CİNSEL
SORUNLARIN
PSİKOLOJİK
NEDENLERİ
Dr. Doğan Şahin.
İstanbul Tıp Fakültesi
Psikiyatri Anabilim Dalı
Not: Bu yazı "Sık Görülen İki Cinsel İşlev Bozukluğu: Vajinismus ve Erken Boşalmada Değerlendirme, Tanı ve Tedaviler" kitabında yayınlanmıştır.
GİRİŞ
Psikanalitik
teori cinsel işlev bozukluklarına kritik çocukluk yaşantılarından köken alan
bilinçsiz çatışmaların yol açtığını söyler. Diğer yandan psikopatolojiye
sistemik yaklaşan teorsiyenler, cinsel yetersizliğin köklerini cinsel yönden
yaralayıcı bir ortam yaratmaları nedeniyle çiftler arasında gelişen patolojik
etkileşime bağlarlar. Davranışçı model ve öğrenme teorisi ise cinsel tepkiyi
bozan şartlı tepkilerin cinsel davranışı takip eden kötü olasılıklardan
kazanılmış olduğunu söyler. Cinsel sorunları açıklamaya çalışan kuramlar
arasındaki çelişkilere karşın seks terapisinde hızlı ve dramatik iyileşmeler
olmaktadır. Bu durum cinsel sorunları açıklamamızı zorlaştırmakla birlikte
uygulamada işimize yaramaktadır.
Bu yazıda çeşitli
kuramların ileri sürdüğü ve/veya ampirik çalışmalarla saptanmış cinsel
sorunların nedeni olabilecek etkenleri ele aacağım.
Çatışmaların
çözümlenmesi cinsel işlev bozukluklarında (:CİB) oldukça önemlidir. Seksten
zevk alma isteği ve buna karşı bilinçsiz korku arasındaki çatışmanın arkasında
çok derinlerde yatan gerçek ve eski nedenler olabilir.
Cinsel duygular
açısından yoğun ve provoke edici derecede ensestiyöz ailelerin kısıtlı ve
çatışmalı ortamında yetişmiş bireylerden oluşan çağdaş toplumda, olumsuz
duygulanım ve çatışmalar, hemen neredeyse değişmez olarak cinsel güdülerin saf
hazzını engelleyici bir rol oynarlar.
Cinsel
isteklerle; tanrıların, toplumun ve ebeveynlerin öç alma korkusu arasındaki çatışma her zaman vardır
ve belki de şu andaki çocuk yetiştirme koşulları için bir dereceye kadar
kaçınılmazdır ve kişinin genellikle farkındalığının dışındadır. Fakat bireysel
yaşamın cinsel ve cinsel olmayan yönleri üzerinde güçlü zarar verici etkileri
olmaktadır.
CİB’e yol açan
etkenlere gelince, birçok vakada cinsel sorunlarla ilgili birden fazla neden
söz konusudur. Bu etkenler doğrudan neden oluşturmaktan çok katkı sağlayıcıdır. Sorun, etkenler
arasındaki karmaşık bir ilişki sonucu ortaya çıkar.
CİB’e yol açan
nedenler, genel olarak fiziksel ve psikolojik faktörler olarak ayrılabilir.
Psikolojik faktörler de;
1-Yatkınlık
Yaratıcılar: Kişinin erken yaşam deneyimi içinde cinsel zorluklar
geliştirmesine yatkınlık sağlayan etkenler,
2-Başlatıcılar:
İşlev bozukluğunun ortaya çıkmasına neden olan etkenler,
3-Devam
ettiriciler: İşlev bozukluğunun sürmesini açıklayan etkenler olarak
ayrılabilir.
Cinsel işlev
bozukluğuna yol açtığı bildirilen nedenlerin özellikle de erken yaşam
dönemlerinde ortaya çıkmış olanların basit bir neden sonuç ilişkisi içinde
olduğunu göstermek zordur.
Hatta organik nedenlerde bile organik
etkenin tek başına ve doğrudan cinsel işlev bozukluğuna yol açtığını söylemek
zor olabilmektedir. Öyle ki uzun araştırmalardan sonra çifte cinsel tedavi
önerildiği zaman bile nedenler tam olarak aydınlatılmamış olabilir.
1-YATKINLIK YARATICI FAKTÖRLER
Bunlar erken yaşantılar
olduğu için kolayca unutulabilir veya yanlış hatırlanabilir. Gene de
yatkınlaştırıcı faktörlerin farkedilmesi hastaya ve terapiste şu andaki durumun
saptanmasında yardımcı olur. Bazan özellikle de pirmer bozukluk vakalarında
erken deneyimlerin belirlenmesi cinsel deneyimleri anlamaktaki en önemli
basamak olabilir.
Kısıtlayıcı
yetiştirilme:
Bir çocuğun ailesinin
cinselliğe ve kişisel ilişkilere bakış açısıyla ilgili deneyimleri daha sonraki
psikoseksüel gelişimi üzerine belirleyici bir etkiye sahiptir. Ailenin bakış
açısı açık veya gizli bir şekilde verilebilir. Bazı ailelerde seks tabu olduğu için çocuk tarafından yanlış veya
utanç verici bir şey olarak algılanabilir, bazı ailelerde ise cinsellik açkıça
kötülenir. Örneğin bir genç kıza, annesi seksin eşin memnun edilmesi için
yapılması gereken bir görev veya evlilik ilişkisinin çıkarlarını korumak adına
üstlenilecek bir sorumluluk olduğunu söyleyebilir. Böylece kız annesinden
cinsel ilişki acı içeriyormuş gibi bir izlenim edinebilir. Böyle
koşullandırılan kadınlar cinsel hazdan dolayı suçluluk duyabilir ve kendilerini
ketleyebilirler. Cinsel ilişkininin ağrılı olacağı düşüncesi vajinismus
gelişimine neden olabilir.
Oğlan çocuğu da aynı şekilde
seksten hoşlanan kadınların “hafif” kadınlar olduğuna koşullandırılabilir.
Böylece, cinsel çekiciliği olmayan ya da cinselliğini baskı altında tutan
kadınları iyi ve evliliğe uygun; cinsel çekiciliği olan kadınları da kalıcı bir
ilişkiye girilmemesi gereken kötü
kimseler olarak değerlendirir.
Bozuk
aile ilişkileri:
Ebeveynlerin kendi
aralarındaki ilişkileri kadar çocuklarıyla ilişkileri de cinsel sorunlar için
yatkınlık yaratıcı olabilmektedir. Eğer ebeveynler arasındaki ilişki duygudan
yoksun veya sorunlu ise özellikle fiziksel yakınlıktan yoksunsa çocuğun
kadın/erkek ilişkileri için zayıf bir başlangıç modeli olacaktır. Aynı şekilde
çocuk ve ebeveyn arasında sıcaklık ve duygusallığın olmaması erişkinlikte yakın
ilişkiler kurmakta zorluğa neden olabilir. Karşı cinsteki ebeveynle ilişkinin
bu anlamda en büyük önemi taşıdığını kavramak zor değildir .Bozuk aile
ilişkilerinin teorik önemi klinik bulgularla da desteklenmektedir. O’Connor,
bir CİB vaka serisinde ebeveynlerden birinin veya bir kardeşin ölümünün öyküde
beklenenden daha sık bulunduğu ve
hastalardan % 23'ünün ebeveynlerinden ayrılık yaşadığı gösterilmiştir. Uddenberg’in
evli İsveçli kadınlarda yapılan bir
araştırmasında orgazm zorluğu olanların çocukluklarında babalarıyla daha az
tatmin edici ilişikileri olduğu
bulmuştu.
Cinsel yaşamlarında doyumsuz
olan kadınların ergenlik dönemlerinde babalarıyla yakın ilişkiler kuramadıkları
bildirilmektedir. Fisher, iyi orgazmik tutarlılığı olan kadınların doyumsuz bir
cinsel yaşamı olan kadınlara göre daha
az ebeveyn kaybı ve ayrılığı yaşadığını belirtmiştir. Nettel-Bladt ve
Uddenberg’in İsveçli evli erkeklerle yaptıkları bir araştırmada cinsel
fonksiyon bozukluğu olan erkeklerin babalarını daha sık olumsuz olarak
tanımlamışlar ve çocukluk-ergenlik dönemindeki ilişkilerini daha zayıf
buldukları belirtilmişlerdi.
Yetersiz
ya da Yanlış Cinsel Bilgilendirme:
Her ne kadar ampirik kanıt
yoksa da klinik bulgular, yetersiz veya uygunsuz cinsel bilginin cinsel işlev
bozukluğu için önemli bir yatkınlaştırıcı faktör olduğunu düşündürmektedir. Bir
önceki kuşak ve akranlardan elde edilen cinsel bilgiler çoğunlukla eksik,
yetersiz ve hatta çoğunlukla yanlıştır. Birçok vakada cinsel bilgilendirme
ergenlikte işitilmiş kötü şakalar veya cinsel eğitimi zaten yetersiz olan diğer
çocuklardan edinilmiştir.
Cinsel anatomi hakkındaki
eksik bilgi cinsel sorunlara yol açabilir. Klitorisin yerini bilmeyen bir kadın
orgazmik disfonksiyona yatkın olacaktır. Erkek de benzer durumdaysa partnerinde
cinsel soruna neden olabilir. Eksik ve yetersiz cinsel bilgilenme aynı zamanda
cinsel mitlere inanmayı da kolaylaştırır.
Erken
travmatik cinsel deneyim:
Hoşnutsuz çocukluk cinsel
deneyimlerinin daha sonraki dönemde ne ölçüde cinsel işlev bozukluklarına neden
olduğu henüz tam olarak açıklığa kavuşturulmamıştır. Çocukluk cinsel travmaları
ve ensestin eskiden sanılandan daha sık oldugu görülmektedir.
Kinsey ve ark., kadınlar
arasında ergenlik öncesi babayla cinsel yaklaşımın % 4 olduğunu rapor etmiştir.
Fritz’in Amerika’da 952 kolej öğrencisiyle yaptığı bir çalışmada yetişkinlerle
ergenlik öncesi cinsel yakınlaşma kadınlarda % 7.7, erkeklerde % 4.8
bulunmuştu. Kadınların % 10’unda erkeklerin % 60’ında bunlar homoseksüel
nitelikteydi.
Aynı yazarın bir başka
çalışmasında çocukluğunda cinsel olarak
sarkıntılığa uğramış kadınların %
23'nün erkeklerin ise % 10’nun cinsel işlev bozukluğu gösterdikleri saptanmıştı.
Çocukluklarında herhangi bir
güç veya tehdit kullanılmadan iğfal edilerek cinsel deneyim yaşayan kadınların
daha fazla cinsel zorluk yaşadıkları bildirilmektedir. Finkelhor, bir çalışmasında erken cinsel deneyimin daha
büyük bir kardeşle veya zorlamayla gerçekleşmesi
halinde ( vakaların 1/4'ü) kendilik saygısının daha düşük olduğunu saptamıştır.
Psikoseksüel
roldeki erken güvensizlik:
Cinsel rol ve kimlikteki
güven ve rahat eksikliği cinsel disfonksiyona neden olabilir. Bir çok etken
özellikle erken deneyimler cinsel kimliğin algılanışını etkileyebilir.
