NARSİSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU
GİRİŞ
Mental aktivite, kendilik
tasarımının yapısal bütünlüğünü, zamandaki sürekliliğini ve olumlu duygusal
renklenmesini ayakta tutmaya yönelik olduğu ölçüde narsisistiktir1.
Reich’da narsisizm fenomeninin özünde kendilik saygısını düzenlemeye yönelik
olduğunu kaydetmiştir2.
Özetle kendilik saygısının
kazanmaya ve sürdürmeye yönelik etkinlikleri narsisistik olarak niteleriz. Bu
tür etkinliklere duyulan ihtiyacın zorunluluğu ve sıklığı oranında da
narsisitik patolojinin ağırlığından söz edebiliriz. Bir kişinin yaşamı kendilik
saygısını kazanmaya yönelik etkinlikler tarafından ne oranda dolduruyorsa o
oranda narsisistik olduğu söylenebilir. Narsisitik kişi hayatının önemli bir
bölümünü kendisine saygı duymak ve bunu
korumak için çırpınarak geçiren biridir.
Bir İngiliz general
Napolyon’a siz para için savaşıyorsunuz, biz ise sadece onurumuz için savaşırız
der. Napolyon’un cevabı şu olur “ kimin neye ihtiyacı varsa onu elde etmek için
savaşır”. Narsisistikler de onurları ve saygınlıkları için sürekli çaba
göstermek zorunda olan kimselerdir.
Narsisizm her sağlıklı
kişinin ayrılmaz bir parçasıdır. Ancak sağlıklı narsisizmde kişi kendine saygı
duymak için sürekli dışarıdan beslenmeye ihtiyaç duymaz ya da başkalarının olası
olumsuz düşüncelerinden hemen etkilenmez. Kendisine değerli ve saygın
hissetmesi için sürekli başkalarından onay ve takdir görmesi gerekmediği gibi
eleştiriler karşısında da güveni kolayca zedelenmez.
Narisistiklerin genellikle
kendilerini fazla seven ve kendilerine fazla güvenen kişiler olduğu zannedilir.
Oysa gerçek durum bunun tam tersidir. Narsisistik, bir şey yapmaksızın kendini
sevemediği ve kendisine saygı duyamadığı için, kendisini sevebilmek ve saygı
duyabilmek için durmadan bir şeyler yapma ihtiyacı duyar.
Mesela kendini övmeleri ya
da çok özel ve büyük başarılar kazanmış biri olarak çeşitli hayaller kurmaları,
kendisine ve etrafına değersiz biri olmadığını gösterme ihtiyacından
kaynaklanır.
İlk randevusuna gelen bir
hastam, kapıdan girer girmez “ iki tane porsche’um var” demişti. Bir şey
söylememe fırsat vermeden tanınmış bir mankenin ismini vererek “iki sene çıktım
dedi. Daha sonra, ne kadar değerli bir kılıç koleksiyonun olduğundan, hangi
tanınmış kimselerle arkadaşlık ettiğinden bahsetti. Oysa daha ne kimliğine
ilişkin ne de niçin geldiğine ilişkin hiçbir şey söylememişti. Neden sonra,
niçin geldiğini sordum, üzerinde durmaya değmeyecek bir edayla, başım ağrıyor
sadece dedi. Bir üniversitede master öğrencisi
olmasına karşın ne iş yaptığını sorduğumda öğretim üyesi olduğunu söyledi. Tüm
çabası ve yaptıkları kendisini önemsemem içindi. Bana ne kadar önemli bir insan
olduğunu anlatmaya çalışıyordu.
Üniversiteden 4 yıl önce
mezun olmuş bir hastam, bir kaç defa işe girmiş olsa da çalışmasını sürdürememişti
ve 2 yıldan beri de yeni ve uygun bir iş bulamamıştı. İlk görüşmede çalışıp
çalışmadığını sorduğumda, “Çalışmıyorum
ama yazar olacağım ve Nobel alacağım” demişti.
Başka bir hastam da ilk
görüşmemizde “Size ne kadar şanslı
olduğunuzu söylemem gerekiyor, çünkü geleceğin Cumhurbaşkanı ile çalışmış
olacaksınız. Hem belki o zaman sizi de Sağlık Bakanı yaparım demişti.”
Tüm bunlar, aslında
kendilerini ne kadar değersiz hissettiklerini ve ancak bir şeylere sahip
olduklarını ya da sahip olacaklarını düşündüklerinde kendilerini iyi
hissedebildiklerini gösteriyordu. Sadece kendileri de yetmiyordu,
karşılarındaki kişi de eğer onlara özel bir değer ve önem verirse o zaman rahat
edebiliyorlardı.
Yeteneklerini, başarılarını
sürekli abartma ihtiyacı hissederler. Sıradan olayları, çok önemli başarılar
olarak algılarlar ve çoğunlukla da buna inanırlar. Bir gün bir hastam, kapıdan
girer girmez adeta haykırarak “ Doktor,
bugün en az elli kişinin hayatını kurtardım ” dedi . Karlı bir gündü.
Bindiği belediye otobüsü yokuş yukarı çıkarken, bir miktar kaymış. “Hemen duruma müdahale ettim, haydi
arkadaşlar otobüsten iniyoruz diye bağırdım, herkesi indirdim ve hep beraber
itiyoruz otobüsü diye bağırınca her kes otobusün bir tarafından tuttu, iterek
yokuşu çıktık. Bunu yapmasaydım, otobüs kayıp, bir yerlere bindirecek, belki
duramayıp başka araçlara çarpacak ve bir sürü insanın ölümüne sebep olacaktı.”
Gene aynı nedenden dolayı
sürekli kendilerinden söz ederler ya da kendilerinden söz edilmesini isterler.
Bu konuda Fromm’un aktardığı, durumu çok net anlatan bir fıkra vardır: : Bir yazar, bir arkadaşıyla karşılaşır ve ona
uzun uzun kendinden söz eder; daha sonra şöyle der: “Şimdiye kadar benden söz
ettik. Şimdi de senden söz edelim. Son kitabımı nasıl buldun?” 4
Başkalarını etkileyerek
kendilerini değerli hissetme çabaları insanların yokluğunda yerini fantezilere
bırakır. Dışarıdan gelecek olumlu yansımalar yoksa bunun yerini hayaller alır.
Bütün insanları etkileyecek, herkesin hayranlığını kazanacak ve çok tanınmış
tapılan bir insan olmalarını sağlayacak şeyler yaptıkları çeşitli hayaller
kurarlar. Kendilerini Nobel ödülü almış, konuşma yaparken, dünyanın en zeki, en
yakışıklı insanı seçilmiş, bütün
dünyayı kurtaracak bir kahramanlığı gerçekleştirmiş olarak hayal ederler. Bu
hayallere gerçekmiş gibi inanır ve kendilerini değersiz hissetmekten
kurtulurlar. Bazı vakalarda bu
hayaller değişken ve devamlılık arz
etmezken, mesela bir gün kendilerini gol kralı başka zaman, büyük bir mucit,
başka zaman Oscarlar almış bir yönetmen olarak hayal ederlerken, bazı vakaların
hayalleri pek değişmez ve devamlılık gösterir. Bir hsatam, hemen her gün birkaç
saatini, arkası yarın gibi devam eden hayallerle geçiriyordu. Hayalinde ünlü
bir kalp cerrahıydı, büyük ve konforlu, çeşitli hizmetkarların çalıştığı bir evde yaşamaktaydı, her gün, kendisiyle görüşmek ya da kendisinden yardım
istemek amacıyla akraba , tanıdık ya da yabancı insanlarla görüştüğünü
kurmaktaydı.
Kendinin aşırı bir
farkındalık sık görülen bir durumdur. Bir hastam ne zaman konuşmaya başlasa, “gene başkası konuşuyormuş gibi
hissediyorum” derdi.
Narsisistikler, narsisistik doyum alabilecekleri ortamlara
katılmak için çaba sarf ederken, zedelenebileceği ortamlardan kaçınırlar.
Sadece iyi olduklarını düşündükleri şeyleri yapar, başkaları tarafından da
beğenileceğini düşündükleri etkinliklere katılırlar. Bir grup içinde iyi
olduklarını düşündükleri oyunların oynanmasını ister, çok iyi olamayacaklarını
düşündükleri oyunların oynanmasını istemez, oynanırsa da katılmazlar. Katılacakları
bir ortamda kendilerinden daha fazla ilgi çekecek insanların bulunmasını
istemezler, eğer böyle bir durum olacaksa da oraya gitmezler. Narsisistiklerin
ancak iyi olduklarını düşündükleri alanlarda etkinlik gösterebilmeleri onların
bir çok şeyle ilgilenmesini ve öğrenmelerini engeller. Özellikle bulundukları
yaşta zaten öğrenilmiş olması beklenen etkinlikleri öğrenmemişlerse bir dönem
acemilik göstermeyi göze alamazlar. Çocukluğunda yüzmeyi öğrenmemiş bir
hastam, milletin içinde “madara”
olacağını düşündüğünden yüzme öğrenmiyordu ve denize gitmiyordu. Hem “her yaz
plajlara koşan, gerçek anlamda tatil yapmayı bilmeyen o sürüye” katılmayı da
kendine yakıştıramıyordu.
Kibir, uzaklık, soğukluk
narsisistik yaralanmalara karşı bir savunma olarak sık görülen bir durumdur.
Başkalarından gelecek eleştirilere karşı bir defans olarak başkalarının
fikirlerini önemsemediklerini baştan belli ederler. Eleştirilebilecekleri
durumlarda kibirli ve uzak davranırlar. Öte yandan bazı narsisistikler
herkesten önce kendilerini eleştirir ya da alay ederler. Böylelikle bir yandan
başkalarına kendileri eleştirecek fırsat vermemiş olurlarken, bir yandan da
bakın ben ne kadar olgun ve alçakgönüllüyüm ki, kendimle alay edebiliyorum ve
hatalarımın da farkındayım demiş olurlar. Bazı hastalar ise her zaman
alçakgönüllü davranırlar ancak, bu alçakgönüllülüğün kendisini övünç ve
hayranlık vesilesi yaparlar.
Bir arkadaşımın (Prof. Dr.
Cengiz Kılıç) anlattığı bir fıkra bu durumu gayet güzel anlatıyor: Hasta bir adam yatağının başında toplanan
yakınlarının ve arkadaşlarının kendisiyle ilgili yaptığı yorumları dinliyormuş.
Arkadaşları bir biriyle yarışırcasına, onun ne kadar zeki, ne kadar çalışkan,
ne kadar bilgili, ne kadar deneyimli ne kadar zevk sahibi vb olduğunu anlatıp
duruyorlarmış. Konuşmaların sonunda gözünü açmış, “ama ne kadar alçakgönüllü
olduğumu söylemediniz “ diye sitem etmiş.
Beden sağlığı ve görünümü
ile aşırı ilgilidirler. Özellikle yaralanmalara, işlev kaybına karşı aşırı
hassastırlar. Bedensel bütünlüklerine bir saldırı olarak algıladıkları ve aynı
zamanda kendi bedenleri üzerinde başka birinin tasarrufta bulunmasına
katlanamadıkları için gerektiği durumlarda ameliyat olmaktan bile
kaçınabilirler. Öte yandan bedensel sağlıklarıyla aşırı ilgilenme, özellikle
narsisistik yaralanmaları takiben hipokondriak semptomların ortaya çıkmasına
neden olabilir. Bir hastam herhangi bir
narsisistik yaralanma yaşadığında çok hızlı bir şekilde somatik semptomlar
üretiyor ve ardından hipokondriak uğraşılara giriyordu. Mesela kendisini
beğenmesini arzu ettiği birinden yeterli ilgi göremediğinde “karın ağrısı” tutuyor ve ardından barsak
kanseri olduğunu düşünmeye başlıyordu.
Ayrıca, özellikle kendine
saygı ve güvenin azalmasının ön planda olduğu depresyonlar dikkat çeker. Bu
depresyonlarda suçluluk duygularından çok utanç, yetersizlik ve öfke ön
plandadır. Narsisistik olmayan depresyonda kişi, başkalarını üzmüş ya da
incitmiş olduğu ya da sorumluluklarını yerine getiremediği için kendisini
suçlar ve dolayısıyla acı çeker. Oysa narsisitiklerin ya da sınır vakaların
depresyonunda kişi kendisini kırdıkları ya da istediği gibi ilgilenmedikleri
için başkalarını suçlar ve onlara öfke gösterir. Adeta depresyona girerek ve
başkalarını suçlu hissettirerek elde edemediği ilgiyi temin etmeye ya da
kendisine iyi davranmadıkları için başkalarını cezalandırmaya çalışır. Bir
hasta, ailesini intihar etmekle tehdit ediyordu. “İntihar edeceğim ve herkes sizin, çocuğunuza ne kadar kötü
davrandığınızı anlamış olacak” diyerek onları kendisiyle istediği gibi
ilgilenmeye zorluyor, onlar ne kadar ilgilenseler de daha çok ilgi istediği
için öfkesi ve suçlaması dinmiyordu.
Yoğun beğenilme arzuları
olan bir meslektaşım, eleştiri gibi aldığı herhangi bir söz karşısında, espri
olarak “inşallah ölürüm” diyordu. Yani eğer öldüğümde beni yeterince
beğenmediğiniz için acı çekecekseniz, inşallah ben ölürüm siz de acı çekersiniz
demiş oluyordu.
Ayrıca, boşluk, anlamsızlık
duyguları dikkati çeker. Boşluk ve anlamsız duyguları bir yandan kendiliğin
bütünlüğünün olmamasının ego tarafından hissedilmesine karşılık gelirken, öte
yandan kendisine doyum vermeyen dünyayı değersizleştirme çabasına karşılık
gelir. Bir hastam yaygın boşluk ve anlamsızlık duyguları ile başvurmuştu. Öyle
ki, cinsellikten dahi hiçbir haz almamaktaydı. “Biriyle sevişirken, kendi kolumu öpmüş gibi oluyorum” diyordu.
Çalışmak, iş bulmak, bir şeylerle uğraşmak, arkadaşlık etmek, biriyle duygusal
ya da cinsel yakınlık kurmak ona göre tümüyle anlamsızdı.
Narsisistik yaralanmaları
takiben ciddi öfke krizleri gösterebilirler. Özellikle kendilerini değersiz ya
da önemsiz hissettiren kimselere karşı son derece öfkeli davranabilirler.
Kendisini inciten insanlara zarar vermek, onları değersizleştirmek ya da
kötülük yapabilmek hissettikleri değersizlik ve güçsüzlük duygularını telafi
etmeye yöneliktir. Kendisini değersiz hissettiren kimseyi değersizleştirerek,
onun değersizleştirmesini önemsiz yapmaya çalışırlar.
Narsisistiklerde bilinçli ya da bilinçsiz haset
dikkati çekecek kadar ön plandadır. Başka birinin iyi ve başarılı olması kendi
yetersizlik duygularını tetiklediği için rahatsızlık yaratır. Narsisistik
birinin yanında başka biri hakkında iyi bir şey söylendiğinde kendisini
huzursuz hisseder. Bizim kültürümüzde biri hakkında iyi bir şey söyleneceği
zaman “sizden iyi olmasın.” diye bir giriş yapılması belki de çeşitli
zamanlarda narsisistik kişilerin duyduğu rahatsızlığın fark edilmesinden
kaynaklanmıştır.
Özellikle kendilerini daha çok kıyasladıkları,
mahalle arkadaşları, sınıf arkadaşlarını komşular ya da aynı meslekteki
kişilerin başarılı olmaları onların başarısızlık duygusunu tetiklediğinden
onları ya aşağılamaya ya da başarılarını küçümsemeye iter. Bazı narsisistikler
başarılı olmuş herkesi değersizleştirmeye çalışırlar. Televizyona çıkan herkes
hakkında olumsuz bir yargıda bulunan ya da bir açığını bulup laf yetiştirmeye
çalışan huysuz kimseler kendi haset duygularından dolayı böyle davranan
kimselerdir.
Narsisistikler başkalarının durumunu ve duygularını önemsemeksizin, onlardan ilgi ve hayranlık almak
konusunda doymak bilmez bir aç gözlülük sergilerler. Sürekli onay ve hayranlık
beklentisi içinde olurlar. Başkalarının zamanını, meşguliyetlerini dikkate
almazlar. Bir tıp fakültesi profesörü,
her gün asistanları ile yaklaşık 8-10 saat süren vizitler yapmaktaydı. Kendi
odasında hastaneye geldiği anda başladığı vizitler akşam saat 9-10’a kadar
sürüyor, bu süre içinde esir alınan asistanlar ne hastalarıyla ne de başka
işleriyle uğraşabiliyor ne de mesai bitmiş olmasına karşın evlerine
dönebiliyorlardı. Saatler süren bu vizitlerin tek konusu, hocanın geçmiş
başarıları ve başarılı anılarıydı.
Olaylardaki kendi paylarını abartmak yanında
başkalarını başarıları ve fikirlerini de sahiplenirler. Bu bazen çok bilinen
bir olayı kendi başlarından geçmiş gibi anlatmalarına neden olur. Hatta kendilerini bir fıkranın kahramanı dahi
yapabilirler. Başkalarının ilgisini ve zamanını sömürme onların çeşitli olanaklarından yararlanma
eğilimleri vardır. Bu tutumları başkalarının da kendisini önemsediği ve hak
tanıdığı hissini verdiği için, kendilerini daha değerli hissetmelerine hizmet
eder.
Temel ego durumları: kronik boşluk duygusu, öğrenme
kapasitesi yoksunluğu, izolasyon hissi, uyaran açlığı ve hayatın anlamsızlığı
ile ilgili yaygın duygulardır.
Değer sistemleri yetişkinden
ziyade çocuğunki gibidir. Fiziksel güzelliğe, güce, paraya ve diğerlerinin
takdirine yetenek, başarı, sorumluluk ve ideallere duyulan ilgiden daha çok
önem verirler. Süisid girişimi diğerleri üzerinde sadistik bir kontrol sağlama
veya kontrol edemediklerini hissettikleri bir dünyadan çekip gitme fantezisi
olarak işler.
Kaliteli ve özgün giyinmeye
dikkat ederler. Giyimlerinde ve tavırlarında farklılıklarını gösteren çeşitli
özellikler bulunur. Histrioniklerin renkli ve abartılı dikkat çekici giyim
tarzlarından farklı olarak genellikle daha sade ve kaliteli giyinmeye özen
gösterirler. Sözgelimi küçük bir aksesuar, az bulunan bir kravat, fular ya da
egzotik bir takı gibi, farklılıklarını gösteren çeşitli özellikler bulunur.
Yaygın ve çok bilinen markalar giymezler. Paraları varsa özel terzilere
diktirirler ya da iyi ama yaygın olarak tercih edilmeyen şeyleri seçerler.
Özgün ve farklı olma, sıradan ve basit olandan uzak hissetmeye çabalama bir çok
alanda kendini gösterir. Mümkünse çok özel ve herkesin anlamadığını
düşündükleri entelektüel uğraşları olur. Herkesin beğendiği çok satan kitapları
okumaz, ödül almış filmlere gitmezler. Kibirlidirler. Karşısındakileri
genellikle küçümseyen ve büyüklenen bir biçimde konuşurlar.
Görünürde büyüklük duygusu
taşır, kendine yeterli görünür ve başarı ile ilgili fantezilerle uğraşır; gizli
düzlemde ise kendinden kuşku duyar,
değersizlik hisseder, kırılgandır, eleştirilere aşırı duyarlıdır 5.
Mahler, narsisistiğin birbiriyle çelişir bir biçimde ortaya çıkan tüm-güçlülük
ve güçsüzlük gösterdiğini belirtmiştir6. Bach, narsisistiğin bir
yanda kırılganlık ve güçsüzlük öte yanda büyüklük şeklindeki kendilik bölünmesi
olduğunu belirtir7. Volkan’a göre yüzeyde, dünyada sanki herkesten üstünmüş gibi
davranırlar. Buna karşılık altta değersiz, horlanan bir kendilik bulunur 8.
Özellikle üzüntü, kızgınlık
ve utançla ilgili toleranslarının düşüklüğü nedeniyle kendiliğin küçümsenme
temaları bastırılırken, yüceltici anıları veya gelecek fantezileri desteklenir 9.
Olumsuz duyguların ortadan kalkması uzun zaman alır. Daha sonra hedonik bir
evreye dönmek için aşırı talepkar olur ve ne pahasına olursa olsun bunu
hakettiğini düşünürler9.
Yeterli olumlu yansımaların
yokluğunda, kendilikteki kohezyon kaybı,
hipokondriasis, depersonalizasyon veya self-mutulatif eylemlere yol açabilir.
Uzak tutulmaya çalışılan
yetersizlik duygularına bağlı derinde
utanç ve aşağılık duygusu hissederler. Dolayısıyla bu utanç ve aşağılık
duygusunu telafi etmeye yönelik büyüklenmeci davranışlar gösterirler, bunların
da yedeği olarak özel ve büyük olma fantezi ve isteklerini kullanırlar. Kendini
göstermeye yönelik davranışlar içinde olurlar. Bütün bunların eleştirilmeksizin
kabul edilmesini isterler. Kendilerine ait olan şeylere karşı mükemmelliyetçi
tutumları vardır. Konuşma, giyim ve tarzda yapmacıklık
.İnsan İlişkileri:
Narsisistik kişi akranların
hep küçümser ama onlardan övgü ve takdir beklemketen de geri kalmaz. Bazan yalancı bir tevazu, nezaket veya
samimiyetin ardındaki kendini iyileştirme çabası soğukkanlılıkla gizlenir. İlişkide
bulundukları kişi kullanıldığını hissedebilir. Bağlantı bozuldukça narsisistik
kişi yeni bir tanıdık bulma yoluna gider ya da eskiyi korumak için rüşvet ya da
şantaj kullanır.
Kişilerarası ilişkilerin
fakirleşmesi, yaratıcı başarıların olmaması kompanse edecek heyecan olmaması ya
da sadistik haz yokluğu narsisistiğin grandiyözitesini idame ettirmesini
engeller. Kendine imrenen diğerlerinin yokluğunda, utanç, panik, çaresizlik
veya depresyon ortaya çıkar. Diğer
kişilerle ilişkilerin yokluğu nedeniyle
benlik kavramındaki kohezyon kaybıyla böyle kişiler hipokondriasis,
depersonalizasyon veya self-mutulatif eylemler geliştirebilir.
Özellikle alçalma ya da
küçülme stresi veya basitçe vücut görünüş ve fnksiyonunda bir gerileme veya
yaşlanmanın stresi ortaya çıktığında, kıskançlık, paranoya ve diğerlerine yönelik insafsız talepler de
nadir değildir.
Yetenekli, zengin veya
dikkat çekici ölçüde fiziksel görünümü olan narsisistikler eski ilişkileri
bozuldukça veya kayboldukca kolayca yeni ilişkiler kurabilirlermiş gibi bir
karizma sağalayabilirler. Soyal yükselme özel bir durum olabilir ve pozitif
yansıma için yararlı olabilecek kişilere yapışabilirler. Kişi güçlü olduğu
zaman artık kendine yararı olmayan kişileri azleder veya hor görür.
Daha az yetenekli
narsisistik k.b vakaları idealize ettikleri bir kişiyi seçerek, onun üzerinden
olumlu yansıma sağlamaya çalışırlar.
Kişilerarası ilişkilerinde
benmerkezci, kendilerine dönük ve başkalarını sömürücüdürler. İlişkilerinde her
şeyin merkezindedirler, onlardan önemlisi ve değerlisi bulunmaz. En büyük,
eşsiz olmaları ile başkalarının ilgisine, sevgisine ve hayranlığına
bağımlılıkları çelişkili bir görünüm verir10.
Eşsiz oldukları inancı
başkalarına yakınlaşabilme, onlarla özdeşleşebilme, onlarla eşduyum yapabilme
yetilerini ketler.
Sevme ve empati yetersizliği ve buna bağlı olarak ortaya çıkan ilişki
sığlığı
İlişkileri ve duygularındaki
yüzeysellik onların başkaların derinden anlamasını engelleyicidir. Aslında
başkalarının varoluş nedeni kendilerine hayran olmak ve sevmektir.
Narsisistik kişiler ilişkide
bulundukları nesnelerde bir tür ulaşılmazlık hissini oluştururlar.
Dokunulmazlık zırhına bürünmüşlerdir. Kendilerine ancak biat edilebilir;
yüceltilebilirler. Onaylanmasını talep ettikleri büyüklenmeci kendiliğe, ilişki
nesnelerinin herhangi bir talepte bulunmadan kullanıma sunmaları
gerekmektedir. Bu nesnelere her türlü
bağımlı olma hali ve gereksinimi reddedilir; zira bağımlılık nedeni olan
özelliklere sahip olmaları yoğun bir kıskançlık ve öfke doğurur, hem de
kendisinde olmayan şeylere muhtaç
olduğunun farkındalığı narsisistik zedelenirliği artırır. Sonuçta ortaya çıkan ilişki modeli yücelttiği
ve yüceliğinden pay aldığı nesneler dışında tüm nesnelerin
değersizleştirilmesidir. Böylece değersiz nesnelerin “en değerli “ olan
büyüklenmeci kendiliği tavaf etmelerinden tabii bir şey olamaz.
Bir diğer ilişki kalıbında
ise kendilerine muhtaç olunabilecek, yani potansiyel olarak tehlikeli dış
nesnelerle bağlantılar kopartılır; böylece bir yüzleşme ve kıyaslama riski de ortadan kalkmış olur.
Haset, kendisinden başka kimsenin beğenilen, takdir
edilen ve hayran olunan olmasına tahammülsüzlüktür. Burada ki korku geride
kalma, unutulma ve önemini yitirme korkusudur. Acilen övülen, takdir edilen
kişilerin küçümsenmesi çabasına girişirler. Çeşitli fırsatlarda söz konusu
kişilerin açıklarını yakalamaya ve teşhir etmeye çabalarlar. Başkaları
tarafından takdir edilmekte olan kişi eğer narsisistiğin üstünlüğünü kabul
ederse o zaman narsisitğin de övgüsünü kazanabilir. Bir adam bir
keresinde bir güreşçiden bahsediyordu. Kimsenin onu yenemeyeceğini, şimdiye
kadar tüm zor güreşleri kazandığını uzun uzun anlattıktan sonra "o kadar güçlü
bir adamdı ki, güçlükle tek elimle yenebildim." dedi.
.Cinsel ilişkiler:
Görünürde atak, baştan
çıkarıcı, evlilik dışı ilişkilere açıktırlar; gizli düzeyde ise eşini ayrı bir
varlık olarak değerlendiremez, sevemez, enseset yasağını gerçek anlamda
kavramaz.
Narisistik patlojiye bağlı
başaramama sıkıntısı (performans anksiyetesi) veya partnere bağlanma korkusu
bir erkekte erektil disfonksiyona bir diğerinde ejekülasyon kontrolüne neden
olabilir.
Primer retarde ejekülasyon sorunu olan erkeklerin bir kısmı cinsel alanın
dışına taşan yakınlaşma sorunları olan narsisistiklerdir. Benim gördüğüm iki
ciddi retarde ejekülasyon vakasının ikisi de narsisistik idi. Kendilerini
yaşadıkları anın duygulanımına bırakamazlar. Hayatlarının her alanında sürekli kendilerini kontrol etme gereksinimi
duyarlar.Kendini bırakamama yanında kendini verememe problemleri dikkati çeker.
.İş ve Toplumsal Uyum:
Görünürde başarılı,
tutkuludurlar, ancak gizli olarak çoğul
ama yüzeyel ilgilere sahiptirler, sıkıntı duyar, estetik değerleri sağlıksız ve
taklitçidir5.
Fenichel, narsisistiklerin
“Başarı don Juan’ı” olduğunu söylemiş; başarıdan başarıya koşma, sıcaklık ve
sadakatten yoksunluk, büyük adam olma isteği ile kendini gösterdiğini
belirtmiştir13. İşin kendisi ile gerçek anlamda ilgilenmezler,
dışarıdan gelecek övgüleri hedeflerler.
.Mizaç:
Duygu dağarcıklarında öfke,
kin, kıskançlık ve hırsın bolluğuna karşın, yas, üzüntü, pişmanlık ve şükran
duyguları hemen hiç yoktur ya da zayıftır14. Özgüvenin değişirliğini
yansıtır tarzda çökkünlük ve taşkınlık duyguları şeklinde değişkenlik
gösterirler. Dış kaynaklı övülme yetersiz ise uygunsuz öfke ve kıskançlık
hissederler. Sosyal ilişkilerindeki olumsuz yaşantılar, suçluluk duygularından
çok utanç doğurur.
.Süperego:
Narsisistiklerde değişik
derecede süperego patolojisi söz konusudur. İçselleştirilmiş gelişkin bir
sosyal kural ve değerler manzumesinden yoksundurlar; beklenti amaç ve
düzenlemeleri ilkel düzeyde kalmıştır. Öz değerlilik kıstasları da dış
güzellik, güç ve zenginlik parametrelerine bağlanmıştır; sağlıklı erişkinler
için geçerli olan kişisel beceriler, başarılar, sorumluluklar ve ideallere
bağlılık gibi öğelerin önemi yoktur 15,16,17.
Yas tutma, pişmanlık, üzülme
ve özeleştiri kapasiteleri düşüktür.
Sosyal ilişkilerindeki olumsuz
yaşantılar, suçluluk duygularından çok utançla birlikte seyreder.
İçselleştirilmiş gelişkin bir sosyal kural ve değerler manzumesinden
yoksundurlar; beklenti amaç ve düzenlemeleri ilkel düzeyde kalmıştır.
Kernberg, narsisistiklerin
rüşvetçi bir süper egolsu olduğunu söylemektedir. İşlerinde başarılı kimseler
olmalarına karşın, yalan söyleyebilir, başkalarını aldatabilir, onları
çıkarları için kullanmaktan çekinmezler18. Ahlaki değerlerin başkaları için önemini
kavramakta da güçlük çekerler14.
Reich’ın tanımladığı
fallik-narsisistik kişilik, kibirli, atak, rastgele cinsel ilişkiler kuran,
eleştiriye karşı tepkili, sadistik eğilimler, eşcinsellik, madde bağımlılığı,
süperego yetersizliği gibi özellikler taşıyan bir kişiliktir19.
.Bilgi İşleme Tarzı:
Benlik değerini yüceltecek
bilgiler abartılırken düşürecek bilgiler önemsenmez. Olayları kendilik değerini
yükseltecek biçimde yorumlarlar. Bir olay aktarılırken kendileriyle ilgili
eleştirilebilecek noktalar başka kimselere yüklenir. Bazan diğer kişilerle
ilgili diğer görüşler kendileriyle ilgili gibi görünür. Bu tür yanılsama bir hezeyan değil kaymadır. Hali hazırdaki olayların sırası
değişik ve belirsiz olabilir. Bir plan yaparken olası ilişkiler kendini iyi
gösterecek şekilde iyi dengelenir. Tercihler kendini iyi hissettirecek şekilde
yapılır. Yarattıkları sorunları önemsemezler. Gelecekle ilgili tebrikleri
fantezilerler. Gerçekçi sınırlarını kabul etmek yerine kendini beğenmiş
mükemmellik tavırlarını sürdürürler. Yüksek amaçları ile ilgili basamakları
ihmal ederler. Bunun yerine birden bu
amaçlara ulaşımı gibi fantezileri olur. Sonuçta her zaman birinci olmak ve
acıdan korunmak şeklinde davranırlar.
Yetenekleri ne olursa olsun kendileriyle ilgili aşırı tahminlere yönelik
anlamaları kaydırmak için bir çekirdek bulunur.
Selfin kötü eylemleri
aklanır9. Yalan söyleyebilirler. Kendiliği yaralayan anılar
dissosiye edilebilir bu nedenle zamanla
kendilik bütünlüğü parçalanabilir. Kendiliğin kötü yönleri, yüce ve gerçek
yönlerinden uzak tutulduğundan bir kişisel noksanlığı daha olumlu anılarla
hafifletemezler. Kendilikle ilgili kendiliğin küçümsenme temaları inhibe
edilmiştir ve restore edici geçmiş anıları veya kendini yüceltici gelecek
fantezileri selektif olarak desteklenir. Daha önce bahsedildiği gibi, şu andaki
durumun ifade ettiği gerçeği algılamadaki anlamlar da daha sonraki anlamları destekler şekilde inhibe edilirler.
Algılanan bilgiler, içerdiği hasar verdiği bileşenleri azaltmak için gerçekçi
olmayan yollarla değerlendirilebilir. Yalan söyleyebilirler ve kendilerini
yalanla yüzleştirildiklerinde utanabilecekleri durumlara sokabilirler. Bu
durumda terapi sürecinde de sıklıkla gerçekle yüzleştirme gerekmektedir ancak
terapist gerçek durumun ve anıların
bağlantılarını kurarken son derece nazik ve dikkatli olmalıdır. Bazı anılar
selfi yaraladığından rafa kaldırılabilir. Hatıralar dissosisiye olabilir bu
nedenle de zamanla kendilik bütünlüğü parçalanabilir. Genel kendilik
organizasyonunu zayıflattığından bu tür fragmantasyon bir tür kısır döngü
başlatır. Kendiliğin kötü yönleri yüce ve gerçek yönlerinden uzak tutulur kişi
deneyimlerinin dissosiyasyonu nedeniyle spesifik bir kişisel noksanlığı da daha
olumlu anılarla hafifletemez.
Zıt temaların savunmacı inhibisyonları
ve yüceleştirmeleri özellikle de üzüntü, kızgınlık ve utançla ilgili düşük
toleransları nedeniyle daha da gerekli hale gelir.
Görünüşte etkileyici bilgiye
sahiptirler. Konuşma becerisi olan, dili seven, kararlı görünümdedirler; gizli
düzlemde ise bilgileri derinlikten
yoksun olup başlıklar bilgisidir, ayrıntıları unutur, dili ve
konuşmayı kendine güvenini düzenlemek
amacıyla kullanırlar5. Olden, gösterişe hizmet eden bilgi işleme
tarzı gösterdiklerini söylemiştir20. Sadece başlıklara göz atıp bunu
büyük bir bilgi gibi sunarlar.
.Narsisistik Kişilik Bozukluğu ve Fanteziler:
Narsisistik hastalar
grandiyöz kendiliğin bütünlüğünü korumak amacıyla kişisel başarı öykülerinden
oluşan “geçiş” ve kendilerini görkemli bir şekilde ancak yalnız ve tek olarak
her türlü bozucu etkinin üstünde tasarladıkları “koza” veya “cam balon” fantezileri kurarlar21,22,23.
************************************************
DSM-V Narsisistik Kişilik Bozukluğu Tanı Ölçütleri
Aşağıdakilerden en az beşinin
bulunduğu, erken ergenlik döneminde başlayıp, değişik koşullar altında ortaya
çıkan büyüklenme (fantezi ya da davranışta), övülme gereksinimi, empati
yoksunluğu ile seyreden kişilik tarzı:
1.Kendi önemini abartma ve
büyüklenme (örneğin, başarı ve yeteneklerini abartır, başarılarından daha fazla
dozda üstün görülmek, beğenilmek ister).
2. Sonsuz başarı, güç, güzellik
ve ideal aşk ile ilgili fantezilerle uğraşma.
3. Özel ve biricik olduğuna ve
sadece özel, yüksek mevkideki kişi ya da kurumlarca anlaşılabileceğine, sadece onlarla ilişkiye
geçmesi gerektiğine inanma.
4. Aşırı övgü gereksinimi.
5.Hak iddia etme: örneğin
nedensiz şekilde kendisine özel tedavi yapılacağı inancı ya da onun
beklentilerine otomatik olarak uyum sağlanacağı beklentisi
6. İstismarcılık: Kendi amaçları
için başkalarını kullanma
7. Empati yoksunluğu:
Başkalarının duygu ve gereksinimlerini fark etmeye isteksizlik.
8. Genellikle başkalarına haset
etme ve onların kendisini kıskandığına inanma
9.
Kibirli, gururlu davranış ve tutumlar
KAYNAKLAR
1. Stolorow
R, Lachmann F : Psychoanalysis of developental arrests. International
Universities Press, New York, p: 10, 1980
2. Reich
A : Pathologic forms of self-esteem regulation. Psychoanal Study Child 15:
215-232,1960
3.
Tura SM: Kişilik ve Psikoterapi. Metis Yayınları,
İstanbul (baskıda)
4. Fromm
E: Sevgi ve Şiddetin Kaynağı. İngilizceden çeviren: Budak S, Öteki Yayınevi,
Ankara, 1992.
5.
Akthar S: Narcissistic personality disorder:Descriptive
features and differential diafnosis. Psychiatry Clinic of North America V:12-3,
p:505-530,1989.
6. Mahler
MS, Kaplan L: Developmental aspects in the assesment of narcissistic and
so-called borderline personalities. Borderline Personality Disorder içinde ED:
P Hartocollis, International Universities Press, New York s:71-86, 1977
7.
Bach S : On the narcissistic state of consciousness.
Int J Psychoanal 58:209-233,1977
8. Volkan
VD: Narcissistic personality disorder. Critical Problems in Psychiatry içinde
Ed: HKHBrodie, JO Cavenar. JS Lippincot Company, Philadelpia, 1982
9. Horowitz
MJ: Clinical Phenomenology of
Narcissistic Pathology, Psyciatric Clinics of North America Vol 12 No 3
Semptember p: 531-539, 1989
10. Saydam B:
Narsisistik kişilik bozukluğu,
antisosyal kişilik bozukluğu, borderline kişilik bozukluğu: Psikodinamik açıdan
benzerlikler, farklılıklar. Narsisistik Kişilik Bozukluğu içinde Ed: A
Çelikkol. Ege Psikiyatri Sürekli Yayınları, Sonbahar, 1996 s:413-430
11. 11.Kohut
H: The Analysis of the Self. International UniversitiesPress, New York, 1971
12. Cooper
AM, Ronningstam E : Narcissistic Personality Disorder. Tasman A, Riba MB (ed):
Review of Psychiatry, American Psychiatric Press, Washington DC, 1992, s:80-98
13. Fenichel
O: Nevrozların Psikanalitik Teorisi. İngilizceden çeviren: Tuncer S, Ege
Üniversitesi Matbaası, İzmir, 1974
14. Odağ C:
Örneklerle narsisiszm. Narsisistik Kişilik Bozukluğu içinde Ed: A Çelikkol. Ege
Psikiyatri Sürekli Yayınları, Sonbahar, 1996 s:457-476
15. Kernberg
OF:Aggression in Personality Disorders and Perversions. Yale University Press,
New Haven, 1992
16. Widiger
TA, Corbitt EM, Millon T: Antisocial personality disorder. Ed: A Tasman. Review
of Psychiatry içinde. American Psychiatry Press, Washington DC, V:11 s:63-79,
1992
17. Kernberg
OF: The narcissistic personality disorder and the differentiel diagnosis of
antisocial behavior. Psychiatr Clin North Am 12: 695-707, 1989
18. Kernberg
OF: Borderline Conditions and Pathological Narcissism. Jason Aranson, New York,
1975.
19. Reich
W: Kişilik Çözümlemesi. İngilizceden çeviren: Onaran B, Payel Yayınları,
İstanbul, 1991
20. Olden
C: Headline intelligence. Psychoanal Study Child 2: 263-269,1946.
21. Winnicott
DW: Transitional objects and transitional phenomena. Inter J Psychoanal 34:
89-97,1953
22. Modell
A: The holding environment and the therapeutic action of psychoanalysis. J Am
Psychoanal Assoc 24: 285-307,1976
23. Volkan
VD: Narcissistic personality organization and reparative leadership. Int J
Group Psyhoter 30: 131-152,1980.