FELSEFİ AÇIDAN
PSİKİYATRİNİN TEMEL SORUNLARI
Dr. Doğan Şahin
İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri AD
Sosyal Psikiyatri Servisi
GİRİŞ
Psikiyatrinin bir bilim olup olmadığına ilişkin tartışmalarda genellikle Popper'ın bakış açısı ile psikiyatriye bakılıp bilim olup olmadığı hakkında fikir oluşturulmaya çalışılır. Ben ise bu konuşmamda Althusser'in gözünden bakmaya çalışacağım. Yazının başlığı şöyle de olabilirdi:
Althusser'in gözünden psikiyatri bir bilim midir?
Felsefe
Nedir?
Felsefe, en yalın tanımıyla evreni akıl yürütme yoluyla
kavrama çabası olarak tanımlanabilir. Felsefe, deney ve nesne bilgisine
dayanmaz, kaynağı zihindir. Felsefe tezler ileri sürerek çalışır.
Felsefe
nasıl işler?
Bir tez biçimine bürünen her önerme dogmatiktir.
Felsefi önermeler birer tezdir, yani dogmatiktir.
Tüm bu önermelerin kendileri de felsefi tezlerdir.
Kesin bir biçimde, ispatlamaya (matematik ve mantık yoluyla)
ve kanıtlamaya ( deneysel bilimlerin yöntemleriyle) elverişli olmayan önermeler
dogmatiktir. Kesin bir biçimde doğrulanamaz veya yanlışlanamazlar.
İdeoloji
İdeolojik önermeler de dogmatiktir. İdeolojik önermeler
gerçeğin taraflı (bir sınıfın, zümrenin, grubun, kişinin vs) bir yorumlanması olduklarından doğaları
gereği bilimsel önermelerden farklıdırlar.
Felsefe nelerle uğraşır?
Felsefe bilimsel pratiğin sorunlarına, bilgi üretme
sürecinin sorunlarına, siyasal ve ideolojik sorunlara, bütün bu sorunlar
arasındaki ilişkiler sorununa yabancı olmayan sorularla uğraşmaktadır. Evreni ve insanı anlama çabası felsefeyi
sıklıkla köken ve son erek sorunu
etrafında düşünmeye, bu da kendisini tanrı ve din sorunu etrafında tanımlamaya
itmiştir
Felsefenin
sorunları nelerdir?
Felsefi sorunlar bilimsel sorun değildir. Felsefe kendi
sorunlarına çözümler getirebilir, bilim insanlarının sorunlarına çözüm
getiremez. Felsefe bilim adına ve bilimin yerine bilimsel sorunları çözemez,
felsefenin soruları bilimin sorunları değildir. Felsefe bir bilim değildir.
Felsefe
bilimin işine yarar mı?
Felsefe bilimin yerine bilimin sorunlarını çözemez ancak
başka türlü bir müdahalede bulunur:
Bu sorunların doğru bir biçimde ortaya konması için katkıda
bulunacak tezler ileri sürer.
Bu tezler bilimsel kavramlar olmayıp felsefi kategorilerdir
Felsefenin
günümüzdeki işlevi ne olabilir?
Felsefenin en önemli işlevi, bilim ile felsefenin ve bilim
ile ideolojinin arasına ayırım çizgisi çizmektir.
Bilimin
ve Bilim insanının Sorunları
Salt bilimselmiş gibi görünen sorunların arkasında, daha
kapsamlı tarihsel olaylar yatar. Bilimin tarihten bağımsız bir tarihi
yoktur. Bu tez felsefe için çok daha
geçerlidir.
Psikiyatri
nedir?
Psikiyatriyi bir bilim olarak değerlendirebilmek için,
psikiyatrinin tarihine bakmak gerekir. Dolayısıyla şu sorulara yanıt verilmesi
gerekir:
Bu bilim dalı nasıl doğmuş, nasıl gelişmiş, nereye gelmiş ve
nereye gitmektedir?
Psikiyatrinin tanımladığı, sınıflandırdığı bilgiler nasıl
oluşmuş, nasıl gelişmiştir?
Bir
bilim olarak psikiyatri
Psikiyatri kendi başına temel bir bilim değildir. Biyoloji
ve Kimya başta olmak üzere çeşitli bilimlerin
uygulanma alanlarından biri olan tıbbın bir yan dalıdır. Ama aynı zamanda
insan bilimlerinden önemli ölçüde etkilenmekte iç içe geçmektedir.
Bilim
olma yolundaki psikiyatri
Psikiyatri gelişmekte olan bir bilimdir. Temel bilimlerin ve
tıbbın bir uygulama alanı olmaktan, kendi başına bir bilim olma yönünde
ilerlemektedir. Ama ciddi sorunları ve engelleri bulunmaktadır.
Tıp
/ İnsan Bilimi
İnsan bilimleri felsefi müdahalelere hatta sadece felsefe
olan tezlere son derece açık bir konumdadır. İnsan bilimlerindeki metodoloji ve
kuram sorunları bu boşlukları dogmatik
önermelerle doldurma eğilimine yol açmaktadır.
Psikiyatrinin
doğuşu
Psikiyatri ve psikoloji hiç sorgulamadığımız dogmatik
önermeler ve felsefi kategoriler üzerinde kurulmuştur.
Bilim
adamlarının felsefeyi sömürmesi
1- İnsan bilimlerinde felsefenin kullanımı, daha çok bazı
felsefi kategorilerin ya da bazı felsefelerin, bilimsel açıkları kapatmak için
sömürülmesi biçiminde tezahür etmektedir.
2- Genelde bazı belirli kategorilerin ve felsefelerin
kullanımı söz konusudur
(Kantçılık, Pozitivism, Fenomenoloji, Yapısalcılık yani
idealist hatta spiritüalist felsefeler)
3- İnsan bilimleri tarafından sömürülen bu felsefi
kategoriler ve felsefeler, gerçekte sahip olmadıkları kuramsal bir temelin
eksikliğini gidermek için onun yerine kullanılan ideolojik vekillerdir.
4- İdealist felsefelerle insan bilimleri arasında kurulan bu
suç ortaklığında aslında egemenlik felsefeye geçmiştir. İnsan bilimleri
çağımızın pratik ideolojilerine kök salmış belirli idealist felsefelerin
eğilimlerini nesnelerinde gerçekleştirdiklerini düşünen, bilim kılığına girmiş
felsefeden çok da fazla bir şey değildir.
Tekrar edelim: Felsefenin bilime katkısı, bilim olanla
olmayan arasındaki ayırıcı çizgiye ışık tutmak olmalıdır.
Kuramdan kaçmaya çalışan çağdaş psikiyatri pozitivizmin ve
amprisizmin batağına, yani felsefenin
kucağına düşmüştür. Hastalıkları
istatistiklerden yola çıkarak tanımlıyor, ölçeklerle saptıyor ve insanı
ölçeklerin saptayabildiği bir düzeyde kavramayı kabul ediyoruz.
Kullandığımız araçlar felsefeden aldığımız kavramlara
dayanıyor
Kuramdan kaçtıkça belirtiler ve tanımlar ön plana çıkıyor, ama
belirtilerin ve onların tanımlarının ne denli ağır sorunları olduğunu
görmezlikten geliyoruz
Karl Jaspers 1913 : Genel Psikopatoloji
Jaspers günündeki biyolojik yaklaşımla, psikanaliz
arasındaki kargaşaya bir son vermek amacıyla zihin hakkındaki kuramların tümünü
dışlayarak zihni betimlemede kullanılabilecek kavramları geliştirmeyi görev
edindi.
Çünkü bedensel belirtilerin betimlenmesine dayalı tıp
oldukça ilerlemiş ve gözle görülür bir gelişme kaydetmişti.
O’ da psikiyatri de aynı şeyi (medikal model) yapmaya
koyuldu.
“ Geleneksel
kuramlara, beyin süreçleri hakkındaki psikolojik kurgulara ve maddeci
söylencelere itibar etmemeliyiz”.
“ Fenomenolojinin zihinsel fenomenlerin nasıl oluştuğu
sorusuyla herhangi bir ilişkisi yoktur”.
Kuramdan kaçış nasıl sorusundan kaçışla başlar
ve nasıl sorusundan kaçış bilimin salt betimleyici düzeye indirgenmesiyle
sonuçlanır.
Çağdaş psikiyatrinin nasıl buraya geldiğini anlamak için DSM
ve Jaspers ortaklıklarını görelim
Jaspers’in yapmaya çalıştığı şey kendi içinde ağır bir
tutarsızlık içeriyordu.
Her türlü kuramdan uzak durmak ve sadece olguları
betimlemek, bilimsel kavramlar olmadan nasıl gerçekleştirilecekti? Bu sorunu fenomenolojik çözümleme olarak
adlandırdığı bir yöntemle aşmaya çalıştı.
“Fenomenolojinin görevi hastalarca gerçek olarak yaşanan
zihinsel durumları açıkça anlaşılır kılmak, sahip olabilecekleri ortak yönleri
görmek, onları ayırmak ve ayırt etmek ve değişmeyen terimlerle ifade
etmektir. “ Her şeyden önce her algının
duyumlar denen son öğelerine ayrıştırılabileceği şeklinde eski ve yaygın bir
bilgi vardır.” “Duyumlar evrendeki en yalın şeylerdir ve birincil (dış
uyarılara bağlı) ve ikincil ( dış uyarıcılara bağlı olmayan) olarak ikiye
ayrılır.”
“Algının bir başka
zorunlu niteliği olarak uzaysal ve zamansal niteliklerinden söz edebiliriz”
Bilimsel kuramlardan tam olarak kurtulma çabası onu felsefi
kavramları kullanmaya yöneltti. Daha çok Kant biraz Husserl hatta giderek
spritualizm...
Kant’ın epistemolojiye ilişkin görüşleri şöyledir:
Bilgilerimiz duyumlardan gelen evrensel nitelikli
çeşitliliği birleştiren anlığın edimleridir.
Duyarlılığımız ise iki kaynaktan beslenir; biri iç duyumlar
diğeri dış duyumlar. Dış duyumun biçimi uzay iç duyumun biçimi zamandır.
Sonuçta; bu çözümü imkansız problemi bilimin kavramlarından
felsefenin kavramlarına geçerek halletmeye çalıştı.
Oysa kuramdan kaçış bizi ya indirgemeciliğe ya da felsefeye
götürür.
Aynı şeyler çoğu kez farklı terimlerle ve çoğu vakada son
derece bulanık bir biçimde tartışılmaktaydı. Sanki farklı diller konuşuluyormuş
gibi bir görüntü ortaya çıkmıştı. Psikiyatrik araştırma kapsamına giren her
şeyi birleştirecek genel ve bilimsel bir psikiyatri anlayışı yok gibi
görünüyordu.
DSM
•Örneğin
birçok kimse fobik bozuklukların iç çatışmaları bilinçdışında tutan savunma
mekanizmalarının kırılmasıyla açığa çıkan bunaltının yer değiştirmesini temsil
ettiğine inanmaktadır. Diğerleri fobileri koşullanmış bunaltıya karşı
öğrenilmiş kaçınma tepkileri temelinde açıklamaktadır. Ama başkaları da belirli
fobilerin ayrılık bunaltısına aracılık eden biyolojik sistemlerindeki bir
bozukluğun sonucu olduğuna inanmaktadır.
Jaspers’
in daha sonraki dönemi
Sınır durumlarda ya hiçlik kendini
gösterir ya da hepsinin üstünde, gerçekten yitmekte olan bir dünya varlığının
bulunduğu sezilir.
Kuşkulanma, dünyada olanaklı olan,
kendi nesnel gerçekliği ile evrenin ötesini gösteren, bir gösterge olur.
Felsefe yapmanın kaynağı bir varlık
karşısında şaşkınlık duyma, kuşku ve yitmişliğin bilincine varmadır.
Felsefenin ereği varlığın
kavranmasıdır.
Varlık nedir?- Kuşatıcı varlıktır.
Kuşatıcı varlık nedir? -Her nesnenin
özünde bulunan Tanrı
Kuşatıcı varlık, her zaman düşünülmüş
olmanın içinde kendini önceden gösterir. Karşımızda olan her nesneyi içeren
varlıktır.
Gövdem tatlı bir uykudan uyanır da
kendime gelirsem olağanüstü bir güzellik görürüm. En kesin biçimde, daha yüksek
ve daha canlı bir evrenle bağlantılı olduğuma inanır, içimde görkemli bir
yaşamın bulunduğunu, Tanrı’yla birliğe ulaştığımı daha güçlü bir nitelikte
duyar, etkilenirim”
Kant ve yeni Kantçılık
Kant, insan zihnine, duyumlardan gelen
karmaşık izlenimleri düzenleyip sistemli bir görünüş haline sokma yetisini
veriyor. Dolayısıyla zihnin bilgisi nesnenin bilgisi olmaktan çıkıyor, zihnin
bilgisi oluyor. Böylece bilgimiz nesnel dünyanın bilgisi değil, onun bir
görünüşü haline dönüşmüş oluyor. Kant
her türlü bilgimizin deneyle başladığını söylerken, hemen ardından “herşeyi,
hatta deneyi de düzenleyen a priori temel ilkeler vardır der. Bunları zorunlu
ve mutlak ilkelerdir ve aynı zamanda evrenseldirler, yani her zaman her yerde
geçerlidirler der. A priori temel
ilkeler olarak daha önce de söz ettiğimiz, Uzay ve Zaman yanında, Töz, Nedensellik ilkelerinden
söz eder.
Kant başlangıçta Leibnz’e yakınken
Newton fiziğinin başarıları karşısında
bunlardan etkilenmiştir.
Kant- Newton
Newton fiziğinin temeli uzay ve zamanın mutlaklığına
dayanır. Sonra da bu fiziğin temel
ilkeleri olarak maddenin(tözün) değişmezliği ile nedensellik bağının
sağlamlığıdır.
Töz, evrenin devamlılığını sağlayan
ilke olurken, nedensellik de onun yasalarının ilkesi görevini üstlenmiştir. Kant, Newton fiziğinin ilkelerini aklın
değişmez ilkeleri olarak almış ve bunları bilime buyuran, emir veren mutlak
ilkeler haline sokmuştur.
Newton uzay ve zamanı mutlaklıklarından
dolayı Tanrının duyumları ( sensorium dei) olarak yorumlamıştı.
Newton’un sistemi kendi çekim
güçleriyle birbirleriyle bağıntı halinde olan başka bir deyişle doğa üstü bir
gücü gerektirmeyen bir sistemdi. Ama
Tanrı’nın izini aramadan onu göstermeden edemeyen Newton bilimden felsefeye ve
teolojiye atlamış, uzay ve zamanı tanrının görünümleri olarak yorumlamıştı.
Bu ilkelerin bugünkü durumu nedir:
Uzayın mutlaklığı: Newton kuramını 2
bin yıldır sarsılmayan Öklid geometrisi üzerine kurmuştu. Oysa Öklid geometrisi
“gökle” bir olmuştur.
Zamanın mutlaklığı: Einstein zamanın
mutlak olmadığını hem kuramsal hem de deneysel olarak gösterdi.
Nedensellik: Zorunlu neden sonuç
ilişkileri kimyada, çekirdek fiziğinde
dahi geçerli değildir. Olan şeyler bazan kuvvetli bazan zayıf
olasılıklardan ibarettir.
Aynı şey psikiyatri için çok daha
geçerlidir. Psikanalizin de temel ilkelerinden biri olan nedensellik artık eski
anlamıyla yorumlanmamalıdır.
Yeni Kantçılık
Kant’tan sonra gelen Alman
Felsefecileri Kant’ın aralarında dinamik bir ilişki kurduğu dış dünya ile
zihnin temel kavramları arasına zihnin kavramları yönünde tercih yaparak, insan zihnini evrenin yaratıcısı konumuna
getirdiler. Kant’ın felsefesi de son
tahlilde bu noktaya gelse de en azından bir denge çabası vardır.
DSM’nin (Jaspers’in) Fenomenolojisine
karşı yeni çabalar bulunmaktadır. Sözgelimi
OP Wiggins, MA Schwartz ve G Northoff,
şizofreninin başlangıç evreleri için Husserlci bir
fenomenolojiye doğru isimli bir makale yayınlamışlardır. Bu makalede şöyle
denmektedir: “Edmund Husserl’in
fenomenolojisinden hareketle şizofrenik
yaşantıların altında yatan özelliklere açıklık getirmeye çalışacağız”..
Husserl’in fenomenolojisi zihnin
oluşturucu işlevselliğine öncelik verir. Husserl’e göre zihinsel yaşam hem
evreni, hem de evrenin bir parçası olarak kendisini oluşturur. Oluşturulan bu
nesneler, evren ve evrene ait kendilik hep daha temel bir şeye, kendilerine
anlam ve varlık veren oluşturucu bir özneye bağlıdırlar. Husserl’in felsefesi
bu şekilde şizofreninin erken dönemini bu oluşturucu öznenin köklü bir
örselenişi olarak görmemize olanak verir.
Şizofreni Üzerine Kant Felsefesi
Kant da tıpkı DSM sistemi gibi tanısal bir sınıflama sistemi önermişti (Antropolji İçin Pratik Yaklaşım). Akıl hastalığının bircik genel özelliği herkes için ortak olan düşüncelerle ilgili bir anlayış kaybı ve bunun yerini düşüncelerle ilgili kendine özgü bir anlayışın almasıdır.
Kant da tıpkı DSM sistemi gibi tanısal bir sınıflama sistemi önermişti (Antropolji İçin Pratik Yaklaşım). Akıl hastalığının bircik genel özelliği herkes için ortak olan düşüncelerle ilgili bir anlayış kaybı ve bunun yerini düşüncelerle ilgili kendine özgü bir anlayışın almasıdır.
Kant’ın yaptığı sınıflama şu
şekildeydi:
Zihinsel Zayıflıklar
Ahmaklık
Aymazlık
Aptallık
Züppelik
Şaşkınlık
Sallapatilik
Zihinsel Bozukluklar
Spitzer şöyle demektedir: “Kant’ın
trassendental özne kuramı, başka türlü birbiriyle ilişkili görülemeyecek
çeşitli şizofrenik fenomenleri anlama yönünden işe yarar bir çerçeve
oluşturmaktadır.” En iyisi felsefeciler psikiyatr ya da terapist olsunlar.
Psikiyatri Bir Bilim Olmalıdır
Psikiyatrinin temel sorunlarına karşı
bilim adamları şu tutumları benimseyebilir
1. İşine bakmak
2. Bilimin sınırlarından,
yetersizliğinden bahsetmek, bilimsel bilginin değersizliğinden söz etmek
3. Bilimin kurtuluşu için doğru
felsefeyi bulmaya çalışmak,
İkinci ve üçüncü seçeneklerin bir dizi
örneğini görebiliyoruz.
İlk örneği üzerinde birkaç söz daha
söylemem gerekiyor;
İşine bakmak ama at gözlükleriyle değil,
Psikiyatrinin toplumsal, tarihsel,
ekonomik, siyasi etkilenmelerini görebilmek,
Psikiyatriden felsefeyi ayıklamak,
Psikiyatriden ideolojiyi ayıklamak,
Bilimsel pratiğin felsefe ve
ideolojilerden etkilenmeye açık oluşunu akıldan çıkarmamak,
Bilimsel yöntemlerle çalışmak,
Spekulasyon veya belletilmiş bilgilerle
değil araştırmalarla bilgi aramak,
İndirgemecilikten, birleştiriliciğe geçmek,
Dinamik-Kognitif-Davranışçı Terapi
sentezine doğru ve
Davranış nörolojisiyle insan
psikolojisinin sentezine doğru çaba göstermek.
Sonsöz
Eski felsefe hep bilginin sarsılmaz
temellerini aradı, evren ve insan hakkında en mutlak bilgilere ulaşmaya çalıştı.
Her şeyi açıklayacak sistemler kurmaya çalıştı. Muazzam, etkileyici sistemler
kurdu.
Ancak bunlar hayal kurma yetisi ve
yaratıcılığı yüksek dehaların kavramlarla inşa ettikleri iskambil kağıdından
şatolardır.
En sonsöz
Bilimsel yöntemlerle elde edilmiş en
küçük bir bilgi kırıntısı- bir kuramla bağlantılı olmak kaydıyla- en büyük
filozofun zihninde kurduğu en yüce kategoriden daha anlamlıdır.
KAYNAKLAR
1. Spitzer M. Niçin felsefe?
Felsefe ve Psikopatoloji içinde. Ed: M Spitzer, BA Maher. Çev: Ö. Karaçam.
Gendaş Yayınları, İstanbul, 1998; 21-49
2. Leff J. Yeni bir psikiyatri. Bir
Bilim Olarak Psikiyatri içinde. Ed: E Göka, K Sayar. Ağaç Yayıncılık, İstanbul,
1992; 3-6
3. Frosch J. Normal-anormal, ruhsal
sağlık- ruhsal hastalık. Bir Bilim Olarak Psikiyatri içinde. Ed: E Göka, K
Sayar. Ağaç Yayıncılık, İstanbul, 1992;33-56
4. Althusser L. Felsefe ve Bilim
Adamlarının "Kendiliğinden" Felsefesi. Çev:
Ö. Sezgin. Birey ve Toplum Yayıncılık,
Ankara, 1984
Yazınızın güncellenmiş halini de bekliyoruz hocam. Teşekkürler emeğinize.
YanıtlaSilMerhaba
YanıtlaSilBlog'lar benim için merakla takip ettiğim en seçkin sosyal paylaşım ağı, en azından ben öyle düşünüyorum. Blogunuzu göğüs büyütme ve
vajina daraltma operasyonları hakkında bilgi ararken keşfettim diyebilirim. Bilgi paylaşımları açısından faydalı paylaşımlarınız var keyifle okuyorum, mutlu bloglamalar.