Ergenliğe yaşıtlarından daha erken giren ve fiziksel gelişme gösteren bir genç
yaşıtlarından daha çok utanma duygusu geliştirebilir. Göğüs gelişimi
yaşıtlarından erken olan bir kız bunu sorun yapabilir. Benzer olarak gecikmiş
puberte de yetersizlik duygularına yol açar. Ergenin gelişmekte olan
cinselliğine ailesinin yaklaşımı da ergenin cinselliğe bakışını ve cinsel
yaşamını etkiler. Ergenin mahremiyitine saygı, yeni ihtiyaçlarına dikkat ve
özen gösterilmemesi cinsel gelişiminin hoş karşılanmadığını düşündürebilir.
İntrapisişik
Psikodinamik Nedenler:
Kişinin sevdiği biriyle
cinsel tatminden haz duyması ve böyle yaparsa cezalandırılacağı korkusu
arasındaki bilinçdışı çatışma, psikanalitik teorinin cinsel sorunlarla ilgili
açıklamasının çekirdeğini oluşturur. Özellikle çocukken cinsel deneyimlere
verilmiş korkutma ve cezalar yeni yaşantılarla harekete geçebilir. Yetişkin bu
korkuların kurbanı olur ve çocukluk korkuları ile halihazırdaki sorunu
arasındaki ilişkiyi bilmemesine karşın bazı ödünler verir. Seks bir çatışmaya
konu olduğunda cinsel istek inkar edilir ve sonraya ertelenir, ayrıştırılır ve
çarpıtılmış nevrotik yollarla ifade edilir.Cinsel zevk almakla ilgili suçluluk
duyguları kişi farkına varmadan cinsel işlevi bozar.
Cinsel semptom oluşumundan
sorumlu olan mekanizma, hastanın farkında olmadığı ve sessiz bir şekilde duran
çatışmalarının hali hazırdaki yaşantısıyla aktive olmasıdır. Bu baskılanmış
cınsel çatışmalarının ortaya çıkması yetişkin cinsel sorunlarının nedenidir.
Kastrasyon anksiyetesi: Kastrasyon anksiyetesi
cinsel sorunların odağında bulunan ya da çeşitli çatışmaların bir tür son ortak
yolu gibidir. Aynı şeyi aşağıdaki diğer nedenler için de söyleyebiliriz. Çünkü
çeşitli çatışmalar sonuçta çözümlenmemiş ödipal sorun etrafında kümelenmekte,
bilinçdışı suçuluk duyguları, ensest korkusu aynı sorunun değişik boyutları
olarak kendilerini göstermektedirler.
Çözümlenmemiş ödipal
karmaşa: Karşı cinsten ebeveyne yönelik libidinal yatırımın çözümlenmemiş ve aynı
cinsten ebeveyne yönelik hasmane duyguların devamı kişinin cinsel partneriyle
ilişkisinde çeşitli zorluklara yol açabilir.
Enseset korkusu ve
bilinçdışı suçluluk duyguları: Karşı cinsten ebeveyne yönelik libidinal
yatırım ve buna bağlı olarak eş seçimindeki benzerlikler ensest korkusu
nedeniyle cinsel ilişkiyi olanaksız kılabilecek ölçüde anksiyete
yaratabilir.
Kontrölünü yitirme korkusu: Bu durum çeşitli
nedenlerden kaynaklanabilirse de klinikte kendisini daha çok obsesif kişilik
yapısındaki kimselerde bir tür kısıtlılık biçiminde göstermektedir. Obsesif
karakterler gerek çevrelerini gerekse ilişkilerini kontrol altında tutmaya
çalışarak, nevrotik çatışmalarını kontrol etmek arzusu içindedirler.
Bazan kirlilik
obsesyonları cinsel ilişkiye önemli ölçüde engelleyici olabilmektedir. Bir
hastamızın eşi sevişmeden evvel tüm çarşafları değiştiriyor, altlarına muşamba
serdiriyor ve uzun ve titiz bir şekilde temizlenmelerine karşın herhangi bir
kirlilik bulaşabilir düşüncesiyle eşine dokunmuyor ve eşinin de kendisine
dokunmasına izin vermiyordu.
Agresyon inhibisyonu: Cinsel dürtülerle agresif
dürtüler hemen her zaman çeşitli derecelerde birlikte bulunurlar. Cinsel ilişki
için gereken girişimciliğin kökeni agresif dürtülerdedir. Agresyonun çeşitli
nedenlerle bastırılması cinsel ilişkiye çeşitli derecelerde engel olabilir.
Klinikte en sık karşımıza vaginismuslu kadınların eşlerinde çıkmaktadır.
Vaginismuslu kadınların kocalarında sık olarak gördüğümüz agresyon inhibisyonu,
eşleri zarar görecek, canları acıyacak endişesiyle ilişkide istekliliği ve
ısrarı engellemekte, zaten cinsel birleşme korkusu içinde olan kadının
kaçınmasını kolaylaştırmaktadır.
Cinsel gelişim basamaklarının erken dönemlerine
regresyon: Çeşitli çatışmalar ve zorlanmalar kişileri psikoseksüel gelişmenin
erken dönemlerine regerse edebilir ve regrese olmuş kişinin temel güvenlik ile
ilgili kaygıları cinsel ilişkiye izin vermeyecek boyutlara ulaşabilir. Evlilik
de bazan regresyon nedeni olabilmektedir. Evliliğe kendini hazır hissetmeyen,
evliliğin getireceği sorumlulukları alabilecek kadar olgunlaşmamış kişilerde
çeşitli hipkondriak semptomlar ve somatizasyonlarla birlikte erektil
disfonksiyon ortaya çıkabilmektedir. Hatta bazan evlilikle ortaya çıkan
regresyon, psikotik boyutlara ulaşır. Evliliğin hemen öncesinde başlayan yoğun
anksiyete bunun habercisi olabilir. Bizim klinik deneyimimiz bu tür vakaların
tedavilerinde seks terapisinden önce kişiyi girdiği regresyondan çıkaracak bir
tedavinin öncelikli olmasının gerektiği yönündedir.
Cinsel gelişim basamaklarıın erken dönemlerinde
fiksasyon: Şiddetli pregenital fiksasyonlar cinsel ilişkiye çoğunlukla izin
vermezler .Cinsel ilişkinin mümükün olduğu durumlarda da çeşitli
perversiyonlarla kendini gösterir. Çok defa cinsel birleşme herhangi bir kısmi
dürtünün aktivasyonundan sonra mümkün olabilmektedir.
Cinsel identifikasyon sorunları: Cinsel kimliğin
gelişimine ait sorunlar şiddet derecesine göre
heteroseksüel ilişkiye olanak vermeyecek ölçüde kendini gösterebilir ya
da ancak özel durumlarda ilişkiyi mümkün
kılar
2-BAŞLATICI
FAKTÖRLER
CİB genellikle bir olaydan
sonra ortaya çıkar. Genelllikle primer CİB'de etkenler daha zor belirlenir.
Sözgelimi erken boşalma için bir başlatıcı neden bulunamayabilir.
Hamilelik
ve doğum:.
Bir kadında sonradan ortaya
çıkan sekse karşı ilgi kaybı, sıklıkla çocuk doğumunu takiben olur. Bu durum
nadiren doğumun verdiği stresin kendisiyle iligilidir. İlgideki azalma daha çok
küçük bir bebekle başa çıkmanın verdiği yorgunluk ve depresyona bağlıdır.
Ayrıca epizyotomi skarının ağrısı veya postpartum vaginal kuruluk gibi cinsel
birleşmeyi zorlaştıran durumlarda ve özellikle de emziren kadınlarda iskteksizlik olabilir. Klinik gözlem cinsel
sıkıntıların sıklıkla ikinci çocuğun doğumunu takiben olduğunu göstermektedir.
Birçok çift, ikinci çocugun doğumunun yeni talepler getirdiğini ve kronik
yorgunluğa neden olduğunu bildirmektedir.
Hamilelikte cinsel yaşamın
sakıncaları hakkındaki yanlış bilgiler, çocuğa bir zarar geleceği korkusu gibi
etkenler yanında, erkeğin kadını anne olarak görmeye başlaması da bir cinsel
işlev bozukluğuna neden olabilir.
Eşler arasındaki genel ilişki bozukluğu:
Genel ilişkideki
uyumsuzluk hem ortaya çıkarıcı hem de
sürdürücü olarak cinsel işlev bozukluğunun en yaygın sebebidir. Bazı çiftlerin
belirgin bir sürtüşmeye rağmen tatmin edici cinsel yaşamaları olması mümkünse
de bu durum nadirdir. Kronik düşmanlık ve hoşnutsuzluk duyguları çok açık
olabilirken sevgi kaybı ve ifade edelmemiş kırgınlık eş tarafından
reddedilebilir.
Birbirlerine kızgınlıkları,
kırgınlıkları olan çiftler partnerlerine cinsel haz vermek istememelerinden
dolayı CİB geliştirebilirler. Eşini itici bulan ve öfke duyan birinin cinsel
isteği de ketlenebilir.
Sevişme sırasındaki
iletişimsizlik de önemli bir sorun olabilir. Eşler cinsel ilişki sırasında
birbirlerine istedikleri ve istemedikleri şeyleri söylemekte çekingen
davranabilmektedirler. Eşlerini ev kadını kimliği ile gören ve ona cinsel
olarak aktif ve istekli bir rolü uygun bulmayan erkekler eşlerinin aktif
katılımını ketleyebilmektedirler. Gene aynı erkekler kendi isteklerini de
ketleyerek cinselleği sıradanlaştırmakla eşlerini cinselliğe düşkün ve bundan çok zevk alan biri olarak
algılamanın getireceği anksiyeteden kurtulmaktadırlar. Aldatılma korkusu ve
eşini temiz, saf ve iyi kadın
kategorisinde tutma kaygıları olan erkeklerde bu tür davranışlara oldukça sık
rastlanmaktadır.
Cinsel eşi tarafından aldatılma:
Partnerin
sadakatsizliğinin farkedilmesi özellikle sekse ilgilinin kaybolması ve erektil
disfonksiyon olmak üzere sıklıkla bir cinsel işlev bozukluğuna yol açabilir. Gizli aldatmayla
ilgili suçluluk duyguları da sadık olmayan partnerde CİB’e neden olabilir.
Aldatma ilişkideki problemleri de yansıtabilir. Bazan kişi yeni bir partnerle
doyumlu ilişki sayesinde eşiyle cinsel tatminsizliği farkedebilir.
Aldatılmaya karşı eşlerde
yalnızlık duyguları, eşe karşı öfke, narsisistik yaralanmaya baglı öfke
reaksiyonları ve depresif tablolar ortaya çıkabilir. Eski bilinçdışı
çatışmaların şiddetlenmesi söz konusu
olabilir. Erkeklerde aldatılmaya tepki olarak en çok erektil disfonksiyon,
kadınlarda cinsel isteksizlik görülmektedir. Kadınlarda aldatılmayı takiben
ortaya çıkan cinsel isteksizlik erkekte sekonder olarak erken boşalmaya neden
olabilmektedir.
Gerçekdışı beklentiler:
Bir bireyin cinsel
beklentileri cinsel doyumunu etkileyebilir. Gerçek dışı ve abartılı cinsel
beklentiler, cinsel yaşamdan memnuniyetsizliğe ve cinsel yaşama ilgisizliğe
götürebilir. Kadınlarda her cinsel ilişkide orgazm olma beklentisi, cinsel
yaşamlarıyla ilgili tatminsizlik duygularına bu da cinsel yaşamdan uzaklaşmaya
götürebilir.
Partnerde cinsel işlev bozukluğu .
Kadının orgazmik
fonksiyon bozukluğu veya yetersiz ilişki isteği erkeğin erken boşalmasına veya
erektil disfonksiyona neden olabilir veya tersi söz konusu olabilir. Bu tür
vakalarda hangi fonksiyon bozukluğunun önce geliştiğini belirlemek önemlidir
çünkü tedavinin başlangıç odağı olacaktır. Seks terapisini kabul eden çiftlerin
üçte birinde cinsel işlev bozukluğu her iki partnerde birden görülür.
Bizim bir çalışmamızda vaginismuslu kadınların yaklaşık
40’ının eşlerinde de CİB saptamıştık.
Tesadüfi başarısızlık:
İzole bir
başarısızlık deneyimi böyle bir yaşantının psikolojik sekeline bağlı olarak
cinsel işlev bozukluğuna neden olabilir. Örneğin alkol kullanımı olan orta
yaşlı bir adam işteki sıkıntısı nedeniyle son zamanlarda alkol alımını artırmış
olsun. Bu kişi bir ilişkide çok içmişken
ereksiyon güçlüğü yaşamışsa bunun kalıcı olacağı endişesi ereksiyon bozukluğuna
yol açabilir. Daha sonra bu endişeyi ancak alkol alarak giderecek ve gene
alkolün etkisiyle tekrar ereksiyon zorluğu yaşayacak ve yeni bir başarısızlık
bir kısır döngü oluşturacaktır.
Organik hastalıklara reaksiyon:
Birçok hastalık
ya da hastalığın yarattığı durum veya tedavi biçimlerine karşı gelişen
psikolojik reaksiyonlar cinsel işlev bozukluğuna neden olabilmektedir. Bunların
başında kanserler, jinekolojik hastalıklar ve ameliyatlarla diğer ciddi
hastalıklar gelir.
Özkan’ın bir makalesinde
belirttiği gibi kanser; işlev kaybı, çaresizlik, ümitsizlik, suçluluk, ölüm
korkusu, ağrı endişesi, ve bağımlılık korkuları uyandırır. AIDS'le ilgili
inanışlar HIV pozitif kişilerde suçluluk duygularının daha da fazla olmasına ve
cinsel yaşamdan daha fazla kaçınmaya neden olurlar. Yaşamı tehdit eden krizlerde tüm zihinsel enerji ve bu
arada cinsel enerji de yaşamı sürdürme
enerjisin emrine verilir. Kanserli hastaların yaşam sürelerinin uzamaları yaşam
kalitesi beklentilerini bu arada psikiyatrik sorunlara ve cinsel yaşama ilgiyi
artırmaktadır. Bu da ruh sağlığı çalışanlarının bu tür hastalara yardım
biçimlerini etkilemektedir.
Jinekolojik kanser
ameliyatlarında hastalığın yarattığı endişe ve genel olarak ameliyatlara
ilişkin yaşanan korku ve kaygılar yanında fiziksel çekicilik ve cinsel
işlevlerle ilgili korku ve kaygılar da gelişir. Bir çok kadın için benlik
saygısı, güven ve kimlik, fiziksel görünümle doğrudan ilişkilidir.
Histerektomiden sonra gelişen en sık psikiyatrik sorun depresyondur. Ancak,
cinsel istek azlığı, fobiler, konversiyon reaksiyonu hatta psikotik
reaksiyonlar bildirilmiştir. Gelişen infertilite; suçluluk, yetersizlik,
çaresizlik, kızgınlık, inkar ve depresyon tepkileri uyandırır. Ayrıca birçok
kadın ve eşi yanlış olarak uterus ile cinsellik ve hormon üretimini eş
görürler.
Amputasyonlar da genellikle
kayıp tepkisi ve matem duygusunun yanında , hastanın kendine yeterlilik
duygusunu ve mobilitesini azaltır. Cinsel çekiciliklerinin azaldığı duygusu
cinsel kaçınmalara neden olabilir.
Yaşlanma:
Bireyin
yaşlanmaya tepkisi cinsel işlev bozukluğunun gelişip gelişmeyeceğinin ana
belirleyicilerinden olabilir. Örneğin menapozu takiben utanma hissettiği için
seks isteğini kaybeden bir kadının esas nedeni ön sevişme sırasındaki
lubrikasyonun azlığı olabilir. Tıpkı orta yaşlı bir erkeğin ereksiyon ve
ejekülasyon için daha fazla uyarıya gereksinim duymasından utanabilecegi gibi.
Kilo alımı,
sarkmış göğüsler gibi fiziksel değişikler, ilgi çekiciliğin kaybı veya bireyin
cazibesini yitirdiği ile ilgili düşüncelere neden olarak sekse ilgiyi
azaltabilir.
Öte yandan eklem
hastalıkları, kalp damar hastalıkları, kanser ve diger ciddi hastalıklar cinsel
işlevleri bozabilir.
Üçüncü olarak
hastalık görülmesinini sılığında artış cinsel fonksiyonları etkileyecek ilaç
kullanımını artırabilir.
Dördüncü olarak
depresyon, anksiyete ve demans gibi psikiyatrik bozukluklar daha sık
görülebilir ve bunları tedavide kullanılan ilaçlar cinsel işlevi bozabilir,
dahası yaşlı insanların cinsel yaşamı ile ilgili cinsel mitler de cinsel
işlevleri bozabilir. Bunlar şunlardır:
Seks genç ve çekici insanların ayrıcalığıdır; üreme durduğunda seks de
durmalıdır; orta yaştan sonra cinsel performans genelllikle durur, durmasa da
anormaldir.
Yaşla birlikte cinsel
isteğin ve ilginin azalacağı inancı ileri yaşlarda insanları cesaretsizleştirmekte
veya bazı yaş dönümülerinde ortaya çıkabilen yaşılık korkuları cinsel yaşamı
etkileyebilmektedir.
Depresyon ve anksiyete:
Çeşitli nedenlerle otaya
çıkan anksiyete bozuklukları ve depresyon cinsel isteği ve ilgiyi azalttığı
gibi cinsel işlev bozukluklarına da sebep olmaktadır. Burada primer olay
anksiyete bozuklukları ya da depresyon ise öncelikle bunların düzeltilmesi
gerekir. Bazan da cinsel işlev bozukluğuna sekonder olarak anksiyete
bozuklukları ve depresyon gelişebilmektedir. Bir erektil disfonksiyon grubunun
üyeleri sorunların kendileri açısından anlamını şöyle belirtmişlerdi: “
insanların yüzüne bakamıyorum”, “sorunum belli olur diye çok korkuyorum”,
“kanser olsam bundan daha iyi hiç değilse onurumla ölürüm”, “eğer sorunum
düzelmezse intihar edeceğim”.
Travmatik cinsel deneyimler:
Travmatik cinsel
deneyimler cinsel işlevlerin her aşamasında bozukluk ortaya çıkarabilmektedir.
Kadınlarda özellikle uyarılma zorlukları, cinsel tiksinme bozukluğu, vaginismus
görülürken erkeklerde daha çok erken boşalma ve erektil disfonksiyon
görülmektedir. İstenmeyen gebelik de cinsel travmanın bir diğer formudur.
Cinsel istek azalmasına neden olabilir.
Ancak
erişkinlikte yaşanan cinsel travmanın cinsel işlev bozukluğuna neden olduğu ile
ilgili yaygın kabülü destekleyen çok fazla bilgi yoktur. Birçok tecavüz kurbanı
kadının bu eylemden sonra seks isteklerinin ve seksten aldıkları zevkin
azaldığı, orgazm zorlukları olduğuna ilişkin yayın azdır.
3-DEVAM ETTİRİCİ FAKTÖRLER
Bu türden
faktörler özellikle de tedavi sürecinde önem kazanırlar. Devam ettirici
faktörler düzeltilmeye daha açıktır.
Cinsel
zorlukların devamından sorumlu olan faktörlerden bazıları gözönüne alındığında
anksiyetenin bunların bir kısmında çok sık görülmesinin fazla bilgi verici
özelliği yoktur. Anksiyete zaten kacınma, istek yokluğu, uyarılma inhibisyonu
tarzında cinsel işlevi bozabilir.
Performans anksiyetesi:
Performans anksiyetesinin
önemi dolayısıyla bunu ayrı bir konuşma konusu yaptık. Sizlere bu konuda Dr.
Kaan Kora bilgi verecek.
Başarısızlık korkusu:
Cinsel işlev
bozukluğu olan çoğu çiftin cinsel deneyim sonucunda hoşnutsuz bir yaşantı
beklentisi vardır. Bir başarısızlık diğerini takip eder ve sonnuçta çift
başarısızlığı bekler bir duruma gelir. Bu kısır döngü kalıcı probleme ya da
cinsel ilginin kaybına neden olabilir.
Daha önce olmuş bir
aksamanın tekrarlanacağı korkusu hem uyarılmayı hem de diğer işlevleri
bozabilmektedir. Endişe içinde ilişkiye başlayan kişi, kendini gerçekleştiren
kehanet ile yeniden başarısız olmakta ve böylece bir kısır döngü
başlayabilmektedir.
Suçluluk duygusu:
Cinsel porblemi
olan insanlar arasında çeşitli nedenlere bağlı suçluluk duyguların sık
rastlanır. Örneğin kısıtlayıcı yetiştirilme koşullarında büyütülmüş birinin
cinsel inhibisyonlarınını yansıtabilir. Erotik hazzı yaşamak bu nedenle
imkansız olabilir. Suçluluk cinsel işlev bozukluğunun partner üzerinde
algılanan etkileri nedeniyle de hissedilebilir. Çocuk doğumu sonrasında seks
isteğini kaybeden bir kadın partnerinin cinsel tatminini redderse suçluluk duyacağı
için yine de ilişkiye girebilir fakat bu onun daha da gücenmesine yol açar ve
normal cinsel ilginin düzenini bozabilir.
Çeşitli kaynaklı suçluluk
duyguları cinsel işlevleri etkileyebilir. Ensestiyöz suçluluk duyguları
olabileceği gibi, başka biriyle gizli bir ilişkiden, başka birine ilgi
duymaktan kaynaklanan veya eşe karşı ilgisizlik ihmal gibi nedenlerle de
olabilir.
Partnerler arasındaki çekicilik kaybı:
Partnerler
arasındaki çekicilik kaybı genellikle cinsel işlevlere yansır. Değişim
kendiliğinden olabileceği gibi yaşlanma veya fizikel değişikliklerle de
(obesite, sakatlayıcı ameliyat, kötü hijyen) ortaya çıkabilir.
Keza, evlilik
ilişkisinde rollerin ebeveyn-çocuk ilişkisine evrilmesi cinsel isteksizliğe ve
işlev bozukluklarına neden olabilmektedir.
Partnerler arasındaki zayıf iletişim:
Cinsel işlev
bozukluğu gelişen bir çok çift cinsel ilişkilerini konuşamamaktadır. Böylelikle
partnerler hem cinsel ihtiyaçlarını ve anksiyetelerini ifade edemezler hem de
herbiri karşışındakinin düşünce ve duygusunu tahmin etemeye çalışır. Bu tür
tahminler ciddi yanlış anlamalara yol açabilir ve cinsel zorlukları daha da
artırabilir. Örneğin doğumu takiben cinsel ilgisi azalmış bir kadın partnerine
artık uyarılmak için daha nazik bir ilgiye ihtiaç duyduğunu söylemeyebilir,
partneri de eşinin cinsel ilgi azlığını kişisel bir red olarak algılayabilir ve
aşk yapmaktan geri çekilebilir veya partnerinin bir an önce kurtulmak
istediğini düşünerek acele edebilir.
Özellikle cinsel işlev
bozukluğunu karşı tarafın hassas olabileceği için gizleme, ya da kerşı tarafın
cinsel işlev bozukluğundan yakınmama sık rastlanır. Bazı taleplerin gerek genel
ilişkide gerkese de sevişmeke ilgili olarak iletilememsi veya istenmyen bazı
şeylere hayır denememsi kızgınlık, öfke gibi nedenlerden ya da engellenmişlik
nedeniylecinsel isteksizlik veya cinsel işlev bozukluğuna neden olabilceği gibi
sürdürücü de olablir.
Genel ilişkideki bozukluklar:
Bu ortaya
çıkarıcı olduğu gibi devam ettirici de olabilir. Birçok çift için cinsellik ile
sevgi ve genel uyum çok sıkı bir ilişki içindedir ve bunların herhangi
birindeki sorun diğerlerine de yansır. Eğer partnerlerden biri diğerine karşı ilgisini kaybetmişse veya
gücenmişse tatminkar bir cinsel ilişki genellikle sürdürülemez. Bancroft,
cinsel işlev bozukluğunun kadınların % 24'ünde, erkeklerin % 17 sinde genel
ilişkideki uyumsuzluğa bağlı olduğunu bulmuştur.
Oldukça muhafazakar bir
ortamdan gelen ve genel ilişkileri oldukça bozuk bir çiftin erkek üyesi cinsel
isteksizliğinden yakınmaktaydı. İki tarafın aileleri de çiftin evliliği ile çok
ilgiliydi. Çiftin erkek üyesi bu “mutlu ve örnek aile ilişkisi”ne karşın
eşinden memnun değildi ancak rahatsızlıklarını eşine söyleyemiyordu.
İletişimlerindeki bozukluk erkeği ayrılma kararına götürmüş ancak bunu da eşine
söyleyemiyordu. Eşinden ayrılabilmesi kendi sosyal ortamı ve ailesi tarafından
kabul edilmeyecekti. Ailesine karşı çıkabilecek ölçüde bireysel davranabilmesi
de olanaksızdı. Sonuçta cinsel ilişkide zevk alamamak gibi bir yakınması
gelişmişti. Eşine bunu söyleyebiliyordu. Eşiyle ilgili tüm yakınmalarını ve
memnunuiyetsizliğini sevişmekten zevk almıyorum şeklinde özetlemekteydi.
Yakın ilişkiye girme korkusu:
Yakın ilişki
kurmaktaki zorluklar cinsel problemlerin sık bir nedenidir Yüksek derecede
yakınlık olan ilişkilerde cinsel mutluluk da vardır. Yakınlıkla başa çıkma
zorluğu olan bireylerin geçmişlerinde de bir sevgi ve sıcaklık problemi vardır.
Kaplan yakınlık zorluğu olan kişilerin belli bir yakınlığa kadar ilişki
kurduğunu ondan sonra ilişkide yıkıcı olmaya başladığını ileri sürmektedir.
Partnerlerden
biri karşılıklı yakınlaşma ve uyarılmanın tehdit edici olduğunu hissediyorsa
ilişkide aceleci olabilir ve cinsel işlev bozukluğunun devamında önemli bir rol
oynar. Hem kalıcılık hem de kötüleşmeyi sağlayabilir. Yakınlaşma korkusu
terapinin erken safhalarında çift zevk alma egzersilerine başladığında ortaya
çıkar.
Bazı kimseler cinsel
ilişkinin yarattığı yakınlığı istemezler. Çıplak olarak görülmeyi anksiyete
içinde yaşarlar. Narsisistik ve şizoid karekterlede görülebilecek çeşitli
yakınlaşma zorlukları bazan cinsel ilişki sırasında da hem iletişim açısından
hem de taleplerin karşılıklı iletilmesi açısından zorluklara neden
olabilmektedir. Bu da bir cinsel sorunun ortaya çıkmasına ya da sürmesine neden
olabilmektedir.
Bir keresinde sadece delikli
külotlarla soyunmadan sevişen bir çift görmüştüm. Çift birlikte banyo
yapmıyorlar birbirlerinin yanında soyunup giyinmiyorlardı. Bu çiftin
yakınlaşmakla ilgili zorlukları çeşitli düzeylerde bir hayli yaygındı. Seks terapisine
geçmeden önce çiftin uzunca bir zaman, yakınlaşmalarını temin etmek gerekmişti.
Bozuk kendilik algısı:
Cinsel işlev
bozukluğu bir kez oturduğu zaman bunun bireyin kendilik algısı üzerine etkisi
cinsel sorunun devamına veya kötüleşmesine yol açabilir. Bir erkeğin erkeklik
duygusu erektil disfonksiyonla çökebilir ve böyle duygularla proveke olan
anksiyete erektil zorluğun devamına katkıda bulunabilir.
Benzer bir
biçimde anorgazmik bir kadının kadınlık algısı da bozulabilir ve kendini tam
bir kadın olarak hissetmesini etkileyebilir. Aynı zamanda orgazm olamayan bir
kadın eşin de kendi erkeklik duygusu ile ilgili kuşkuları olabilir.
Beden imajından hoşnutsuzluk da cinsel işlev
bozukluğunun kalıcılığına neden olabilir. Örneğin göğüslerinin veya göbeğinin
çok büyük olduğunu hisseden bir kadın kendini partnerinin dokunuşlarına
bırakmayabilir. Seks terapisi de partnerlerinin vücut imgesi ile ilgili saygısı
ve çekiniklikleri artırabilir. Vaginismusta cinsel organların büyüklüğü veya
kirliliği gibi beden imgesinin bazan aşırı çarpıtılmış durumları da olabilir.
Yetersiz cinsel bilgi:
Giderek çiftlerin cinsel
bilgilerinin artmasına bu konuda ulaşıyabilir ve sağlıklı bilgiler içeren
yayınların atmasına karşılık çocukluklarından itibaren yanlış cinsel bilgileri
olan çiftler olabilmektdir.
Cinsel Mitler: Bu konu önemi dolayısıyla
ayrı bir konuşma olarak Dr. Kaan Kora tarafından anlatılacak.
Kısıtlı önsevişme/sevişme:
Cinsel problem
gelişebilir ve devam edebilir çünkü cinsel ilişkiden önce çok az önoyun yapıyor
olabilir ve hatta cinsel zorlukarı olan daha da az zamanh ayınrırı ön oyunlara
bu da çeşitli nedenlere bsağlı olablir. Seks isteği azalmış ya da kaybolmuyş
kadın cinsel ilişkinin bir an önce bitmesi için ilişkiye girilmesiniisteyebilir
ve bu isteği azaltabiilr, erken boşalması olan bir erkekte uyarılmayı azaltmak
için önoyunlardan kaçmaya bu da
partnerlerin zevk almasınnı azalmasına ve problemin giderek artmasına neden
olablir.
Erkeklerde genellikle hedefe
yönelik tutum nedeniyle bir an önce tatmin olma arzusuyla sevişmeye yeterli
zaan ayrılmamsı kadınlarda anorgazmiye ve gderek cinsel isteksizliğe neden
olabilmektedir. Bir keresinde somatizasyon yakınmalarıyla gelen bir Avrupa
ülkesinden göç etmiş 45 yaşlarında bir kadın hastamdan dinlediğim öykü bunun uç
örneklerinden biridir. Eşi 25 yıllık evlilikleri boyunca kendisini sevişirken
bir kez olsun öpmemiş ve okşamamıştı. Sevişmeleri sadece koitustan ibaretti ve
bu sırada erkek ne kendisi eşine dokunuyor ne de eşinin kendisine dokunmasına
izin veriyordu. Tedavi için eşinin desteği ve yardımının gerektiğin söyledim
ancak eşi gelmedi.
Psikiyatrik rahatsızlıklar:
Birçok pskiyatrik
rahatsızlığın cinsel istek, ilgi ve işlevlerde sorunlara yol açabildiği
bilinmektedir. Cinsel sorun psikiyatrik bozukluğa sekonder olarak gelişmişse
öncelikle psikiyatrik sorunun tedavi edilmesi gerekir. Ancak bazan cinsel
sorunun halledilmesi psikiyatrik sorunun çözmünü de kolaylaştırabilir.
Kendini yetersiz tanıma:
Kendini yetersiz tanıma bir
cinsel işlev bozukluğuna yol açabileceği gibi sürdürücü bir etken olarak da rol
oynayabilir.
KAYNAKLAR
Bancroft J : Endocrinology of sexual
function. In Sexual medicine . Ed : M Elstein. Clinics in Obstetrics and
Gynaecology, Vol 7, 253-281, London, Saunders, 1980
Bancroft J: Human sexuality and its
problems, Edinburg, Scotland, Churcill Livingstone, 1983
BeckerJV, Skinner LJ, Abel GG, Tdeacey
EC: Incidence and types of seasonal dysfunctions in rape and incest victims.
Journal of Sex and Marital Therapy, 8: 65-74, 1982
Burgess AW, Holmstrom LL :Rape: sexual
disruption and recovery. American Journal of Orthopsychiatry, 49: 648-657, 1979
Feldman-Summers S, Gordon PE, Meagher
JR :The impact of rapeon sexual satisfaction. Journal of Abnormal Psychology,
88:101-105, 1979
Finkelhor D :sex among siblings : a
survey on prevalance, variety and effects. Archivesof SexualBehavior, 9:
171-194, 1980
Fisher S :The female orgazm:
psychology,physiology, fantasy, London, Allen Lane, 1973
Fritz GS, Stoll K, Wagner N : A
comparison of males and females who were sexuallymolosted as children. Journal
of Sew and Marital Therapy, 7: 54-59, 1981
Hawton K: Sex Therapy-A Pratical Guide.
Oxford University Press, New York 1985.
Kaplan SH: The New Sex Therapy.
Brunner/Mazel Pub. New York. 1974.
Kinsey AC,Pomeroy WB, Martin CE: Sexual
behavior in the human male. Philadelphia, PA, WB Saunders, 1948
Leiblum SR, Rosen RC : Principles and
practice of sex therapy : An update for the 1990s. New York, Guilford, 1989
Masters WH, Johnson VE: Human sexual
inadequacy., Little & Brown ,Boston, 1970.
Masters WH, Johnson VE, Kolodny RC
:Heterosexuality, New York, Harper Collins, 1994
Nettelbladt P, Uddenberg N : Sexual
dysfunction and sexual satisfaction in 58 married Swedish men. Journal of
Psychosomatic Research, 23: 141-147, 1979
O’Connor JF: Sexual problems, therapy,
and prognostic factors. In Clinical management of sexual disorders ed: JK
Meyer, Baltimore, Williams and Wilkins, 1976
Özkan S: Psikiyatrik Tıp:
Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi. Roche Müstahsarları Sanayi A.Ş. İstanbul 1993.
Sadock VA :Normal human sexuality and
sexual dysfonctions, in Comprehensive Text-book of Psychiatry, 5th Edition. Ed
Kaplan HI, Sadock BJ, Bamtimore MD,
Williams & Wilkins,1989
Uddenberg N: Psychological aspects of
sexual inadequacy in women. Journal of Psychosomatic Research, 18, 33-47, 1974
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder