hüsranla sonuçlanacağını ‘öğrenmişlerdir’. Duygusal bağ kurma olanakları kısıtlı bu annelerin, genellikle çocukları da ileride duygusal yakınlık kurmak konusunda zorluklar yaşayacaklardır. Yalnız ve bir başına olmayı tercih edeceklerdir.
Paranoid anneler
Temel özellikleri, insanların söz ve davranışlarını gerçek dışı bir biçimde kötü niyetli, ona zarar vermeye yönelik olarak görerek, güvensizlik ve kuşku duyma eğilimidir. Temel inançları kendilerine kötülük yapılacağı ve zarar görecekleridir. İnsanların kötü ve istismarcı oldukları varsayımı ile hareket eder. Sürekli, gelebilecek kötülüklere karşı tetikte bulunmak ihtiyacındadırlar.
Paranoid anneler, dünyayı ve insanları tehditkar, her an süistimal etmeye hazır hissederler ve çocuklarını bu dış tehditten korumaya çalışırlar. Çocuklarını korumak için, onları da korkuturlar. Şüpheci ve güvensiz yaparlar. Başka insanlara güvenmemeyi ve onlardan korkmayı öğrenen çocukların da; sevme, sosyal ve duygusal ilişki kurma yetenekleri kısıtlı olacaktır.
Şizotipal anneler
Temel özellikleri, bilişsel ya da algısal çarpıklıklar ve alışılagelmişin dışında davranışlardır. Kısıtlı ve uygunsuz duygulanımın yanı sıra, yakın ilişkilerde birden bire rahatsızlık duyma ve yakın ilişkilere girebilme becerisinde azalma görülür. Sanrısal düzeye ulaşmayan paranoid, referans, büyüsel düşünce gibi düşünce bozuklukları gösterirler.
Yaygın düşünce ve algı bozukluğu gösteren bu tip anneler, çocuğun gerçeği değerlendirme yetisi geliştirmesini engellerler. Bu çocukların, dünyayı gerçekçi bir biçimde algılama, duygusal yakınlık kurma ve sevme kapasiteleri kısıtlı olacaktır.
Narsisistik anneler
Önemli biri olduğuna ilişkin inanç ve fanteziler, eleştiriye aşırı duyarlılık, başkalarıyla empati yapabilme kapasitesinde eksiklik ve haset ile seyreden kişilik örüntüsüdür.
Bazı anneler, bebeği, kendi gerçekleştirmedikleri arzularını yerine getirecek biri olarak tasarlar. Kendisini yeterince güzel bulmuyorsa ve bundan dolayı aşağılık duyguları içindeyse, bebeğinin “intikamını” almasını bekler. Kendinde eksik gördüğü ya da başaramadığı her şeyi bebeğin gerçekleştirmesini isterken, defalarca da hayal kırıklığına uğrar. Çocuk, annenin kendisinin beklentilerini gerçekleştirdiği oranda ona karşı iyi ve destekleyici, hatta yeteneklerini abartıcı davranırken; kendi istediği gibi olmayan durumlarda yok sayıcı, aşağılayıcı hatta düşmanca davranırlar.
Bu annelerin çocukları, kendilerini değerli hissedebilmek için hep birilerinin takdirine ve hayranlığına gereksinim duyarlar. Değerlilik duygusu, hep başkalarına bağlı olur. Sürekli övünmek ve övülmek ihtiyacı içinde olurlar, kendileriyle aşırı meşguliyetleri dolayısıyla başkalarını anlamak konusunda zorluklar gösterirler.
Borderline anneler
Bazı anneler, sık ve yoğun duygusal değişiklikler gösterirler, anlamsızlık, boşluk duygularından ya da mutsuz dönemlerden; coşkulu, sevinçli dönemlere geçerler. Çocukların, kararlı kendilik ve nesne tasarımları kurmalarını engellerler. Çocuklarına karşı tutumları da, tamamen olumlu ve tamamen olumsuz uçlarda salınıp durur.
Öfke ve dürtü kontrol zorlukları yanında, çocukları ile ilgilenme konusunda dengesiz bir biçimde, aşırı ilgilenme ile yok sayma ya da kötü davranma arasında gider gelirler.
Bu annelerin çocukları da ileride muhtemelen borderline olacaklardır.
Antisosyal anneler
Antisosyaller, başkalarının da bir takım hakları olduğunu ve onların da insan olduğunu, neredeyse, inkar eden kimselerdir. Kendi çıkarları ve gereksinimleri neyi gerektiriyorsa onu yaparlar ve davranışlarının, başkalarına zarar vermesi ya da rahatsız etmesiyle ilgilenmezler. Amaçlarına ulaşmak için her türlü yolu deneyebilirler. Çok yakın ve ilgili gibi davranabilirler.  Başkalarına yönelik tehlikeli, tacizkar veya saldırgan davranışlarda bulunabilirler.
Bu anneler; çocuklarına karşı da benzer bir tutum gösterirler. Çocuk, kendisinin işine gelmeyen şekilde davrandığında, ona kötü muamele edebilir, hatta şiddet gösterebilirler. Cezalandırma odaklı bir çocuk yetiştirme tutumları vardır.
Bu annelerin çocukları da muhtemelen büyüdüklerinde antisosyal bireyler olacaklardır.
Histrionik anneler
Ben merkezli, kendilerine karşı hoşgörülü ve diğer insanlara ciddi bağımlılıkları olan kimselerdir. Histeriklerdeki gibi, derin ve anlamlı ilişkileri yoktur. Diğerlerini olduğu kadar, kendilerini anlamakta da güçlük çekerler. Çocuksu, diğer nesne ilişkilerindeki değişken tabiatlarıyla, histerik karakterlerle zıtlık oluştururlar. Sürekli ilgi ve takdir bekleme, reddedilmemek için diğer insanları nasıl etkilediklerini sürekli kontrol etme, benlik saygılarının başkalarının ilgi ve takdirine bağlı olması temel özellikleridir.  Genelde yüzeysel, yapay ve abartılı davranışlar sergilerler.  Bekledikleri ilgiyi görmediklerinde, çevrelerindeki insanları manipüle edebilmek için dramatik davranışlar sergilerler. İçinde yaşadıkları olaylara odaklanamazlar.
Bu annelerin çocukları, annelerinin kendileriyle gerçekten ilgilenmediklerini, ilgilendiklerinde de, bir oyuncak ya da vakit geçirecek bir şey olarak ilgilendiklerini hissedeceklerdir. Çocuklarının sadece fiziksel görünümleri, güzellikleri ya da başka insanları etkileyip etkilemedikleri ile alakalı olduklarından, çocuklar da ileride benzer davranışlar gösterebilirler.  
Anksiyöz anneler
Bazı anneler, çok kaygılıdır ve en küçük bir sorun karşısında telaşa kapılır, panik yaşarlar.
Çocuklarının güçlü bir ego geliştirmesine engel olurlar. Çocuklarının anksiyeteyi tolere etme ve sorunlarla baş etme mekanizmalarının geliştirmelerini sağlamamış olurlar.
Bağımlı, depresif anneler
Bazı anneler, güvensizdirler ve tehdit altındayken garip, dezorganize davranışlar ya da sığınma çabaları gösterirler. Yakın çevrelerini oluşturan kişilere karşı aşırı uysal, uyumsal ve yapışkan davranışlar sergileme, kendini yetersiz ve çaresiz görerek var kalmak ve mutlu olmak için, sürekli, daha güçlü birine dayanma gereksinimi ve yoğun ayrılma korkusu, bu kişilik bozukluğunun temel özellikleridir.
Bebekleri de böyle olacaktır. Bazı anneler, eşleriyle yaşadıkları duygusal sorunları örtmek için bebek sahibi olurlar. Bir kısmı kendisini tamamen bebeğe vererek, onun yakınlığı ve sevgisi ile mutlu olmaya çalışır, ancak bebeğinin de tamamen kendisine bağlanmasını sağlar. Çocuk büyüse de bağımsızlaşmasına izin vermez, onu kendisini yalnız hissettirmeyen, yalnızlığını, anlamsızlığını ve işe yaramazlık duygularının oyuncağı, eğlencesi olarak kalmaya zorlar.
Obsesif anneler
Esneklik, açıklık ve verimliliği yok edecek tarzda düzenlilik, mükemmeliyetçiliğe aşırı önem verme, ilişkilerde ve duygulanımda aşırı kontrollü olma, kesinliği ve kuralcılığı vurgulama, olmalı, yapılmalı tarzında düşünce biçimi, temel özellikleridir.
Obsesif karakterli anneler, çocuklarının duygusal gereksinimlerinden ziyade, beslenme ve sağlıkları ile ilgilidirler. Çocukla duygusal yakınlık kurmaktan çok, “çok lazım” olduğunu düşündükleri kuralları uygulamaya çalışırlar. Bebeğe gösteremedikleri duygusal yakınlığı ve sevgiyi, aşırı bakım ve “özen” ile gidermeye çalışırlar.
Çocuklarının duygularını ve arzularını bastırmalarına neden olurlar, çocuk isteklerine ve arzularına göre değil, kendisinden beklendiği gibi davranan makineleşmiş bir insana dönüşür. İnsanlara, yakınlarına, gerçekte ne hissettiğini bilmez, sadece nasıl uygunsa öyle hissettiğini düşünür. Arzularının farkında olmadığı gibi; kızgınlıklarının, kırgınlıklarının da farkında olmaz. Annesinin eğitimi sayesinde, her şeyin bir doğrusunun olduğunu sanmaya ve bunları öğrenip uygulamaya çalışır. Her şeyden ders çıkarıp, ondan sonraki davranışlarını buna göre belirlemeye çalışır.  Duygularını denetleyebilmek için, annesi gibi her şeyi ve herkesi kontrol etmeye çalışır. 
KAYNAKLAR
  1. Ardalı C. Bebeğin simgesel sistemlerinin kuruluşu. Kişilik ve Psikoterapi Yazıları içinde. Editörler: N Eren, N Öğünç Emil, MB Saydam, D Şahin. İstanbul, Alan Yayınları, 2000: 47-74
  2. Gander MJ, Gardiner HW (Yayıma Hazırlayan: Prof. Dr. Bekir Onur): Çocuk ve Ergen Gelişimi, İmge Kitabevi, Ankara, 2001: 214-233
  3. Ainsworth MDS, Eishberg CG. Effects on infant-mother attachment of mother’s unresolved loss of an attachment figure or other traumatic experience. In: Attachment Across the Life Cycle Eds: P Marris, J Stevenson-Hinde, C Parks. New York, 1991
  4. Winnicott DW: Oyun ve gerçeklik, Metis Ötekini Dinlemek Yayınları, İstanbul, 1998: 10-11
  5. Bowlby, J. Attachment and loss: Volume 1. Attachment. New York, Basic Boks, 1969
  6. Bowlby, J.   Attachment and loss: Volume 2. Separation. New York: Basic Boks, 1973

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KOMPLOCU PARANOİD GRUPLAR

HEDEFİNİ ŞAŞIRMIŞ BİR İSYANIN ÜRÜNÜ OLARAK KOMPLOCU PARANOİD GRUPLAR Doğan Şahin   GİRİŞ Bu yazıda son yıllarda giderek artan her şe...