PSİKİYATRİK BOZUKLUKLARDA
CİNSEL İŞLEVLER
VE
CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARI
Doğan Şahin
İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri AD
Sosyal Psikiyatri Servisi
GİRİŞ
Psikiyatrik bozukluklarla cinsel
yaşam arasındaki ilişkilere gösterilen ilgi, psikanalitik kuramın ağırlığını
yitirmesiyle azalma göstermiş ancak son yıllarda yapılan ampirik çalışmalar
sayesinde yeniden ilgi odağı olmaya başlamıştır. Psikiyatri hastalarının cinsel
yaşamlarına yeniden ilgi gösterilmesindeki önemli etkenlerden biri de hasta
hakları alanında görülen gelişmeler, özellikle hastaların cinsel haklarına
gösterilen ilgi olmuştur.
Freud psikiyatrik sorunların
etyolojisindeki en önemli etkenlerden birinin cinsel dürtünün çeşitli
nedenlerle ketlenmesi olduğunu ileri sürmüştü. Dolayısıyla psikiyatrik
sorunları bulunan kişilerin aynı zamanda cinsel sorunlar da göstermesi
gerekmekteydi. Psikanalitik kuramın yerini giderek betimleyici psikiyatriye
bırakmasıyla psikiyatrik bozukluklarla cinsel yaşam arasındaki bağ önemsenmez
olmuş ve dikkatlerden kaçmıştır.
Bu yazıda kuramsal bir yaklaşıma
yer verilmeksizin çeşitli psikiyatrik bozukluklarda görülebilen cinsel sorunlar
üzerinde durulacaktır.
Alkol Madde Bağımlılığı ve Cinsel İşlev
Bozuklukları
Madde ve alkol kötüye kullanımı
cinsel işlevleri çeşitli biçimlerde etkiler. Küçük dozlarda bir çok madde ve
alkol inhibisyonu ve anksiyeteyi azaltarak ya da duygudurumda geçici bir
yükselme yaparak cinsel performansı artırır. Akut yüksek doz ise cinsel
performansı önemli ölçüde bozar. Devamlı kullanım ise kişinin ilgi, ereksiyon,
orgazm ve ejekülasyon kapasitesini aksatır.
Kronik alkol kullanımı erkeklerde
cinsel şiddet davranışlarını da artırmaktadır.
Çocuklara cinsel tacizde bulunanların %35-50’si ve ensestöz babaların
%20-70’i alkol bağımlısı olduğu bildirilmiştir. Kadınlarda alkol kullanımının ise cinsel saldırıya maruz kalma oranını artırdığı
bildirilmektedir. Alkol bağımlısı kadınların % 38’i cinsel saldırılara, % 16’sı
tecavüze uğramaktadır. 27,29
Kronik alkol kullanımı yol açtığı
nöropati, testesteron düzeyinde düşme, LHRH salınımında artış gibi organik ve
yol açtığı eşler arası çatışmalar ve sosyal ilişki zorlukları nedeniyle cinsel
yanıtın çeşitli aşamalarını bozar.
Sedatiflerin, anksiyolitiklerin,
hipnotiklerin ve opiyatların kötüye kullanımı çoğunlukla cinsel isteği
baskılar. Kokain ve amfetaminin alkolün
inhibisyonu kaldırma etkisine benzer etkileri vardır. Kokain ve amfetamin
enerji hissini artırarak kişinin cinsel aktivite isteğini artırır, buna
karşılık cinsel işlevlerde aksamaya yol açar.
Ayrıca alkol ve madde kötüye
kullanımı ya da bağımlılığı kişinin sosyal yaşamını ve ilişkilerini bozarak da
cinsel yaşamlarını olumsuz etkilerler.
Psikotik
Bozukluklar ve Cinsel İşlev Bozuklukları
Psikotik
hastalıklar çeşitli yönleriyle cinsel yaşamı ve cinsel işlevleri etkilerler. Erkek
şizofrenlerin %62 si, cinsel yaşamlarında problem belirtmişlerdir 4,5.
69 şizofren olgusu üzerinde yapılan bir
araştırmada yaklaşık yarısının, bir yıl içinde, en az bir kere cinsel ilişkide
bulundukları saptanmıştı. Bu hastaların %33’ü kondom kullanmayı düşünmüyor,
%25’i güvensiz cinsel ilişkinin AIDS açısından için risk olduğunu bilmiyordu 4,5.
Psikozların
cinsel yaşama etkilerini şöyle sınıflayabiliriz.
Pozitif semptomlara bağlı etkiler
Hallüsinasyonlar
ve hezeyanlar cinsel içerikli ya da cinsel bir şeyi ima eden nitelikte
olabilmektedir. Ayrıca hezeyanlar ya da hallüsinasyonlara bağlı olarak cinsel
kimlik karmaşası, eşcinsel olduğuna ilişkin inanışlar ya da cinsel olarak
yetersiz olduğunu düşünme gibi durumlar gelişebilmektedir.
Negatif belirtiler ve yıkıma bağlı etkiler
Sosyal
ilişkilerden kaçınma, içe çekilme, bilişsel işlevlerdeki ve becerilerdeki
kayıplar ile bunlara bağlı olarak gelişen kendilik saygısındaki azalma eş
bulma, bir ilişkiyi sürdürme gibi zorluklar yaratmaktadır.
İlaçlara bağlı cinsel yan etkiler
Antikolinerjik
etkileri olan antipsikotikler muskarin reseptörlerini bloke ederler. En etkili
antimuskarinik etkiyi tiyoridazin gösterir. Antikolinerjik etkili antipsikotikler
bu nedenle ejekülasyonda gecikme ve ereksiyon zorluğu yapabilmektedirler. Ekstrapiramidal yan etkileri gidermek için
kullanılan antikolinerjikler de antimuskarinik etkileri nedeniyle ereksiyon
bozukluğu yaratabilmektedirler.
Antipsikotikler
tubuloinfundubuler yolda dopamin reseptörlerini bloke etmelerine bağlı olarak
prolaktin düzeyinde artışa ve dolayısıyla amenore, galaktore, libidoda azalma
ve erkeklerde ejekülatuar yetersizliklere neden olurlar.
Antipsikotiklerin
cinsel işlevlere etkilerinden biri de alfa adrenerjik blokaj yapmaları dolayısıyla
ereksiyon ve uyarılma zorluklarına neden olmalarıdır.
Sonuç olarak
antipsikotikler, kolinerjik ve adrenerjik sistem üzerindeki etkileri veya prolaktin düzeyinde artışa neden olmaları gibi
nedenlerle libidoda azalma, orgazm olamama, ereksiyonu sürdürememe, vajinal
salgıda azalma, retrograd ejekülasyon gibi yan etkiler gösterebilmektedirler.
Tipik
antipsikotiklere bağlı cinsel işlev bozukluğu geliştiğinde atipik
antipsikotikler denenebilir. Ancak atipik
antipsikotiklerin de daha düşük olsa da cinsel işlev bozukluğu yan
etkisi vardır. Klozapin % 6 oranında ürogenital yan etkiler yapmaktadır. İnkontinans,
sık idrara çıkma ve idrar retansiyonu yanında ereksiyon zorluğu yapabilmektedir.
Sülpirid,
oldukça sık oranda prolaktin düzeyinde artışa ve buna bağlı cinsel işlev
bozukluklarına yol açmaktadır.
Olanzapinle
ilgili netleşmiş bir literatür bilgisi bulunmamakla birlikte pratikte ereksiyon
ve orgazm zorluğu gibi cinsel işlev
bozukluklarına rastlanabilmektedir.
Psikotik hastalarla ilgili ruh sağlığı
çalışanlarının ve halkın yanlış inanışları
Psikotik
hastaların cinsel yaşamlarındaki sorunlardan biri de bu konuda yeterli yardım
görememeleridir. Psikiyatristler yaygın olarak
psikotik hastaların cinsel yaşamlarına ilgisiz kalmak eğilimindedirler.
Psikozu olan hastaların cinsellikten daha önemli sorunları olduğu ve cinselliğin
psikotik hastalar için bir lüks olduğu inancı hekimler arasında yaygındır.
Ayrıca cinsel
aktivitenin bu hastalarda zararlı olabileceği inancından dahi söz edebiliriz.
Çok da uzak olmayan tarihli bir çok araştırma hatta yayında cinsel aktivitenin
ve mastürbasyonun psikoza zemin yarattığı, psikozu tetiklediğine ilişkin
yayınlar bulunmaktaydı. Günümüzdeki genel eğilimin ise psikotik hastaların
cinsel yaşamlarının ya da cinsel sorunlarının öncelikli bir mesele olmadığını
düşünmek olduğu söylenebilir. Oysa yapılan bir çok araştırmada psikotik
hastaların önemli bir bölümünün düzenli cinsel yaşamlarının olduğunu
göstermektedir 10,11. Özellikle psikotik hastaların tedavisinde son
yıllarda sağlanan başarılar ve sosyal yaşamlarındaki ilerlemeler psikiyatrinin
psikotik hastaların cinsel yaşamları ve sorunlarıyla da ilgilenmesini
gerektirmektedir. Ayrıca bir çok araştırmada gösterildiği gibi psikotik
hastalar cinsel yaşamlarında hijyene dikkat etmemek, para ya da mal karşılığı
cinsel ilişki kurmak gibi çeşitli
risklerle karşı karşıya olduklarından cinsel sorunlarına uygun bir biçimde
yaklaşım, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ya da başka risklere karşı
korunmalarına da yardımcı olacaktır 9, 10,11,12.
Cournos (1996)
178 hasta üzerinde yaptığı araştırmada hastaların % 51’nini aktif cinsel
yaşamlarının olduğunu, aktif cinsel yaşamları olanların % 48’inin birden çok
partneri olduğunu, % 35’inin cinsel ilişki sırasında madde kullandığını, %
30’unun para ya da başka bir mal için ya da
kalacak bir yer için cinsel ilişkide bulunduklarını, % 58’inin
prezervatif kullanmadığın, % 18’inin IV madde kullanım öyküsü olduğunu
bildirmişti 9. Eşcinsel ilişkilerin normal populasyondan daha fazla
olduğu dolayısıyla AIDS riskinin, istenmeyen
gebeliklerin ve cinsel yolla bulaşan hastalık riskinin daha fazla olduğu
söylenebilir 17,22,23,24,31.
Duygudurum
Bozuklukları ve Cinsel İşlev Bozuklukları
Majör Depresif Bozukluk
Majör depresyon
cinsel istekte ve cinsel performansta azalma yapabilmektedir. Depresyon
olgularının yarısından çoğunda başta cinsel istek bozukluğu olmak üzere cinsel
işlev bozukluklarına rastlanmaktadır. Cinsel istekteki azalma çok ağır olmayan
depresyonlarda kişinin eşinin isteğine karşılık vermeye çalışması durumunda
diğer cinsel işlev bozukluklarına yol açabilir. Depresyonla cinsel işlev
bozuklukları arasındaki diğer bir ilişki biçimi, cinsel işlev bozukluklarının
sekonder depresyon yapabilmesidir. Cinsel işlev bozuklukları vakalarının üçte
biri ile yarısı kadarında tabloya Depresif belirtiler de eklenmiştir. Bizim
ülkemizde özellikle erektil işlev bozukluğu vakalarında yitirilen işlev
depresyonu tetikleyebilmektedir. Diğer cinsel işlev bozukluklarının yol açığı
işlev yitimleri de depresyonu başlatabilirse de nadir görülmektedir.
Depresyonla cinsel işlev bozuklukları arasındaki bir diğer ilişki ise depresyon için kullanılan ilaçların cinsel
işlev bozukluğu yapabilmesi biçimindedir.
Manik
epizod
Manik epizod
sırasında , libido artışı, rast gele cinsel ilişki, impulsivite ve
hiperseksüalite görülebilir
Distimik Bozukluk
Distimik
bozukluk keyifsizlik ve isteksizlikle giden bir bozukluk olduğundan sıklıkla
cinsel işlevleri de etkiler. Cinsel işlevlerin bozulması da kişinin
duygudurumunu olumsuz etkilediğinden iki bozukluk birbirlerini karşılıklı
olarak artırabilirler.
Bipolar Bozukluk
Bipolar
bozukluğun Depresif dönemleri majör depresyonda anlatıldığı gibidir. Manik ya
da hipomanik epizod sırasında ise cinsel
istekte artma ve rasgele cinsel ilişkilere girme görülebilmektedir. Bipolar bozuklukla cinsel işlev bozuklukları
arasındaki bir diğer ilişki biçimi, duygudurum düzenleyicilerini cinsel
işlevler üzerinde olumsuz etki gösterebilmesidir.
Duygudurum Bozukluklarında Kullanılan
ilaçlara bağlı Cinsel İşlev Bozuklukları
Trisiklikler
Cinsel istekte
azalma, adet düzensizlikleri, disparoni, uyarılma ve ereksiyon güçlükleri, lubrikasyonda azalma,
anorgazmi veya bazan spontan orgazm, retarde ya da orgazmsız ejakülasyon gibi
yan etkiler gösterebilmektedir.
Serotonin
Geri Alım Engelleyicileri
SSRI’lar cinsel
istekte azalmaya yol açabilmeleri yanında az da olsa bazan istekte artışa neden
olurlar. Ayrıca disparoni, amenore, uyarılma ve ereksiyon zorlukları,
anorgazmi, retarde ejakulasyon, ejakulasyon ketlenmesi gibi yan etkiler
gösterirler. Ejekülasyonda gecikmeye neden olmaları dolayısıyla erken boşalma
vakalarında tedavi amaçlı kullanılmaktadır. Ancak erken boşalmanın bu şekilde
tedavisinden söz etmek doğru değildir. Kişi ilaç sayesinde geç boşalmasına
karşın boşalma üzerinde kontrol öğrenememekte ve ilacın bırakılmasıyla sorun
yeniden ortaya çıkmaktadır. SSRI’ların
cinsel işlev bozukluğu yan etkisi çeşitli yayınlarda oldukça farklı (% 1-70)
oranlarda verilmektedir. Erkeklerde cinsel yan etkilerin daha sık olduğu söylenebilir
ancak kadınlarda daha seyrek olsa da cinsel işlev bozukluğunun şiddeti daha
fazla olabilmektedir. Daha çok istek ve orgazm fazlarında sorunlara yol açtığı
gözlenmektedir. Cinsel işlev bozukluğu yan etkisi erken çıkmakta ve diğer yan
etkilerden farklı olarak daha seyrek tolerans gelişmektedir. SSRI kullanımı
sırasında bir cinsel işlev bozukluğu gelişirse doz azaltmak, daha az cinsel
işlev bozukluğu yapan bir ilaca (moklobemid, mirtazapin) geçmek, sildenafil
eklemek, ilacı kesmek ve gerekliyse cinsel terapi uygulamak denenebilir.
Sildenafil’in SSRI kullanımına bağlı gelişen cinseli işlev bozukluğu
vakalarında ilacı kesmeksizin % 50’nin üzerinde etkili olduğunu belirten
çalışmalar vardır 26.
Lityum
İstek
bozuklukları, ereksiyon güçlükleri ve infertilite yapabildiğine ilişkin çeşitli
yayınlar bulunmaktadır.34,35 Bu yayınlarda bildirilen Erektil işlev
bozukluğu oranı % 5-20 arasındadır ve yapılan çeşitli çalışmalarda lityumun
kesilmesi ile cinsel işlevin yerine
geldiği bildirilmiştir. Lityumun erkeklerde infertiliteye de yol açtığı
bildirilmiştir. Mac Leod (1946) ilk kez lityumun in vitro koşullarda, hem sıçan
hem de insan spermi devinimlerini inhibe ettiğini bildirmişti 25.
Daha sonraki in vivo araştırmalarda lityumun sperm devinimini olumsuz etkilemediği
ancak, sperm yaşayabilirliğini azalttığı gösterilmiştir 3,21 . Sperm
devinimi azalan lityum kullanıcılarının aynı zamanda antidepresif veya antipsikotik gibi bir başka ilaç aldıkları
bildirilmiştir. Parafili vakalarında lityum kullanımının yararlı olduğuna
dair çalışmalar bulunmaktadır.Ancak bu vakalarda lityum kullanımı
onaylanmamıştır.
Karbamazepin: Belirgin bir cinsel işlev
bozukluğu yan etkisi yoktur.
Valproik asit: Belirgin bir cinsel
işlev bozukluğu yan etkisi yoktur.
Anksiyete
Bozuklukları
Panik Bozukluk, Agorafobi, Basit(özgül)
fobi
Anksiyete
bozuklukları, hastanın yaşadığı anksiyetenin cinsel istek ve uyarılmada soruna
yol açabilmesi dışında özgün bir cinsel işlev bozukluğuna yol açmazlar.
Sosyal Fobi
Sosyal fobikler
iletişim zorlukları dolayısıyla eş veya sevgili bulmakta zorluk çekerler. Bir
çok araştırmada sosyal fobiklerde bekar oranın normal populasyona göre dana
fazla olduğu bildirilmektedir. Ancak sosyal fobi ile özgün bir cinsel işlev
bozukluğu arasında bağlantı bulunduğuna dair bir bulgu yoktur.
Obssesif-Kompulsif Bozukluk
Obsesif
Kompulsif bozuklukta cinsel obsesyonlar kişinin kendi arzuları ile ilgisiz
olmasını dilemesi ve buna karşı müsamahasız
olma isteği ile diğer cinsel arzularına da yansıyabilir. Bazan kirlilik ve
bulaşma obsesyonları cinsel ilişkiden kaçınmaya yol açabilmektedir.
İmpulsif bir
biçimde tekrarlanan parafilik ya da parafilik olmayan cinsel bağımlılıklar ve
mastürbasyon ile obsesif kompulsif bozukluklar arasında bağlantı bulunduğu ve
bu tür bozuklukların obsesif kompulsif spektrum içinde değerlendirilebileceğine
ilişkin yayınlar bulunmaktadır 16 .
Post-travmatik Stres Bozukluğu ve Akut
Stres Bozukluğu
Özellikle cinsel
saldırı ve tecavüz sonrası ortaya çıkan akut stres bozukluğu ve travma sonrası
stres bozukluğu vakalarında yüksek oranda cinsel işlev bozukluğuna
rastlanmaktadır.
Bu kişilerin
tedavisinde travma terapisi yanında cinsel sorunlarına da özel olarak ilgi
göstermek gerekebilir.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu
Cinsel işlevler
anksiyeteden kolaylıkla etkilenir. Anksiyete
sempatik tonusu yükselttiğinden genel olarak uyarılma zorluğuna ve cinsel
arzulara konsantre olmakta zorluklara yol açar.
Anksiyete
Bozukluklarının Tedavisinde Kullanılan ilaçların yol açtığı CİB’ler
Benzodiazepinler
Hiperseksüalite,
ereksiyon bozuklukları, orgazm bozuklukları, retarde ejakülasyon ve disparoni
yapabilmektedir.
Somatoform
Bozukluklar
Somatizasyon Bozukluğu
Somatizasyon
bozukluğunun tanı ölçütleri içinde B1 ve B3 kriterleri cinsel işlevlerle
ilgilidir. B1 ölçütü, en az dört yer ya
da işlevle ilgili ağrı öyküsünün varlığını gerektirir ki bunlardan birinin
cinsellikle ilgili olması sık görülen bir durumdur . B3 ölçütü ise bir cinsel
semptomu gerektirmektedir. Ağrı dışında en az bir cinsel ya da üreme organıyla
ilgili semptom öyküsü bulunmalıdır. Sadece somatizasyon bozukluğu sırasında
görülen cinsel işlev bozuklukları için ek tanı konmamalıdır 2.
Farklılaşmamış Somatoform Bozukluk
Bu bozuklukta
sık görülen yakınmalar arasında genitoüriner yakınmalar da bulunmaktadır 2.
Dolayısıyla cinsel sorunlara da sık rastlanır.
Ağrı Bozukluğu
Cinsel ilişki
sırasında ortaya çıkan ağrı bozukluğu, disparoni olarak tanımlanmalıdır.
Disparoni dışında başka bir bölgede de ağrı
bozukluğu ölçütlerine uyan ağrı semptomları varsa iki tanı birlikte
konabilir 2.
Vücut Dismorfik Bozukluğu
Vücut dismorfik
bozukluğunda uğraşı konusu organlar genitaller veya göğüsler de olabilmektedir.
Cinsel organları ilgilendiren vücut disformik bozukluğu olgularında cinsel
yakınlık ve ilişkiden kaçınma sık görülen bir durumdur.
Dissosiyatif
Bozukluklar
Dissosiyatif
bozukluklarda hastalığın etyolojisinde önemli bir yer tutan cinsel taciz ve
saldırılar dolayısıyla cinsel istek,
uyarılma ve orgazm bozukluklarına sık rastlanmaktadır.
Cinsel taciz
kurbanlarının uzun süreli sekelleri arasında
fobik tepkiler ve cinsel kaçınmaların bulunduğuna dair çok sayıda
araştırma vardır. Gene çok sayıda araştırmada cinsel taciz mağdurlarında cinsel
işlev bozukluklarının ve cinsel inhibisyonun yaygın olduğu gösterilmiştir. Ensest
kurbanlarında cinsel işlev bozukluklarının ensest öyküsü bulanmayanlara göre
anlamlı olarak yüksek bulunduğunu belirtilmiştir 6,15, 28 .
Ensest
kurbanlarında ayrıca sık ve rast gele cinsel ilişki kurma, cinsel yaşamın
kaotikliği gibi özellikler dikkati çeker. Travmatize bireylerde görülebilen
travma tekrarlama eğilimi, travma sırasında yaşanan edilgenlik ve çaresizlik
duygularıyla başa çıkma çabasının bir ürünüdür ve hastanın yaşadığı edilgenlik
duygusuna karşı aktif tutum alarak galip gelme çabasını ifade eder 14.
Özellikle uzun
süreli cinsel taciz ve ensest mağdurlarında, kompulsif mastürbasyon ve rast gele cinsel yakınlıklar
kurma gibi hiperseksüel davranışlar, okul öncesi çocuklarda erotizasyon
görülebilmektedir 7, 8, 28 .
James ve
Meyerding’in yaptığı retrospektif bir çalışmada profesyonel fahişelerin
geçmişlerinde % 36 oranında çocukluk çağında ensest öyküsü saptanmıştır 15.
Yeme
Bozuklukları
Anoreksiya nervozalı
kadınlarda cinsel sorunlara sık rastlanmaktadır. Bozukluğun kriterlerinden biri
olan amenore hipotalamustaki işlev bozukluğuna bağlı olarak gelişir. Açlık
durumunda FSH, LH, testesteron düzeylerinde düşme ortaya çıkar. Bu hormonal
bozukluklar cinsel istek bozukluğunu açıklayabilir niteliktedir. Anoreksia aynı
zamanda büyümek ve erişkin bir kadın olmanın reddi anlamına da geldiğinden
cinsel isteksizliğin altında dinamik etkenler de söz konusudur. Ancak anoreksiyanın
kadınların cinsel yaşamlarını tamamen ketlediği inancı da doğru değildir. Anoreksiyalı
kadınların yaklaşık yarısının erkek arkadaşı olduğu ve 1/5’inin de cinsel
yakınlaşmalarının olduğu bildirilmiştir. Blumik kadınlarda ise erkek arkadaşı
olanların oranı çok daha yüksek olup % 100’e yakındır, ve çoğunun cinsel deneyimi
mevcuttur 13,30,36.
Abraham ve
ark.(1985) bulimik hastalarda mastürbasyon yoluyla orgazma ulaşma ve anal
ilişki yaşamaya eğilimini normal kontrollerden fazla bulmuşladır. Bu hastalar libidolarını
ortalamanın üzerinde olarak düşünmeye daha yatkın olup, kilolu olduklarında
kendilerini çekici bulmuyor ve sosyal, cinsel ortamlardan uzaklaşıyorlardı. Sonuçta
bulimik hastalar cinsel tutum ve davranışlarında kontrollere benzerdi, ancak
biraz daha deneyime açık ve biraz daha deneyimli idiler 1.
Zerbe (1992)
yeme bozukluğu olan hastalarda cinsel işlev bozukluklarının fazla olduğunu ve
cinsel tedavi yaklaşımlarına direnç gösterdiklerini belirtmiştir. Bu direncin
kendilik yapılarının frajil olmasından kaynaklandığını ileri sürmüştür 37.
Bu hastalar arkaik, primitif süperego yapıları nedeniyle, cinsel istekleri ve
bedensel duyumlarına ilişkin oldukça eleştireldirler. Temiz olmama, değersizlik
hisleri ve benlik saygısının azalması olgun cinselliği terk etme eğilimlerini
arttırır. Ayrıca cinsel yanıtın bastırılması hastalara eşleri üzerinde bir
miktar kontrol kazanmalarını sağlar.Yeme bozuklukları dışında yaşamlarının tüm
diğer alanlarında kontrollerinin olmadığını hissederler. Cinsel alandaki bu
kontrol diğer kişilere karşı güçlü olduklarını hissettirir ve garip görünmesine
karşın bir çeşit kendini tedavi etme çabasıdır.
Yeme bozukluğu
olan erkeklerde eşcinsellik, cinsel kimlik bozukluğu, cinsel izolasyon ve
cinsel inaktivite daha yüksek bulunmuştur. Eşcinsel erkeklerde yeme bozukluğu oranı
diğer erkeklere göre daha yüksektir.
Kişilik
Bozuklukları ve Cinsel İşlev Bozuklukları
Paranoid Kişilik Bozukluğu
Paranoid kişilik
bozukluğu vakaları insanlara duydukları güvensizlik nedeniyle partner bulmakta
zorluk çekmeleri yanında ilişkilerinde de iki temel sorun yaşarlar:
1)Kıskançlık: Eşlerinin kendilerini aldatabileceği kuşkusu içindedirler.
2)Kötülük yapılacağı ve zarar göreceklerine inandıklarından, gelebilecek
kötülüklere karşı tetikte bulunmak ihtiyacındadırlar ve. kendilerini cinsel haz
için karşısındakine bırakamazlar 32,33.
Şizoid Kişilik Bozukluğu
Cinsel ilişki
için isteksizdirler ve çaba harcamazlar.
Cinsel ilişki kurmaksızın da yaşamlarını sürdürebileceklerini ve böyle bir
gereksinimlerinin pek olmadığını düşünürler.
Eğer partnerleri
varsa ancak onların girişimiyle cinsel
ilişki kurarlar. Cinsel ilişki sırasında karşılarındakinin ne hissettiğine önem
vermedikleri gibi kendilerinin ne hissettiklerine dikkat etmezler. Cinsel
ilişki daha çok fizyolojik bir boşalma sağlar. Mastürbasyonla cinsel ilişki
arasında fazla bir fark görmezler. Bazan da paradoksal bir biçimde rasgele cinsel
ilişki kurabilirler 32,33.
Şizotipal Kişilik Bozukluğu
Daha çok BL-kişilik
örgütlenmesi içinde değerlendirmek gerekmekle birlikte bazı özel durumlara da
rastlanır. İnsanların bazı gizli niyetlerinin olduğu varsayımı ile hareket
ettiklerinden ancak güvendikleri kişilerle cinsel ilişkiye girerler. Cinsel
yaşamları çeşitli büyüsel ya da referans düşünceleriyle karışır 32,33.
Antisosyal Kişilik Bozukluğu
İlişkilerinde
bağlılık, sadakat gibi kavramlara yer yoktur. Dürtülerini denetleyemediklerinden
herhangi biriyle herhangi bir şekilde ilişkiye girebilirler. İlişkilerinde tüm
dikkatleri kendi arzuları ve isteklerine yöneliktir. Karşı tarafı kendi
arzularını gerçekleştirmek için zorlayabilirler. Her türden perversiyon gösterebilirler.
Bunlar arasında sadistik olanları seyrek değildir. Keza suçluluk, yasak, gibi
kavramları olmadığından çocuklarla, akrabalarla, yaşlılarla ilişki kurabilirler
ve bunlardan dolayı da suçluluk hissetmezler 18,19,20.
Narsisistik Kişilik Bozukluğu
Görünürde atak,
baştan çıkarıcı, evlilik dışı ilişkilere açıktırlar; gizli düzeyde ise eşini
ayrı bir varlık olarak değerlendiremez, sevemez, enseset yasağını gerçek
anlamda kavrayamazlar. Aynı zamanda özellikle sadistik nitelikli cinsel sapkınlıklar ya da fanteziler sıktır.
Madde kullanımı veya uygunsuz aşırı talepkar cinsel davranışlar sosyal olarak
kabul edilemez biçimlerde ortaya çıkarlar 18,19,20.
Histrionik Kişilik Bozukluğu
Histrionik
kişilik bozukluğu Borderline kişilik organizasyonu kategorisine uygun düşer,
Yani kimlik karmaşası, nesne ilişkilerinde ciddi patolojiler, spilitting
merkezli ilkel savunma mekanizmaları gösterirler. Ben merkezci, çocuksu,
talepkar, kendi hatalarını göremeyen, insanlara ciddi bağımlılıkları olan, derin
ve anlamlı ilişkiler kuramayan sürekli ilgi beklentisi içinde kimselerdir. Diğerlerine
olduğu kadar derinde kendilerini anlamakta da güçlük çekerler. Genel olarak uygunsuz eşler seçerler 18,19,20.
Histerik karaktere
oranla bağımlı ve teşhirci davranışların ardındaki motivasyon daha çok sevgi ve
şefkat görme beklentisidir. Buna karşılık seksüel inhibisyonları daha azdır ve rasgele
cinsel yakınlık ve ilişkiye daha açıktırlar. Cinsel yaşamlarında represif nitelikler daha az dissosiyatif
nitelikler daha yaygındır. Mazohistik eğilimleri olsa da seksüel nitelikli
değildir .
Borderline Kişilik Bozukluğu
Cinsel yaşamları
oldukça fırtınalıdır. Sık partner değiştirebilirler. Cinsel eşlerine büyük bir
tutkuyla bağlanır ve terk edilme korkusu içinde davranırlar ancak tutkuları
küçük bir olayla nefrete dönüşebilir. Çeşitli düzeylerde cinsel perversiyonlar
gösterirler.
Borderlineların
kaotik seksüel fantezileri ve davranışları ile perversiyonlar arasında bazı
benzerlikler bulunmaktadır. Perversiyonların bilinçsiz atışmalarında bulunan
yapılar borderlineların belirli dinamik yapılarıyla ortaklık gösterir 19,20.
Borderline (BL)
kişilik örgütlenmesi ve Parafililer
Parafililer çoğu
zaman altta yatan daha ağır bir patolojinin parçası olabilir.
BL hastaların
ebeveyn figürlerine yönelik yoğun pregenital ve özellikle oral agresyonu söz
konusudur. Bu da ebeveyn imajlarının paranoid distorsiyonuna neden olur. Özellikle oral ve anal sadistik uyarılar anneyi potansiyel bir tehlike olarak algılamaya neden olur. Anneye
duyulan nefret çocuk fantezisinde anne
ve babayı tek birim olarak gördüğünden ebeveyne duyulan nefrete dönüşür. Baba
imajının öncelikle anneye yöneltilmiş agresyonla kontamine olması, splitting
operasyonu sırasında ebeveynlerin ayırt edilmemesi hem kız hem de erkek
çocuklarda tehlikeli anne baba imajını yaratır.
Sonuçta daha sonra tüm seksüel ilişkileri tehlikeli ve agresyon içeren
ilişkiler olur. Oral öfke ve korkularından kaçabilmek çabasıyla prematüre genital çabalar gelişir ama genellikle
bu çaba pregenital agresyonun yoğunluğu sebebiyle boşa gider 19,20.
Tüm bu
dinamikler sonuçta; Ödipal rakibin korkutucu, tehlikeli ve yıkıcı algılanmasına, aşk objesinin ise aşırı idealizasyonuna yol açarak bir yandan aşk objeleri için aşırı
bir özlem ve bunların gerçekdışı idealizasyonunun birlikteliği öte yandan ise
idealizasyonun kolaylıkla yıkılması biçiminde bir sonuç yaratır. Sonuç olarak,
idealiazasyon abartıldığı kadar da kolay yıkılır. Gerçek olmayan bir türde
yoğun anne-baba imajlarının varlığı, her iki ebeveynle olan ilişkilerinin kısmi
obje ilişkileri niteliğini gösterir. Ebeveynsel bir objeyle olan her ilişki,
nörotik hastalara göre daha kompleks nitelikler arzeder. Ciddi pregenital
fiksasyonlar pre odipal çatışmalara ve
doyumlara hizmet eder. Örneğin penise besleme, vermeme veya anneyi cezalandırma
gibi sembolik anlamlar yüklenebilir veya vajinaya da açlık, beslenme veya agresif ağız
gibi fonksiyonlar atfedilebilir. Bu hastalarda görülen erken ödipalizasyon, erkekte
oral agresif çatışmaların anneden babaya yer değiştirmesini, kastrasyon
anksiyetesini ve ödipal rekabeti; kızlarda ise penise imrenmeyi ve bağlantılı
karakter değişmelerini şiddetlendirir. Kızların annelerine yönelik şiddetli
pregenital agresyonları erkelerle olan ilişkilerinde mazohistik eğilimlere yol
açar 19,20.
Bağımlı Kişilik Bozukluğu
Hayır demeleri
terk edilecekleri ve beğenilmeyecekleri korkusuna yol açtığından
istemediklerine ses çıkarmazlar. Reddedilme korkusu nedeniyle taleplerini
karşıya iletemezler. Tamamen karşı tarafı memnun etmeye yönelik bir tarzda
sevişirler. Tüm bu nitelikler bir araya geldiğinde zamanla cinsel istek,
uyarılma ve orgazm sorunlarına yol açabilir 32,33.
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu
Belirli bir
düzen ve sıralama dahilinde sevişme, sevişirken kontrolünü yitirme korkusu ile
kendini bırakamama, temizlik ve kirlenmeye aşırı dikkat etme, belli ritüeller geliştirip hep aynı
ritüelleri yineleme biçiminde özellikler gösterirler 32,33.
Çekingen (Kaçıngan) Kişilik Bozukluğu
Kaçıngan ya da
çekingen kişilik bozukluğunun aslında paranoid, narsisitik ve
depresif-mazohistik kişilik bozukluklarından birinin görünümü olabileceğine ve
bağımsız bir çekingen kişilik bozukluğu kategorisinin bulunmadığına
inanmaktayım. Dolayısıyla cinsel yaşamlarını da ilgili kişilik
özellikleri içinde aktarmış bulunuyorum.
KAYNAKLAR:
- Abraham
F.S.:The Psychosexual Histories of Young Women with Bulimia.Australian and
New Zealand Journal of Psychiarty,19:72-76.1985
- American
Psychiatric Association: APA practice guideline for the treatment of
patients with HIV/AIDS. Am J Psychiatry 2000; 157(11):1-62.
- Amsterdam
JD, Winokur A, Caroff S, et all: The effects of desmethylimipramine and
lithium on human sperm function. Psychoendocrinology 6:359-364, 1981
5. Bhui K., Puffet A., Strathdee G., 1997, “Sexual and relationship
problems amongst patients with severe chronic psychoses”, Social Psychiatry
and Psychiatric Epidemiology, 32 (8): 459-467.
- Briere
J: The effects of childhood sexual abuse on later psychological
functioning. Defining a “post-sexual-abuse syndrome”. Paper presented at
the Third National Conference on Sexual Victimization of Children,
Washington DC. 1984
- Brownmiller
S :Against Our Will: Men, Women and Rape. New York, Simon and Schuster
1975
- Burgess
AW, Holmstrom LL: Rape: Victims of Crisis. Bowie, Maryland, Robert J Bardy
Co, 1974
- Cournos
F and Bakalar N. (Eds.): HIV and People With Severe Mental Illness, New
Haven: Yale University Press, 1996.
- Cournos
F, Empfield M, Horwath E, McKinnon K, Meyer I, Schrage H, Currie C, Agosin
B: HIV sero-prevalence among patients admitted to two psychiatric
hospitals. American Journal of Psychiatry 1991; 148:1225-1230.
- Cournos
F, Herman R, Kaplan M, McKinnon K: AIDS prevention for people with severe
mental illness. Journal of Practical Psychiatry and Behavioral Health
1997; 3:285-292, 323-324.
- Cournos
F, McKinnon K: HIV sero-prevalence among people with severe mental illness
in the United States: A critical review. Clinical Psychology Review 1997;
17:259-269.
- Covert
D.L.,Kinder B.N.,Thompson J.K.:The Psychosexual Aspects of Anorexia
Nervosa and Bulimia Nervosa:A Review of the Literature.Clinical Psychology
Review,vol 9,169-180.1989
- Herman
J: Father-Daughter Incest. Cambridge, Massachusetts, Harvard Universty
Pres, 1981
- James
J, Meyerding J: Early sexual experinences and prostitution. Am J
Psychiatry 134:1381, 1977
- Kafka
MP, Prentky R: A comparative study of nonparaphilic sexual addictions and
paraphilias in men. J Clin Psychiatry 1992; 53: 345-350
17.
Kelly
JA: HIV risk reduction interventions for persons with severe mental illness.
Clin. Psychol Rev 1997; 17:293-309.
18. Kernberg
OF: Love nelations-normality and pathology. Yale University Press, New Haven
and London, 1995.
19.
Kernberg
OF: The narcissistic personality disorder and the differentiel diagnosis of
antisocial behavior. Psychiatr Clin North Am 12: 695-707, 1989
20.
Kernberg
OF:Aggression in Personality Disorders and Perversions. Yale University Press,
New Haven, 1992
- Levin
RM, Amsterdam JD, Winokur A et all: Effects of psychotropic drugs on human
sperm motility. Fertil Steril 36: 503-506, 1981
- McKinnon
K, Cournos F: Datapoints: HIV infection linked to substance use among
hospitalized patients with severe mental illness. Psychiatric Services
1998; 49:1269.
- McKinnon
K: Sexual and drug use risk behavior. In Cournos F and Bakalar N. (Eds.),
HIV and People With Severe Mental Illness, New Haven, Yale University
Press, 17-46, 1996.
- McKinnon,
K, Cournos F: HIV in people with serious mental illness In Sexuality and
Serious Mental Illness, Buckley PF (Ed.) Harwood Academic Publishers,
133-158, 1999.
- Mc
Leod J: Metabolism and motility of human spermatozoa, in Engle ET (ed):
The Problem of Fertility. Princeton University Pres, Princeton, NJ, 1946,
154-168
- Nurnberg
HG, Hensley PL, Gelenberg AJ, Fava M, Lauriello J, Paine S (2003),
Treatment of antidepressant-associated sexual dysfunction with sildenafil.
JAMA
289(1): 56-64.
- Peters
SD: The relationship between childhood sexual victimization and adult
depression among Afro- American and white women. Dissertation, Los Angles,
unversity of California, 1984
- Russell
D: The Secret Trauma: Incest in the lives of girls and women. New York,
Basic Boks, 1986
- Sacks
MH, Dermatis H, Looser-Ott, Perry S: Sero-prevalence of HIV and risk
factors for AIDS in psychiatric inpatients. Hospital and Community
Psychiatry 1992; 43:736-737.
- Simpson
W.S.,Ramberg J.A.:Sexual Dysfunction in Married Female Patients with
Anorexia and Bulimia Nervosa.Journal of Sex and Marital Therapy,vol
18,No.1 ,44-53.1992
- Sullivan
G, Koegel P, Kanouse DE, Cournos F, McKinnon K, Young AS, Bean D: HIV and
people with serious mental illness: The public sector’s role in reducing
HIV risk and improving care. Psychiatric Services 1999; 50:648-652.
- Şahin
D: Kişilik bozukluklarında cinsel yaşam ve cinsel işlev bozuklukları. 7.
Bahar Sempozyumları. 30 nisan- 04 Mayıs 2003. Antalya. Bildiri Özet Kitabı
76-77
- Şahin
D: Cinsel yaşamın kişilik özelliklerine göre renkleri. 7 Anadolu
Psikiyatri Günleri, 24-27 Haziran Malatya. Kongre kitabı 152-163
- Vestergaard
P, Amdisen A, Schou M : Clinicallly significant side effects of lithium
treatment: a survey of 237 patients in longterm treatment. Acta Psychiatr
Scand 62: 193-200, 1980
- Weddige
RL: Lithium therapy, episodic drinking and impotence. Pharmacol Biochem
Behav 12: 326, 1980
- Wiederman
M.:Women,Sex and Food:A Review of
Research on Eating Disorders and Sexuality.The Journal of Sex Research,vol
33,No.4,301-310.1996
- Zerbe
K.J.:Why Eating-Disordered Patients Resist Sex Therapy:A Response to
Simpson and Ramberg.Journal of Sex and Marital Therapy,vol
18,No.1,55-64.1992
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder