İzleyiciler

11 Şubat 2015 Çarşamba

YALNIZLIK


Yalnızlık
 
Prof. Dr. Doğan Şahin
 
Bu dosyaya yalnızlığa dair bir kaç portre aktaracağım. Farklı, hatta bazen bir birine zıt yalnızlık biçimleri hakkında. Sonra da  belki dinamikleri hakkında yazarım ya da öykülerin aslında söyleyeceğim şeyleri aktardığına inanırsam, öykülerle yetinirim.

 
I- BİR KİMSESİZ

Onu ilk gördüğümde neredeyse bir yıldır evden hiç çıkmamıştı. Hiçbir yere gitmemiş, kimseyle görüşmemişti. Annesi ve babası  ile birlikte yaşıyor ama onlarla da  sadece mutfağa bir şey almaya veya banyoya gittiğinde koridorda denk gelirlerse rastlaşıyordu.

İnsanlarla görüşmek istemiyordu, çünkü insanlar onun istediği gibi değildi. İnsanlarla yakınlaşmak onu hayal kırıklığına uğratıyor hemen her seferinde incitiyordu.

Ona göre insanlar yeterince nazik ve düşünceli değillerdi. Duygularını anlamıyor ya da önemsemiyor olmalıydılar. İhtiyacı olduğu vakit bunu fark edip arayan olmuyordu, hep kendilerinin ihtiyacı varken arıyorlardı. Mesela buluşmaya gidiyordu, hep kendilerini anlatıyorlar ya da kendi önemsedikleri konularda konuşmak istiyorlardı, kendisini cidden sormuyorlarmış gibi geliyordu. Nasılsın dediklerinde iyiyim demek istemiyordu, sıkıntılarını anlatmayı düşünüyordu ama biliyordu ki dinlemezler. Kimi, konu çabuk kapansın diye işe yaramaz genel geçer öğütler verir kimi ona bile üşenir, “takma kafana”, ”zaman her şeyin ilacıdır” kabilinden laflar etmekle yetinirdi.

İstiyordu ki sabah uyandığında nasıl olduğunu merak etsinler, arayıp günaydın desinler, gerçekten nasılsın desinler. Ama haftalarca arayıp da bir günaydın diyen olmuyordu.  Artık olmayacağını biliyordu, artık arayan filan olmayacaktı, biri sabah arayıp da günaydın diyecekse mutlaka bir şey istemek için aramış olacaktı.

Şiire çok meraklıydı ve birçok şiirin her dizesi ile ilgili yığınla düşüncesi vardı. Şairin bu dizeleri hangi ruh hali ile yazmış olduğuna ve kendi üzerindeki etkilerine dair uzun uzun düşüncelere dalıyor ve bunu başkalarıyla da paylaşmak istiyordu ama gerçekten ilgilenen biri yoktu. O şairi severim bu şiiri beğenmem, orada şunu demek istemiş gibi yüzeysel, ansiklopedik bilgiler dışında bir şey konuşmuyorlardı. Kendisi anlatmak istediğinde ise sıkılıyorlar, ilgi göstermiyorlardı. Oysa şiir ne kadar önemli ve güzel bir şeydi.

İnsanlar hep plan yapıyordu, önlerini görerek, planlayarak ilerliyorlardı. Mesela okulu bitirince yapabileceklerini kurguluyorlar ve buna göre adımlar atıyorlardı. Çeşitli bağlantılar oluşturmak, referans bulmak için ilişkiler kurup sürdürüyorlardı.  Bir şeyi başka bir şey elde etmek için yapmak ona çok çirkin geliyordu. Bir hoca ile konuşmaktan haz alıyorsa, onunla tartışmak, görüşmek kendi başına keyifli ve anlamlı ise yapılmalıydı, yüksek lisans için referans almak amacıyla hoca peşinden koşmayı aşağılık bir davranış olarak görüyor ve böyle yapmadığı gibi, böyle davrananları da küçümsüyordu.

İnsanlar ona göre hep ben, ben diyerek konuşuyorlar, insanlıktan, sanattan, şiirden bahsetmiyorlardı, kendilerinin neler yapacakları ve ne olabilecekleri ile ilgiliydiler. Peki şiir ne olacaktı? Sanat? Kitaplar ? Bunlarla ancak sosyalleşmek için gerektiği kadarıyla ilgileniyorlar ama ötesine bakmıyorlarmış gibi hissediyordu. Kendisini tuhaf ve yalnız hissediyordu.

Sonra günlük hayat....... İlerisi çok zor geliyordu ona. İnsanların sabahın sekizinden akşamın altısına kadar bir yerde sıkılmadan nasıl durabildiklerine aklı ermiyordu. Evet kendisinin de öğrenci olarak bir yerde uzun süre bulunmuşluğu olmuştu ama ilkokuldan zaten nefret etmişti.  Orta okul ve lisede dişini sıkarak dayanmıştı. Üniversitede Allah'tan her gün okula gitmek diye bir şey yoktu, ayrıca kantinler vardı, teneffüsler vardı.

Ayrıca derse girersin dinlersin, dinlemezsin sana kalmış, ama çalışırken çalışmamak olmaz ki, hep amirler, müdürler, şefler filan vardır, zamanında teslim edilmesi beklenen işler vardır. Öğrencilik gibi değildir.  Düzenli olarak gidip gelmeye katlanmaya çalışsa, yaşayacağı sıkıntılara dayanmaya çalışsa bile ileride iş olarak ona söylenecek şeyler kendisine şimdiden anlamsız geliyordu. “Son ayın satış rakamlarını bugün akşama dek hazırlar mısınız?” denecek ama kendisine çok saçma gelecek diye düşünüyordu.
Hakikaten bir işe yarayacak mıydı? Diyelim satışlar azalıyor mu artıyor mu? Nerelerde artmış, nerelerde azalmış? gibi şeylere bakacaktı.  Ne olacaktı sonra?  Diyelim bunlardan aldığı bilgilerle satışı artıracaklardı. İyi de satışların artması onu ilgilendirecek miydi bakalım?

Askerliğin üstesinden gelebileceğine ise hiç inanmıyordu.  Hiç spor yapmamıştı ki. Ne sporu? Koşmamıştı, top oynamamıştı bile.  Ayrıca kendi istediği zaman koşmakla, biri dedi diye koşmak çok farklı şeylerdi. Zaten beceremeyeceği için herkesin alay malzemesi olacağını bile bile biri emir verdi diye koşmaya çalışmak, yatmak, kalkmak, çok aptalca, çok sefil bir şey olmaktan öte kıyametin ta kendisi gibi görünüyordu. Gidip de askerde komutanların, diğer askerlerin alay ettiği bir maskara olmaktansa ölmeyi tercih ederdi.

Hadi askerliği olacak bir şey değil ama atlattı diyelim, ne iş yapacaktı? Çalışmak istemiyordu ki. Hiçbir iş kendisine uygun değildi. Kimi arkadaşları akademisyen olmak üzere yola koyulmuşlar, yüksek lisansa başlamak üzere kendilerine çeşitli üniversiteler ayarlamışlardı bile.  Yüksek lisans bitecek, arkasından doktora yapacaklar ve bir üniversitede akademisyen olacaklardı. En olabilir işlerden görünse de akademisyenlik de kendisine göre bir iş değildi. En başta akademisyen duruşu, hoca bakışı yoktu kendisinde. İnsanlara öyle aptallarmış, cahillikleri suratlarından akıyormuş da kendisi güç bela bu aptallığa tahammül ediyormuş gibi bakamıyordu. Sürekli çok meşgul ve çok mühim şeyler düşündüğü için rahatsız edilmemesi gerekir bir eda takınamıyordu. Bunları beceremediği, dünyanın en mühim işini yapıyormuş gibi davranamadığı için, arkadaşları tarafından dışlanacağını ve aşağılanacağını düşünüyordu. En çok becermekte zorlanacağı kısmın, aslında herkesin akademisyen olmak için can attığı ama sadece kendilerinin bunu başarmış olduğu hezeyanıyla davranmak olduğunu düşünüyordu. 

Kadınlardan da şikayetçiydi, çünkü kendisine ilgi göstermiyorlardı, kendisi de ilgi göstermeye çekiniyordu. Düşünüyordu ki kadınlar daha girişken erkeklerden hoşlanıyorlardı ya da zaten ilk adımı erkeğin yapmasını bekledikleri için kendisinin bir şansı yoktu ya da kendisinin hiç hoşlanmadığı dominant teyzelerden başka bir ihtimal söz konusu olamazdı. Bir de belki kadınlar onun giyim tarzını, daha doğrusu pejmürde ve bakımsızlığını beğenmiyorlardı, konuşma biçiminden de memnun değillerdi belki. Gözlemlediği kadarıyla kadınlar daha çok iddialı, kendisinden bahseden ve kendini öven erkelere ilgi duyuyorlardı. Öyle bir kadını kendisine hayran bırakacak öyküleri, yetenekleri, maceraları yoktu. Anlatabileceği olaylar diğer çocuklar ve insanlar tarafından nasıl ciddiye alınmadığına veya alay edildiğine dair kendisini küçük düşürecek hikâyelerdi.

Belki tek şansı eski Yeşilçam filmlerinde örneği görülen, iddialı, başarılı bir erkek tarafından hayal kırıklığına uğratılıp terk edilmiş ve hatta hamile bir kadın olabilirdi. Hamile kaldığı ve iğfal edildiği için evlenmeye çok ihtiyaç duyacak bir kadın onunla evlenebilir ve bu kahramanca ve iyi hareketi dolayısıyla ona şükran duyabilirdi.

Her ne kadar dış dünyayla daha çok endişeleri ve korkuları üzerinden ilişki kursa da asıl ilgisi kendi iç dünyasındaydı, Şiir kendi iç dünyasının kapılarını açan anahtarlardan biriydi. Bir de hayaller vardı.  Dalıp gittiği bazen hiç hatırlamadığı hayaller. Mağaracılığa merak salmıştı bir ara, gerçi hiç mağaraya gitmemişti ama bir mağarada yaşamanın nasıl olacağına dair hayaller kuruyordu. Kimsenin ulaşamayacağı, kimseye ulaşamayacağı, derin ve korunaklı bir mağara.

Arada bir böyle iyi şeylerin de olabileceğini düşünse de sonuçta kimseyle görüşmüyor, vaktini evde bir başına geçirmeye devam ediyordu. Umuyordu ki ümitsizliği iyice artsın da intihar edecek gücü bulabilsin....





İKİ- KALABALIK

Onu ilk gördüğümde nerdeyse iki haftadır evine uğramamıştı, bu iki haftayı nasıl geçirdiğini tam olarak hatırlamıyordu. Bu on beş günlük dönemin bir grup seksi partisi ile başladığını hatırlıyordu. Bir arkadaşı onu grup seksi için evine davet etmiş, orada üç-dört gün kalıp, üç-beş kişiyle birlikte olduktan sonra içlerinden biri ile onun evine gitmişlerdi. Çok alkol tükettiği için iyi hatırlamasa da tahminine göre birkaç gün bu kişiyle beraber kaldıktan sonra sıkılmış, eski bir arkadaşını arayıp onun evine gitmişti.

Yakınması yalnız kalamamaktı. Yalnız kalmamak için cinselliği bir araç gibi kullanıyordu.  Çünkü beraber olmak istediğini belli ettiğinde, insanların ilgisi başka zamana göre olan ilgilerinden çok fazla oluyordu.  Bu hızlı ve yoğun ilgiyi çok seviyordu. Bu ilgi olmaksızın kendisini tam ve huzurlu hissedemiyordu. Gerçi bu ilgiyi aldığında da tamlık duygusu olmuyor hep bir eksiklik hissediyordu ama hiç ilgisiz kalmak dayanılacak bir şey değildi.

İnsanlardan uzak duramıyordu, kendisine ilgi ve arzu ile bakan bir çift göz onun için oksijen gibiydi, bir insanın ilgisi olmazsa nefes alamazmış gibi hissediyordu.   Başkalarına göre kendisi ilgi açlığı çeken, yüzeysel bir insandı oysa o insanları seviyor ve onlarla beraber olmaktan mutlu oluyordu. Evet, bazen pek beğenmediği ve arzu duymadığı erkeklerle beraber olduğu da oluyordu. Ayrıca çoğunlukla cinsel deneyimlerinden pek haz almıyordu ama ne vardı ki bunda?  Başka biri de çok geziyor ama her gittiği yerden çok haz almıyor olabilirdi. İnsanları sevmek, insanlarla yakın olmayı istemek ve hatta sevişmek neden bir kabahat ya da eksiklik gibi algılanıyordu ki?

İstiyordu ki sabah uyandığında yanına uyuyan ve kendisini çok sevdiğini bildiği biri olsun. Hatta ondan evvel uyanıp onu öperek uyandırsın. Hatta kahvaltıyı hazırladıktan sonra, öperek uyandırsın.  Mükellef bir kahvaltı ile donattığı masayı, çiçeklerle de bezemiş olsa fena mı olurdu?  Ve işe gitmeleri gerekmeden onun iltifatları ve öpücükleri eşliğine uzun uzun kahvaltı edebilseler, ne kadar çok sevildiğini iyice hissetse ve kahvaltıdan sonra da istedikleri kadar sarılıp öpüşseler olmaz mıydı?

Romana, özellikle aşk romanlarına ve dizlere çok meraklıydı. En çok da özdeşleştiği kadın kahramanın gönlünü kazanabilmek için erkeklerin yoğun bir çaba gösterdiği flört döneminden hoşlanıyordu. Hep öyle kalsınlar, hep o derecede ilgili ve arzulu olsunlar isterdi. Arkadaşlarıyla konuştuğunda, böylesi hayallerini anlattığında garipseniyordu. Onu “ kızım ayakların biraz yere bassın” diyerek gerçekçi olmaya davet ediyorlardı.

Hayat ona çok zor geliyordu, insanların ilgisini çekebilmek, o ilgiyi üzerinde tutabilmek ve ilgiyi sürdürebilmek için çok uğraşması gerekiyordu. Saçları kendisininki gibi olsun diye ne kadar uğraşmak gerektiğini, makyaj yapmanın aslında bir sanat olduğunu bilseler, O’nu öyle yüzeysel ve bir şeyden anlamaz zannetmezlerdi belki.   

Ona göre insanlar çoğunlukla kendisinden yararlanmak istiyordu. Güzel ve seksi oluşu dolayısıyla kendisine yaklaşıyorlar ve isteklerine ulaştıktan sonra ya da kendisini tanıdıkça uzaklaşıyorlardı. Başka erkeklerle de görüşüyor olduğunu öğrendiklerinde öfkelenmelerinden ve kendisine kötü şeyler söylemelerinden anlıyordu ki, kendisini asla anlayamıyorlar.

Kendisinin istediği yakınlıktı, anlaşılmak ve sevmekti. Kendisi de cinselliğe o kadar meraklı değildi. Ama cinselliğe meraklı olsa, sevişmekten daha çok zevk alsa bunun nesi kötü idi ki?  Kendisi aslında yakınlık, sıcaklık, dostluk istediği için insanlara yaklaşıyor ama onlar sevişmek istiyordu, sonra da kendisi kötü bir şey yapıyormuş gibi kendisini suçluyorlardı. Kendisini farklı ve yalnız hissediyordu. Belki de bu devirde değil de prenslerin, prenseslerin, şövalyelerin olduğu çağda yaşamalıydı ve tabi ki bir prenses olmalıydı.

Sanki insanlar giderek, yakınlıktan, sevgiden, sıcaklıktan, dostluklardan uzaklaşıp, maddi çıkar ilişkilerinin dünyasına doğru ilerliyordu. Sanki sevgi giderek azalacaktı ve o iyice kendisini anlaşılmamış ve sevilmemiş hissedecekti. İleriyi düşündükçe kötü hissediyordu.

Ama en çok da yaşlanmaktan ve çirkinleşmekten korkuyordu, şimdi insanların kendisine yaklaşmasını sağlayan güzelliği ve çekici fiziği bozulmaya başlayacak, kendisine arzu duyanlar azalacak ve giderek yalnızlaşacaktı. Bunu düşünmek kendisine felaket gibi geliyordu. Belki yaşlanmamak için yaptığı diyetler, sporlar, mezoterapiler süreci biraz geciktirebilir, kremler kırışıklıkları erteleyebilirdi. Hatta ameliyatlarla da uzun süre idare edebilirdi ama er geç yaşlanacaktı.
Öyle çirkin ve çekiciliğini yitirmiş olmaktansa ölmeyi tercih ederdi. Hayır, öyle bir durumda olmaya tahammül etmesi imkansızdı. O durumda olmayı düşünmek bile istemiyordu, neyse ki intihar diye bir şey vardı, öyle bir duruma gelirse  intihar eder kurtulurdu....
 
 

10 Şubat 2015 Salı

KOCANIZ NEDEN SEVİŞMEK İSTEMİYOR OLABİLİR?


ERKEKLERDE CİNSEL İSTEK AZLIĞI

KOCANIZ (veya SEVGİLİNİZ) NEDEN SEVİŞMEK İSTEMİYOR OLABİLİR?

Prof. Dr. Doğan Şahin

 Kocanız ya da sevgiliniz neden sevişmek istemiyor olabilir?

Bu sorunun tek bir yanıtı yok.  Çok farklı nedenlerle eşiniz ya da sevgiliniz sizinle sevişmek itemiyor olabilir. Bu konuyu daha iyi anlayabilmek için birçok soruya yanıt vermek gerekecek. Bu konuda en çok merak edilen soruları yanıtlamaya çalıştığım bu yazıyı bitirdiğinizde kendinizle veya eşinizle ilgili de bazı şeyler öğrenmiş olacağınızı umuyorum. 

Erkeklerde cinsel isteksizlik artıyor mu?

Öyle görünüyor. Son yıllarda giderek daha fazla sayıda erkek, cinsel isteksizlik nedeniyle başvuruyor.

Daha çok erkekler mi, eşleri mi başvuruyorlar?

Çoğunlukla eşlerin uzun süre söylenmeleri ve şikayet etmeleri gerekiyor. Birçok erkek eşiyle sevişmiyor oluşunu çok fazla önemsemiyor. Yorgunluğa ya da yoğunluğa bağlayıp, koşullardan kaynaklanan geçi bir durum olarak yorumlamak eğiliminde oluyorlar. İşler bir düzelse sevişecek olduğunu sanıyorlar.

Bir de “eşim benimle sevişmiyor, ne yapabilirim?” diye başvuran kadınlar oluyor.

Erkeklerde cinsel isteksizlik çok olmaz diye düşünülür. Bu gerçekten böyle midir?

Evet, insanlar, erkeklerin her an sekse hazır olduklarını ve cinsel isteklerinin azalmayacağını düşünürler. Cinsel isteksizlik nadir görülen bir durum olmamasına karşın, erkekler ve kadınlar arasında erkeklerin hep istekli oldukları miti yaygındır. Üstelik eşinde cinsel isteksizlik olan bir kadın bile, hala böyle düşünmeye devam edebiliyor. Çünkü eşlerinde cinsel isteksizlik olan kadınlar, ilk olarak başka bir kadın ihtimalini düşünüyorlar. Erkeklerde cinsel isteksizlik olmayacağına göre, kendisiyle sevişmeyen adam, mutlaka başka biriyle sevişiyordur. Velhasıl erkeklerin de cinsel isteklerinin azalmış olacağına pek ihtimal vermezler.

Erkeklerde cinsel isteksizlik ne kadar sıktır?

Çoğu batılı olan çeşitli uluslarda yapılan çalışmalarda, üretkenlik çağındaki erkeklerin yaklaşık % 20’sinde cinsel isteksizlik olduğu saptanmıştır. Bekâr erkeklerde cinsel isteksizlik, evli erkeklere göre 3 kat daha fazla görülür. Ülkemizde cinsel isteksizliğin sıklığına dair yapılmış bir çalışma yok ama son yıllarda önemli bir başvuru nedeni olduğunu söyleyebilirim.

Neye cinsel isteksizlik deniyor? Cinsel isteksizlik denmesi için ne kadar azalması gerekiyor?

Cinsel istek bozukluğu, süreğen ve tekrarlayan bir biçimde cinsel fantezilerin ve cinsel etkinlikte bulunma isteğinin azalmış olması ya da hiç olmaması durumudur. Cinsel isteksizlik, cinsel yaşamın tümüne yayılmış olabilir ya da bazı durumlarla ilgili olabilir. Mesela eşiyle sevişmek isteği duymayan biri mastürbasyon yapabilir ya da erotik filmler izleyebilir. Cinsel isteksizliği olanlar cinsel etkinliği çoğunlukla kendiler başlatmazlar, eşleri tarafından başlatıldığı zaman da reddedebilir ya da görev gibi kabul edip gönülsüzce sevişebilirler. Cinsel yaşantı sıklığı çoğu zaman düşük olsa bile, eşten gelen talepler ya da fiziksel yakınlık veya samimiyet için cinsel ilişki sıklığı azalmamış olabilir.

Cinsel istek azlığı ile birlikte görülen ya da cinsel istek azlığına bağlı olarak gelişen cinsel işlev bozuklukları neler?

Cinsel isteğin azalmış olması uyarılma ve boşalma zorluklarına neden olabilir. Bazı hastalar istekleri azalmış olduğundan sevişme sırasında konsantrasyonlarını kaybettiklerinden sertleşmeleri bozulabilir ya da boşalmaya ulaşmadan cinsel ilişkiyi bitirebilirler.


Başından beri cinsel isteği az olan biri ile cinsel isteği sonradan azalan biri farklı mıdır?
Başlangıçta normal bir cinsel isteğin bulunduğu uzun bir dönemin olması tedaviye daha iyi yanıt olabileceği anlamına gelebilir. Ergenliğin başından beri olan cinsel isteksizlikte ise çoğunlukla psikoseksüel gelişim ya da tıbbi daha ciddi etkenler söz konusudur.



Cinsel isteksizliğin en sık görülen nedeni ne?

En yaygın neden sürdürmekte oldukları cinsel yaşamdan memnun olmamaktır. 
Belki güzel sevişmiyorlardır belki erkeğin istediği gibi değildir...
Çiftler genellikle birbirleriyle bir sorunları olmadığını, hatta cinselliği bir kenara koyarlarsa çok iyi anlaşan bir çift olduklarını söylerler. Ancak cinselliği bir kenara koyduğunuzda, yani partneriniz, sevgiliniz ya da eşiniz olarak görmediğiniz insanlarla zaten daha kolay anlaşırsınız. Biriyle iyi anlaşmak başka bir şey, arzulamak başka bir şeydir.

Bir erkek eşiyle cinsel yaşamından neden memnun olmuyor olabilir?

En sık rastlanan neden kişinin hayalindeki cinsel yaşamla, eşiyle sürmekte olan cinsel yaşam arasındaki farktır. Birçok erkek eşi kendi istediği gibi sevişmediği halde bu durumu düzeltmek için çaba harcamaz mesela neler istediğini eşine söylemez. Aslında birçok erkeğin eşlerinin cinsel olarak fazla etkin olmasını isteyip istemedikleri konusunda kararsızlıkları vardır. Birçok erkek için, cinsel olarak çekingen, mahcup ve cinselliğe meraklı olmayan bir kadın daha saygıdeğerdir. Cinsel açıdan her türlü fanteziye açık, rahat bir kadın ise yeterince saygın bulmaz. Dolayısıyla daha saygın bir kadın mı, daha seksi bir kadın mı istediği konusunda kafası karışıktır. Bizim kültürümüzde bir çok erkek, kadınlarını zihinlerinde saygın biri olarak korumak pahasına onlarla doyumlu bir cinsel yaşamdan vazgeçerler. Daha arzulu, tutkulu ve zevkli bir cinsel yaşamı ise fantezilerinde sürdürür ya da pornografi izleyerek ile yahut paralı ya da kısa süreli ilişkilerde yaşamaya çalışır.  

Erkekteki cinsel isteksizliğin başka ne tür nedenleri olabilir?

En sık görülebilecek tüm nedenleri sıralayacak olursak..

Şizoid kişilik bozukluğu: Bebeklik dönemlerinde anneleriyle yakın bir duygusal ve fiziksel ilişki içinde olamamış erkeklerde bir kadınla cinsel yakınlık ve ilişki isteği az olabilir. Bu kişiler kendi başlarına cinsel etkinliklerde bulunabilmelerine karşın bir eşle cinsel ilişki isteği duymayabilirler. Mesela kişi mastürbasyon yapmasına karşın karısıyla sevişmek konusunda gönülsüz olabilir. Bazı erkekler eşleri yan odada yatarken internetten ya da televizyondan erotik filmler izlerler eşlerin sevişme isteğinden çeşitli bahaneler uydurarak kaçınırlar.

Depresif, bağımlı kişilikler: Annelerine bebeksi bir bağımlılık içinde olan erkekler eşleriyle ya da sevgilileriyle cinsel olmayan duygusal ve fiziksel yakınlık kurabilmelerine ve bundan haz alabilmelerine karşın cinsel ilişkiye girmek istemeyebilirler. Annelerine de eşlerine de bağımlı ve aşırı düşkün olan bu erkekler ilişkide destek ve şefkat arayışı içinde olup erişkinliğin gerektirdiği cinsel yakınlıktan kaçınırlar.

Otizm Spektrum Bozuklukları ve Asperger:  Nöro-gelişimsel bozukluğu ağır olan kişiler genellikle yakın ilişki kuramaz ve evlenemezler. Ancak daha hafif vakalar, ilişki kurmakta zorlansalar da özellikle karşı tarafın insiyatifi ile evlenmiş olabilirler. Duygusal etkileşim ve cinsel paylaşım istekleri az olacağı için çok sevişmek istemeyebilirler. Bu kişiler şu iki alanda sorunlar yaşarlar: 1) Sosyal etkileşim ve iletişim zorlukları:  İletişim başlatma ve sürdürme zorlukları, göz kontağı kurma zorluğu; duygularını ifade etme güçlükleri 2) Tekrarlayıcı davranışlar: Basmakalıp, tekrarlayıcı hareketler; bir şeyin hep aynı şekilde yapılmasını istemek; rutine sıkı bağlılık, az sayıda konuya ilgi duyma ancak o konularla aşırı ilgilenme, duyusal az ya da aşırı uyarılma.  

Eşcinsellik: Bazı erkekler eşcinsel olmalarına karşın bunun farkında olarak evlenir ya da kadınlarla ilişki kurarlar. Çevreye karşı gizlenme olma arzusuyla ya da aile üyelerinden gizleme amacıyla bu tarz bir yaşamı seçen bir erkek, genç yaşlarda fiziksel uyaranların ya fantezilerin yardımıyla bir kadınla cinsel ilişki kurabilir. Böylesi kimseler eşleriyle sevişirken bir erkeği düşünerek orgazm olabilirler. Ancak bir süre sonra bir kadınla cinsel ilişki sürdürme istekleri azalır ve ortadan kalkar. Bazen de eşcinsel bir erkek eşcinselliği kabul edilemez bulduğundan eşcinsel arzularını bastırır ve bunların farkında olmaz ve eşcinsellik karşıtı tutumlar göstermek yanında sık sevgili değiştiren çapkın bir erkek gibi davranabilir. Ancak evlendiğinde bir süre sonra ya da bir ilişkisi uzun sürdüğünde cinsel isteğini yitirir.

Bazen eşcinsel arzularını kısmen doyuran durumlarda eşleriyle birlikte olabilirken, eşcinsel arzularını uyarmayan durumlarda isteksizlik gösterebilirler. Eşinin başkasıyla birlikte olduğu fantezileri kurmak, eşinin eski cinsel ilişkilerini anlattırmak, eşini başka erkeklerle birlikte olduğu fantezileri kurmaya zorlamak bazen da eşini başka bir erkekle birlikte olmaya zorlamak gibi eylemler eşcinsel arzuları uyarabilen ve kısmen doyuran durumlardır. Bazı erkeklerde ise eşcinsel yönelimler heteroseksüel bir ilişkiyi engelleyebilecek ölçüde güçlü değildir ama mesela erkeksi, güçlü, baskın kadınlarla olmak gibi zorunluluklar yaratabilir ya da bir kadınla sadece anal yoldan ilişki kurabilmeye olanak tanıyabilir. Eşcinsel yönelimi net olan bir kişiyi heteroseksüel bir ilişkide işlev görmesini sağlamaya çalışmak uzun vadede yararsız olacağı gibi uygun bir yaklaşım da değildir.

Cinsel kaçınmalar: Kadınlarda olduğu gibi erkeklerde de cinsel ilişkinin kimi yönlerinden rahatsızlık duyma söz konusu olabilir. Bazı erkekler eşlerinin kıllarından, cinsel organının kokusundan ya da bir hastalığı varsa akıntılardan rahatsızlık duyabilir ve bunlarla karşılaşmamak için cinsel yakınlıktan kaçınabilir.

Maskelenmiş parafililer: Hiçbir insanın cinsellikte arzuladığı şeyler başka birinin aynısı değildir. Ancak günümüzde başkalarının cinsel deneyimleri sinema, kitaplar gibi çeşitli yollardan öğrenildiğinden giderek insanların cinsel deneyimleri bir birine daha çok benzemeye başlamaktadır. Bazı insanlar kendi cinsel arzuları başka olsa da gördüğü ve işittiği şeylerin ortalamasını normal olarak kabul edip kendilerini buna uymaya zorlamaktadır. Oysa cinsel sapkınlık olarak kabul edilen teşhircilik, röntgencilik, fetişizm, cinsel sadizm, cinsel mazohizm vb gibi bir çok eğilim çok kişide de vardır. Kişinin kendi özel arzularından kaçıp, normal sandığı tarzlara yönelmeleri cinsel hazlarını azaltır. Bu şekilde tekrarlanan ve doyum vermeyen cinsel deneyimler bir süre sonra cinsel isteği de azaltabilirler. Eşleriyle sevişmek yerine mastürbasyon yapan ya da pornografi izlemeyi tercih eden erkeklerin bazıları, kendi özel cinsel arzularını eşlerine söyleyemeyen, onun yerine bu arzularını fanteziler yoluyla ya da filmlerde izleyerek doyurmaya çalışan kimselerdir. Bazı erkekler de kendi arzularını sapıkça buldukları için, eşlerini buna ortak etmek istemezler ve arzularını mastürbasyonla, film izleyerek ya da paralı ilişkiler veya “hafif” kadınlarla doyurmaya çalışırlar.

Ancak bazı insanlarda cinsel arzu cinsel ilişkinin tek bir bileşenine takılmıştır ve bir parterle cinsel ilişkiye izin vermez. Kişi bu arzularını bastırdığı için de ne parafilik yoldan ne de başka yoldan bir cinsel ilişki kurma arzusu duymaz. Eğer bu tür eğilimler cinsel ilişkiye izin vermeyecek kadar güçlü değillerse, kişinin cinsel arzularını fark etmesini ve cinsel yaşamına dahil etmesini sağlayacak tedavi yaklaşımları yararlı olacaktır.

Çocuk sahibi olmak istememek: Nadiren gözükse de özellikle bağımlı ve sorumluluk almaktan kaçınan erkekler, çocuk sahibi olmanın getireceği yükümlülüklerden kaçınmak için cinsel ilişkiye girmekten kaçınabilirler. Kısırlık tedavisi gören bir çift doktorlarının döllenmeye uygun olarak belirlediği zamanlarda erkeğin cinsel isteksizliği nedeniyle cinsel ilişkiye giremiyordu. Karısı çocuk sahibi olmayı çok istediği için karısının bu isteğine karşı çıkamıyor ama farkında olmaksızın cinsel isteksizlik geliştirerek çocuk sahibi olmalarını engellemiş oluyordu.

Psikiyatrik rahatsızlıklar: Kadınlarda olduğu gibi, depresyon başta olmak üzere bir çok psikiyatrik rahatsızlık cinsel isteği azaltır ya da geçici bir süre ortadan kaldırır. Cinsel isteği olumuz etkileyebilecek diğer psikiyatrik rahatsızlıklar şunlardır: yaygın anksiyete bozukluğu, özellikle cinsellikle ilgili olmak üzere obsesif-kompülsif bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu, panik bozukluk, özellikle anksiyetenin yoğun olduğu dönemlerde şizofreni gibi psikotik bozukluklar. Cinsel istek azlığı psikiyatrik bir hastalığa ya da onun tedavisinde kullanılan ilaçlara bağlı ise, öncelikle hastalığın cinsel isteği etkilemeyen bir ilaçla tedavisi gerekir. Psikiyatrik rahatsızlık düzelme gösterdiği halde cinsel isteksizlik devam ediyorsa seks terapisi ya da soruna yönelik özel yaklaşımlar gerekebilir.

Stres ve üzüntü kaynağı olan yaşam olayları: Yas, ekonomik güçlükler, bir yakının hastalığı gibi kişide sıkıntı ve üzüntü yaratan olaylar ya da hayati önemi olan sorunlar cinsel isteği azaltabilirler. Bu durumda kişinin sorunlarına yardımcı olacak, destekleyici tutumlar işe yarayabilir.

Yaşla veya çekicilikle ilgili endişeler: Erkekler cinsel çekiciliklerini yitirme endişesi daha az duyarlar. Gene de bazı erkeklerde yaşlanmayla performanslarının azalmasıyla yüzleşmemek için cinsel ilişkiden kaçınma ve isteksizlik ortaya çıkabilmektedir.

Eşe ilgi kaybı: Erkeklerin ilişkinin ilerleyen dönemlerinde eşlerini anne gibi görmeye başlamaları ya da fiziksel görünümü değiştiği için eskisi kadar uyarıcı bulmamaları eşlerine yönelik cinsel isteğin azalması ortaya çıkabilir. Özellikle çocuk sahibi olduktan, yani eşleri genç bir kadın olmaktan çıkıp anne rolüne girdikten sonra eşlerine cinsel isteği azalan erkekler bazan genç bir delikanlı gibi yaşam sürmeye başlarlar. Artık anne olarak gördükleri eşleriyle cinsel ilgileri azalırken, eşlerine düşkünlükleri artar ama öte yandan daha genç kadınlarla kaçamaklar yapmaya başlarlar. Bu erkeklerle ilişkiye giren kızlar adamın bir gün eşini bırakıp kendileriyle evlenecekleri günü boş yere yıllarca bekleyebilirler. Ancak bu durum gerçekleşmez, çünkü koca eşini anne gibi görmeye başladıktan sonra eşine daha düşkün ve bağımlı olur, onun desteğine ve varlığında daha çok ihtiyaç duyar ama onunla cinsel yakınlıklardan mümkün olduğunca kaçınır.

Yakınlık sorunları: Ciddi Şizoid, Narsisistik ve Obsesif karakter patolojisi olan bireylerde ilişkinin başlangıç dönemlerine cinsel isteksizlik olmasa bile yakınlık ve bağlılık gelişmeye başladığı zaman ilişkiden uzaklaşma arzularının bir yansıması olarak cinsel istekte de azalma ortaya çıkabilmektedir.

Evlilik çatışmaları: Kadınlarda olduğu gibi erkeklerde evlilik çatışmaları ve ilişki sorunlarına cinsel isteksizlikle yanıt verebilirler. Özellikle kızgınlık, kırgınlık duyguları eşle haz paylaşma isteğini azaltır. Bazen de evlilik sorunları depresyona veya anksiyete bozukluklarına yol açtığı için cinsel isteği de bozarlar.

Eşin cinsel beceri eksikliği: Erkekler kültürün etkisiyle cinsel tecrübesi olmayan “el değmemiş “ kızları eş olarak seçmek eğilimindedirler. Bu tecrübesizlik cinsel yakınlık sırasında nasıl davranılacağını bilememekten, yanıtsızlığa kadar çeşitli sıkıntılar yaratabilir. Erkekler bir yandan tecrübesiz kadınları seçerler ama bir yandan da özellikle kendi cinsel aktivitesinin iyi olduğunu görmek için eşinin etkileniyor olduğunu görmek isterlerter. Kendi erkeklik imgesine duyduğu güven eşine verebildiği cinsel hazla artıp azalabildiğinden, yanıt vermeyen, cinsel ilişkiye katılmayan bir kadın kocasının alacağı doyumu azaltabilir. Her ne nedenden olursa olsun uzamış doyumsuzluklar sonunda cinsel isteğin de azalmasına yol açabilir.

Katı dini ve ahlaki inançlar: Erkeklerde dini inançlar ve katı ahlaki görüşler cinsel isteği çok etkilemezler çünkü en katı dini ve ahlaki inanışlarda bile erkeğin cinsel istek ve haz duyması olağan ve beklenen bir durum olarak karşılanır.

Tıbbi nedenler cinsel isteksizlik yapabilir mi?

Erkekteki cinsel isteksizliğin öncelikle tıbbi bir nedeni olup olmadığı anlaşılmalıdır. Çünkü pek akla gelmese de çeşitli tıbbi durumlarda cinsel isteksizliğe neden olabilmektedir. 

1)Hastalıklar: Koroner yetmezlik, enfarktüs, böbrek üstü bezlerinin fazla ya da az çalışması, cinsellik hormonlarının azlığı, tiroid hormonlarının azlığı ya da artışı, epilepsi, beyin kanamaları gibi rahatsızlıklar cinsel ilgiyi azaltabilirler. Ancak cinsel hormonların az olması cinsel isteği azaltabilirken, fazla olması isteği artırmaz.

2) İlaçlar: Depresyon ilaçları, lityum, bazı tansiyon ilaçları, psikoz tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar cinsel isteği azaltabilmektedir

TEDAVİ


YARARSIZ TEDAVİ YAKLAŞIMLARI

Hormonları normal düzeylerde olan kişilere seks hormonları verilmesi yararsız olduğu gibi uzun vadede hormonal dengeyi bozduklarından zararlıdır.

Cinsel gücü artırdığı söylenen koç yumurtası, kuvvet macunu, bal, pekmez, fındık, fıstık , istiridye gibi çeşitli gıdaların bir yararı yoktur. Ancak kişi bunların yararlı olacağına inanırsa psikolojik olarak güven duyusu vererek kişiyi rahatlatabilir.

Depresyon ilaçları: Depresyonu olmayan birine verilen depresyon ilaçlarının bir çoğu cinsel isteği daha da azaltırlar.

Sakinleştiriciler: Hiçbir yararı olmadığı gibi, özellikle barbitüratlar cinsel isteği azaltırlar

Tedavi ilkeleri

İstek bozukluğunda nedeni çözmeyi hedefleyen, dinamik yönelimli seks terapisi daha iyi sonuç verirken klasik seks terapisine yanıt oranı nispeten düşüktür.
Tedavide nedenlere yönelik çözümler daha çok önem kazanır. Tedavide çiftin cinsel iletişimlerinin arttırılması, cinsel isteklerini daha rahat ifade edebilmelerinin sağlanması cinsel yaşamlarındaki kısıtlılıkların kaldırılması amaçlanır. Ancak tedavide en önemli unsur cinsel isteği engelleyen unsurların bulunup ortadan kaldırılması ile kişinin gizli kalmış arzu ve fantezilerinin uyandırılmasıdır.


Güncel ve nispeten daha yüzeyde olan bir etkene karşı gelişmiş cinsel istek veya tiksinme bozukluğunda uyarlanmış seks terapisi yöntemleri işe yarayabilir ve denenmelidir.

Daha erken dönemlere ait, kronik, yaşam boyu özellik gösteren ve derin dinamik nedenlerden kaynaklanan etkenler söz konusu ise sorunun ağırlığına göre dinamik yönelimli seks terapisi ya da uzun süreli psikanalitik terapiler tercih edilmelidir.

Seks terapisi

Evlilik çatışmaları, gebelik korkusu, cinsel fobiler veya kaçınmalar, katı dini inançlar, yaşla veya çekicilikle ilgili endişeler, eşe ilgi kaybı, yakınlık sorunları, eşin cinsel beceri eksikliği, güç dengesizliği, pasif agresif eş ve eşte cinsel işlev bozukluğuna sekonder gelişen istek bozuklukları için öncelikli olarak seks terapisi düşünülmelidir.


Dinamik yönelimli seks terapisi

Cinsel istek bozukluğu, maskelenmiş “perversiyonlar”, kişilik sorunları, cinsel kimlik veya yönelim sorunları, dirençli cinsel fobiler veya kaçınmalar, cinsel dürtüler üzerinde kontrolünü kaybetme korkusuna bağlı ise dinamik yönelimli seks terapisi daha uygun olabilir.


Bireysel, uzun süreli terapiler

Seks terapisi ile sonuç alınamayan ve dirençli ciddi kişilik bozuklukları, cinsel kimlik ve yönelim sorunları, dinamik seks terapisine yanıt vermeyen maskelenmiş perversiyonlar söz konusu ise uzun süreli psikanalitik terapiler yararlı olabilir.

8 Şubat 2015 Pazar

İLİŞKİ DEĞERLENDİRME TESTİ: İLİŞKİNİZ NE DURUMDA ?


İLİŞKİNİZ NE DURUMDA?
 
YA DA
 
NE KADAR İYİ BİR AŞIKSINIZ?


Prof. Dr. Doğan Şahin
 

Elbette gene yarı şaka bir test! Yarısı şaka olduğu için çok ciddiye almayın derim, ama aynı zamanda yarısı şaka olmadığı için de fazla önemsemezlik  yapmayın. 
 
Testi tek başınız yapmanızı öneririm, böyle daha samimi olabilirsiniz. Ama sonrasında sevgilinizle test hakkında konuşun, bazı sorunları fark etmek ve çözmek için iyi bir başlangıç olabilir.
 
Aşağıdaki 20 ifadenin her birine şu şıklardan hangisini karşıladığında göre 1-5 arasında bir puan veriniz:
 1: hiç öyle değilim 2: bana çok az uyuyor 3: beni biraz anlatıyor
4: çoğunlukla ifade edildiği gibiyim 5: tamamen böyleyim


1.Ailem önemli olsa da ilişkimize müdahale etmelerine izin vermem
2.Arkadaşlarını genellikle beğenir ve takdir ederim
3.Başka biriyle mutlu olabileceğimi düşünmem
4.Beni terk edebileceğini düşünmem
5.Canımı sıksa da ona hiç öfkelenmem
6.Hastalansa, ona kötü bir şey olsa üstüne titrer, bakarım
7.Hayatımı ölene kadar onunla geçirmek isterim
8.Hemen her gün iltifat ederim
9.Her türlü cinsel fantezimi onunla yaşarım
10.O, cinsel fantezilerimin nesnesidir
11.Ona bağlanmış olmak beni mutlu eder
12.Onu bebeğimmiş gibi korumak kollamak isterim
13.Onu cinsel olarak çok çekici bulurum
14.Onun aklını, kişiliğini çok takdir eder, beğenirim
15.Başkalarının onunla ve ilişkimizle ilgili yorumlarına aldırmam
16.Onun cinsel doyumunu önemserim çünkü beni mutlu eder
17.Onu çok zevk sahibi bulur ve takdir ederim
18.Onunla ilgili ailem ve arkadaşlarımla olumsuz şeyler konuşmam
19.Kendisiyle ilgili olumsuz düşünce ve duygularımı mutlaka konuşurum
20.Sık sık ona sevgimi sözel olarak ifade ederim

DEĞERLENDİRME

Önce kendiniz için doldurun.
Sonra partnerinizin yerine cevaplayıp puanlayın.

Her ikiniz de hem kendisi hem de diğeri için puanladıktan sonra bunları birbiriyle karşılaştırıp ne yakın veya uzak değerlendirme yaptığınızı da görebilir, farklı puanladığınız maddelerde neden farklı düşündüğünüzü konuşabilirsiniz.

90-100 Puan: Mükemmel bir âşıksınız. Mükemmel bir ilişkiniz var. Oldukça sağlıklı ve olgun biri olmalısınız, partneriniz için de aynı şeyi söyleyebilirim. Eğer yalan söylemiyor ya da kendinizi kandırmıyorsanız büyük bir aksilik olmadıkça hayatınız boyunca sevgilinizle mutlu bir yaşam süreceksiniz.
 
80-89 Puan: Oldukça iyi bir âşıksınız. Mükemmele yakın bir ilişki.  Bir iki küçük kusur, bir iki anlaşmazlık heyecan verici bile olabilir. Ama gene de 5 almadığınız maddelerde neler yapabileceğiniz düşünebilirsiniz.
70-79 Puan: Size iyi bir âşık denebilir. Ortalamanın biraz üstünde yani. 4 veya beş almadığınız maddeleri iyileştirmeye çalışırsanız, daha iyi bir ilişkiniz olabilir.
60-69 Puan: Pek iyi bir aşık olduğunuz ve ilişkinizin de çok iyi olduğu söylenemez. Vasat bir ilişkiniz var diyebiliriz. İlişkinizi daha iyi yapmak için, epeyce gayret etmeniz gerekiyormuş gibi görünüyor.
50-59  Puan:  Ya yıpranmış bir ilişkiniz var ya da daha kötüsü hep böyleydiniz. Ama bu ilişkinin ciddi bir bakıma ihtiyacı var. Bu sizin normaliniz ise ve memnunsanız fazla kurcalamayabilirsiniz. Belki de siz fazla duygusal biri değilsiniz ve bir aşk insanı değilsiniz. Tutku, heyecan ve cinselliğin az olduğu, makul bir ilişkiniz vardır belki de.
40-49 Puan: Kötü bir aşıksınız ve kötü bir ilişkiniz var. Ya sevmeyi bilmiyorsunuz ya da ilişkinizi muhtemelen elbirliği ile kötü bir hale getirmişsiniz. Ciddi bir hesaplaşmaya ihtiyacınız var. Bu ilişkiyi yürütecekseniz böyle kalmasına izin vermeyin, bu ilişkiyi düzeltmeye niyetiniz varsa daha fazla oyalanmayın. 

30-39 Puan: Umarım daha yeni tanımakta olduğunuz için böyle düşük bir puan almışsınızdır. Uzun zamandan beri tanıyorsanız ve devam eden bir ilişkiniz varsa durumunuz oldukça vahim. Uzatmaları oynuyorsunuz

20-29 Puan:  Bağımlı biri değilseniz bu ilişkiyi neden sürdürdüğünüzü ben de merak ettim.  
20 den az: Bu ilişkiyi bitirmeniz, hem kendinize hem de ona bir iyilik olurmuş gibi görünüyor. Fazla da gecikmeyin derim.  

 

KOMPLOCU PARANOİD GRUPLAR

HEDEFİNİ ŞAŞIRMIŞ BİR İSYANIN ÜRÜNÜ OLARAK KOMPLOCU PARANOİD GRUPLAR Doğan Şahin   GİRİŞ Bu yazıda son yıllarda giderek artan her şe...